Dersler, Gözler, Şahitlikler
Hayatta türlü işlem(e)ler mevcut; çarpılıyor, bölünüyor, eksiliyor, çoğalıyoruz.
Hadiselerin, dünya olaylarının, karşılaşmaların, hülyaların, gündeliğin, mazinin, âtinin türlü tesirleri, yansımaları bulunuyor.
Hesaplar, kitaplar, programlar, dağarcığımıza kattığımız ya da bir mirasyedi olarak haybeden heybeden attığımız bilgiler, karalamalar, kader yansımaları istihzası…
Bedene ruha darbeler, akisler, tepkiler, yaralanmalar ve sesler…
Gelecekten biraz endişelensek, imtihanların çetinliğiyle meraklansak, ürküntü duysak da, mazinin bir muhasebesini yaptığımızda; bir hasılayı, yekûnu sevdiğimizi, hepsinde bir hoşluk, olgunluk, gereklilik, yerindelik( en azından ileriye dönük sonuçları, inanca tâbi vaatleriyle, kişiliğimize hayatımıza katkılarıyla; merhamet, hoşgörü gibi duygu çeşitliliğiyle, terbiyesiyle, mana dolu keşifleri ve bilgisiyle, geçişiyle bir “kazanım” olduğunu görüyoruz bazen.
Olabilir ki o kadar vaveyla koparmaya değmezmiş, tabii bir süreçmiş, o denli berbat değilmiş. Müspet geçişlere, ilerleyişlere zeminmiş.
Elbette durumu idrak edene kadar kaç fırın ekmek yememiz, hangi imtihanlarla(duvara toslamalar, burun sürtülmeler) hizaya çekilmemiz icap eder.
Bir yandan yardım, fırsat, himmet, himaye vs. akıl erdiremediğimiz şekilde elimizden de tutulur, destekler gelir.
Yeni bir akıl verilir belki. Vakaların, yazının gözleri, sözleri… Haberler, ilginç bilgiç diller.
Sizi yoran, zorlayan, işi kolaylaştıran oluşların, dalışların, tema(s)ların, emeğin, muhtemelen semerenin dilleri…
Ömrünüz süresince yaşadığınız tecrübeler, dokunduğunuz yaşama tercümeleri…
Zaman geçtikçe, hissettiğiniz bir bütünlüğü, bazen işin içinde sizi acıtan, kanatan şeyler olsa da(ki illaki vardır) sükûnet ve teselli buluyorsunuz, sürecin keskinliği azalıyor, başka anlamları yakalıyorsunuz belki de.
Balığın karnı, deliğinden çıkmış yılanın ağzı, kuyular, atılan taşlar, mancınıkların kullanıldığı ataşlar, taa en baştaki katil oğulların, Elçilerin kutlu izlerini takip etmeyen hain kadınların, Güzel’e düşman yolda kalan akrabaların.. nehre bırakılan “beşikteki kısmetlerin”, Kızıldeniz açılışlarının, altın buzağılara tapan kavimlerin talihi.. tüm dünya hikâyelerinin izleri, ânın (şahsî) tarihin dersleri yaşantıyı dolduruyor herhalde.
Hayat beğenmesek de mütemadiyen bizi öğrenmeye, gözlemeye, anlamaya ve herhâlde daha iyi bir öte dünyayı özlemeye ve duruş kazanmaya, eylemeye davet eden bir Öğretici.
Kadının, erkeğin, bu âlemin bir tarla olduğu, “kıyametin kopulacağı bilinse bile bir fidan dikme”, ikazları yorumları da sanırım gönül dünyamızda ve dışımızda fiillerimizin meyve vereceği bir maneviyat sahasını inşâ etme g/ereği, daveti.
***
“Kurduğumuz Aile” için, “hayatımıza şahit tutuyoruz” demişti bir yakınım. Şahitler buluyoruz.
Her göze bakışa mahsus değilse; çoğu defa kirlense yahut sadece havaice seyretmekle yetinilse de, “İnciyi de, süprüntüyü de göz tanır. Onun içindir ki, toz toprak gözü incitir” buyurmuştu Hz. Mevlâna. ( Cevâhir-i Mesneviyye, cilt I, s. 288)
Gözler azalar şahit, eşyanın gözü, dünya gözü, melek gözlemleri.
Gözden geçirilen (düşen) varlık yokluk sahneleri; göz darbeleri.
Gözcüler, gözlükler…
(Taliplisine, akîle) ömür boyu verilen alınan görme dersleri…
Tutanaklar, defterler, (kara) listeler, (içsel) mahkemeler.
(Gizli)Tanık/Sanık ayağa kalk!
Kararlar, cezalar, aflar, ezber bozanlar… Hüküm Günü.
Şeklin, kabuğun altı ardı önemlidir. At gözlükleriyle âlem okunmaz, yaşayakalıp durulmaz.
Asıl tanıklık, bizim sevdiklerimiz, çevremiz, irtibatlarımızla; bir atmosfere, ellerimizle kalbimizle peyda ettiğimiz bir dünyaya dürüstçe şahitlik etmemiz.
Şehadetimiz…
En mühimi, bu gözler neler görüyor ve neler gösterecek?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.