Tunahan Dağaşan

Tunahan Dağaşan

Batının cüzzamlı görür gibi kaçtığı mülteciler

Batının cüzzamlı görür gibi kaçtığı mülteciler

Nerden tutarsan tut elinde kalacak bir mesele!

Mülteci meselesi…  
Kimdir bunlar? Hangi amaç ve sebeple ülkemize akın ettiler? Nasıl ve ne şekilde buraya gelip de toplumumuzda kaygı ve korkuya, endişeye sebep oldular? 
Ülkemizi nasıl görüyorlar? Son yıllarda bu yabancıların ülkemizde artışı ilerleyen yıllarda hangi sorunlara yol açacaktır? Hangi sebeple ülkelerini terk ediyorlar? Zulüm mü, daha rahat bir hayat mı, ideal ya da hayaller mi, Batının bölgede oluşturduğu enkazın batıya uzanan yolculuğu mu? Dinle bağdaşmayan grupların baskı ve şiddet anlayışı mı, kaypak yönetimlerin kendi halkına dikta ve zulmü mü? 
Batının cüzzamlı görür gibi kaçıp endişe ettiği bu yabancılar, neden ülkemizi göçmen ve mülteciler için yaşanabilir bir hedef olarak gösteriyorlar? 
Kapımıza dayanan yabancılarla birlikte yaşamak için bizlere soruldu mu? Yabancıların hangi amaçla geldiği ve içlerinde kimlerin de buraya sızdığı biliniyor mu? 
Bu olayı apartmanda kendi dairemizin bize sormadan başkasına kiralık verilmesi ile aynı ortamda yaşamak olarak mı, algılamalıyız?

Bu meselede akıl ile vicdanın çatışması mı vardır? Yoksa başka amaçlara hizmet eden vicdandan bağımsız üst bir akıl mi? 
Bu soruların hepsine cevap veremeyiz belki. Polonyalı sosyoloji profesörü Zygmunt Bauman “Kapımızdaki yabancılar” adlı eserinde şu kısmı ile birazını cevaplamış:

Kitlesel göç hiçbir şekilde yeni bir fenomen değil; “modern yaşam şeklimiz “gereksiz insanların (ekonomik ilerlemeye bağlı olarak, yerel anlamda “lüzumsuz” -fazladan ve istihdam edilemez- ya da toplumsal/politik dönüşümler ve bunu izleyen güç mücadelelerinin sebep olduğu huzursuzluk, çatışma ve ihtilafların bir sonucu olarak reddedilen, yani yerel anlamda hoş görülemez insanların) üretimini de içerdiğinden (defalarca yön değiştirmiş ve ara sıra tersine dönmüş olsa da) modern döneme başından bu yana eşlik ediyor. Bu da yetmezmiş gibi, şu anda, Batılı güçlerin yanlış hesaplanmış, ahmakça dar kafalı ve açıkça beyhude politikaları ve askeri girişimlerinin sonrasında, Ortadoğu bölgesinin derin ve görünüşe göre umutsuz istikrarsızlaşmasının sonuçlarına katlanıyoruz. Dolayısıyla, kalkış noktasında bulunan mevcut kitle hareketlerinin ardındaki faktörler iki türlü; aynı zamanda bunların varış noktalarında ve göç alan ülkelerdeki reaksiyonlar üzerindeki etkileri de öyle. Hem ekonomik göçmenlerin hem de mültecilerin sığınma aradığı kürenin “gelişmiş” kısımlarında, iş dünyası çıkarları ucuz emeğe ve kâr vaat eden yeteneklere gözünü dikmiş durumda ve onları hoş karşılıyor (Dominic Casciani’nin etkileyici şekilde özetlediği gibi: “Kıtada yabancı emeği bulmak ve kayıt altına almak konusunda sıkı çalışan istihdam büroları sayesinde, İngiliz işverenler ucuz yabancı işçileri elde etmek konusunda bilgili hale geldi”2), toplumsal konum ve beklentilerinin zayıflığı ve kırılganlığından zaten mustarip nüfusun büyük çoğunluğu içinse, bu akın emek piyasasında daha fazla rekabete, daha derin bir belirsizliğe ve zenginleşme şanslarında düşüşe işaret ediyor: Politik olarak patlamaya hazır bir ruh hali ve birbiriyle uyumsuz iki arzu -sermaye sahibi efendilerini yüceltmek ile seçmenlerin korkularını yatıştırmak- arasında beceriksizce yön değiştiren politikacılar.” (Bauman, Zygmunt.Kapımızdaki Yabancılar. İstanbul; Ayrıntı Yayınları, Mayıs 2018)

Kulağımıza çalınan şu cümlelerden biz de biliriz ki bazı insanlarımız, işverenlerimiz ucuz insan çalıştırma noktasında inşaat veya çobanlık gibi işlerde “şuna 3000 vereceğime Afgan tutarım, 2000 veririm” gibi söylemler gelişiyor.

Vatandaşlık bağı bulunmayan başka bir yabancının aramıza alınması noktasında toplumda oluşan kaygıya kısmen hak vermemek mümkün değildir. Fakat bu mültecilerin durumu kan emicilerin ve buna sessiz kalanların ortak dramıdır.

Akıl ile vicdan arasında, hümanizm ile ekonomi ve toplumsal refahın bozulması kapsamında ele alınan mülteci/iltica sorunu batının kirli ellerini Ortadoğu’dan çekmesi, sömürüye dayalı kapitalist şer odaklarının dağılması ile son bulacak bir şeydir. Bölgede huzurun yayılması için huzuru bozanların bertaraf edilmesi, huzuru sağlamaya çalışan yönetimlerin yoğun bir şekilde desteklenmesi ile ancak bu sorun çözülebilir. Ne var ki bu kargaşadan faydalanmaya çalışan şer buna müsaade etmemektedir.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Tunahan Dağaşan Arşivi