İsrail Filistin Meselesinde Radikal Görülenin Değerlendirilmesi
"Allah Musa'ya Beytülmakdis toprağında konuştu, Davud ile Süleyman'ın tövbesini Beytülmakdis toprağında kabul etti.
Allah, Süleyman'a krallığını Beytülmakdis'te geri verdi Allah, Allah Zekeriya'yı Beytülmakdis'te Yahya ile müjdeledi, Dağları ve kuşları Davud'un buyruğuna Beytülmakdis'te verdi Allah, Yecüc Beytülmakdis dışında bütün yeryüzünü ele geçirir de Allah onları Beytülmakdis toprağında helak eder,
Meryem'e -ona selam olsun- yaz mevsiminde kış meyvesi, kış mevsiminde yaz meyvesi Beytülmakd is'te verilmiştir,
Beşikte konuşan İsa -selam olsun ona- Beytülmakdis'te doğmuştur, Sofra ona Beytülmakdis toprağında indirilmiştir, Allah onu Beytülmakdis'ten göğe yükseltmiştir, gökten yere Beytülmakdis'te inecektir.
İbrahim -selam olsun ona- Kusa'dan' Beytülmakdis'e hicret etti, Nebi'nin gece yolculuğu Beytülmakdis'e oldu, Ahir zamanda hicret Beytülmakdis'e olacaktır.
21 Cehenneme karşı cennete giden sırat Beytülmakdis'e kurulacaktır, İsrafil sura Beytülmakdis'te üfleyecektir, Yerlerin sırt üstü duran balinası ki başı gün doğusundadır, kuyruğu günbatımında, ortası Beytülmakdis'in altında, Yeryüzü tümüyle harap olacak, Beytülmakdis bayındır kalacak, Bütün yeryüzünün yapılan ilk yeri Beytülmakdis kayasının konduğu yerdir.
Ahir zamanda Musa pınarı Beytülmakdis'te ortaya çıkacaktır.(Adonis-Kudüs Konçerto)
Kuranın birçok yerinde cihat konusuna vurgu yapılmaktadır. Konuya ilişkin birçok ayet vardır. Müslümanlara cihadı unutturan şey nedir? Hangi etkenler cihadın içini boşalttı? Cihat kelimesi dahi duyulduğu zaman akla gelen İşid, El kaide gibi kafa kesen görseller, üzerine bomba bağlayıp patlatan insanlar akla geliyorsa bunun sorumlusu kimdir? Bu bir proje midir?
Cihat konusu ile radikalliği bağdaştıran proje kimin fikirdir? Şimdi cihattan bahsedeceğiz. Hem de en radikal görülen kanalların fikirlerini beraber bir inceleyelim. Zira Filistin’de yapılan zulüm ve işgale Müslümanların duyarlılığı, tepkileri, girişimleri konusu Cihat konusu üzerine durmayı gerekli kılmıştır. Ayrıca yardıma muhtaç olanın aslında Filistin değil de şu duruma seyirci olan İslam ülkeleri olduğu aşikardır. (Düşünceleri alırım... zikredilen şahısların söylediklerinin bütünü yanlış değildir, doğru olan kısmına da dikkat etmek gerekir.)
İslam dünyasındaki miskinlik nedir? Bu vurdumduymazlık, bos vermişlik, bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı bir Müslümanın inancı ile çelişir mi? İnanıyorum diyen birisi ve bu birilerini yöneten sistem eğer Müslümanların katledilmesine seyirci kalıyor ise bu İslam’la bağdaşır mı? Gerçek Müslüman bu durumda neler yapar, yapmalıdır?
Firavuna seni firavunlaştıran neydi diye sorulmuş da "beni yaptıklarımdan alıkoyacak birsinin çıkmaması," demiştir. Peki İsraillin yaptıklarına, zulme karşı nasıl savaş verilir? Füze atarak ya da jetlerle İsrailli bombalayarak mı? Eline silah alan Müslüman, bölgeye gidip ateş açarak mı, İsrail menşei ve ABD menşei ürünleri boykot ederek mi? Hristiyanlarla iş birliği yapıp, medyayı da İsraillin yaptıklarının dünya kamuoyunda facia olarak gösterip dünyayı yanına alarak mı? Adalet divanına başvurarak mı? Bunları hangisi ya da hepsi mi?
Çağımızda gelişen teknoloji, savaş araçlarının değişip gelişmesi gibi etkenler cihat kavramını bize çok yabancı ve uzaktan bir şeymiş gibi gösterebilir. Önceden kılıç varmış, atlarla ve kılıçla cihat edilirmiş. Şimdi uzun menzilli füzeler, roketatarlar, uçaklar var.
TRT’de yayınlanan Selahaddin Eyyubi dizisini büyük bir heyecanla izleniyor. Orada Kudüs’ün fethi anlatılacak. Kudüs'e verilen değer ve bir davanın, cihat aşkının ne olduğunu görürüz. Bununla övünürüz. Usame bin Ladin Müslüman halklara mektuplarında Selahaddin Eyyubi’den bahseder.El Kaide örgüt lideri Usame Bin Ladin Müslüman halklara ithaf ettiği konuşmasında şöyle der;
“Filistin'i Kurtarmanın Yolu "Selahaddin Eyyubi" Olmaktan Geçer
Osmanlı Devleti bütün büyük kusurlarına rağmen Batılı kurtlardan Ümmeti koruyordu. Sonra İngilizler bazı Arap liderleriyle gizli anlaşma yaptılar. Onların başında Şerif Hüseyin, onun oğlu ve Kral Abdulaziz el-Suud vardı. Onlar Osmanlı Devleti'yle savaşmak ve onu devirmek için İngilizlerle tezgâh kurdular ve de bunu yaptılar.
Selahaddin, Müslüman mütedeyyin âlimlere eşlik ederdi, hatta savaş alanlarında pratize etmek üzere onların da bilgilerine başvururdu ve Haçlılara karşı savaşmaları için teşvik ederken onlara yardım ederdi. Diğer tarafta ise, Arap yöneticiler etrafından makamları uğruna ve zindana düşmemek için hakkı saklayan âlimler barındırıyorlar. Onlar cihad etmek isteyen gençlerin heveslerini kırmak, Mücahitlerin imajını bozmak ve meşru yöneticiler oldukları iddiasıyla mürtet yöneticileri tanımayanları düzeltmek (!) üzere hatalı âlimler için medya yolları açtılar.”
İşte bu kâfirlerle savaşan ve onları geri çeviren "Selahaddin Eyyubi"nin tutumuyla düşmana teslimiyet gösteren Arap liderlerinden birinin tutumunun farkını apaçık bir şekilde gösteriyor. Hatta bu tutum hükümetle ittifak içinde olan âlimler, partiler ve mezhepler tarafından açık seçik bir şekilde sergilenmiştir, bu delaletlerini gözler önüne seriyor. Bu yüzden insanlar onlara aldanmamalıdırlar ve hatta onlar "İslam çözümdür" bayrağını yükseltseler de, hükümetleri tanıdıkları ve onlarla ittifak ettikleri zaman bununla çelişkiye düşmüşlerdir.”
Radikal görülen, masumların ve sivil halkın masum olduğu fikrini de kısmen reddediyor. Şöyle ki çocuk ve kadınlar haricinde eli silah tutan halk da devletin uygulamalarını destekler gözüküyor, bizzat silahla savaşmaya dahi ekonomik olarak ya da başka açılardan desteklemektedirler. Ayrıca savaş zamanında masum ile suçlunun ayırt edilebilmesi zordur, diyor. Dolayısıyla radikal, evet ben “teröristim” diyebilir, terör korkutmak ise ben zalimi korkutur ve yaptıklarını engellerim.
Şeyh Abdulkadir bin Abdulaziz 11 Eylül üzerine notlar eserinde, Müslüman ülkelere serzenişte bulunup, hemen çoğu İslam yönetimlerini ve ülkelerini kafir ilan eder. O notlarda Türkiye hakkında da bazı sözleri var. Bu şahıs Mısır’da hapse atılmış, hapiste okuması ve yazması yasaklanmıştır.
“…Fakat bugün Amerika Müslümanlarla savaşırken, onlara eziyet edip baskı uygularken, servetlerini gasp ederken ve Müslümanlarla savaşan herkes –ki bunlar Yahudiler, Türkler ve diğer kâfir yöneticilerdir- ona yardım ederken Amerika’ya karşı koymak nasıl mümkün olur?
Bugün Amerika dünya çapında bir gangsterdir.
Gerek Pakistan, gerek körfez ülkeleri ve gerek diğer ülkelerin yöneticileri…
Ve bu devletlerin hepsi kafir devletlerdir. Gerçi Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmemelerinden dolayı onlar bundan öncede kafirdiler.
Yaklaşık bir asır önce İngilizler, Mekke Şerifi, Şerif Hüseyin’in oğlu eliyle “Büyük Arap İsyanı” adı altında Türklere karşı Arapların savaşını yönettiler.
Bu aslında “Büyük Arap İhaneti” idi. Şam’ı ele geçirdiler ve Türkleri oradan kovdular. (1916-1918 M.) O zaman İngiliz komutan Lord ALenby (Lord Lawrence) “İşte döndük Selahaddin!!” demişti.
Filistin sadece ve sadece hala devam eden “Büyük Arap İhaneti” sonucunda kaybedilmiştir.
İngilizler, İslam topraklarını ancak Müslümanlar(!) sayesinde alabildiler.
Irak’ta savaşan ve Irak topraklarını harabeye çeviren Amerika değil, Müslüman olduklarını iddia eden Mısır ve Suriye ordularıydı. Hala daha Amerika Irak’ı, Müslüman olarak isimlendirilen, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Türkiye’den kalkan uçakları sayesinde vurabilmektedir.
Türkiye’ye gelince; o da Avrupa Birliğine kabul edilebilmek için Amerika’ya Hizmetçilik yapmaktadır.
Sonuç olarak;
Küfre -Amerika ve diğerleri gibi- Müslümanlarla olan savaşında destek çıkan herkes kafirdir.”
Radikal, “savaş suçları”, “masumların katledilmesi” ve buna benzer konularda uluslararası adalet divanı gibi yabancı menşei hukuk sistemini tağut (belirli bir zorba, put) olarak görmektedir. Çünkü gerekçe bu hukuk sistemi gene kafirler ve Allah’ın hükümlerini tanımayanlar tarafından hazırlanmaktadır. Ve bu sistemde verilen kararlar zayıflara uygulanırken, İsrail gibi dost ve güçlü olana uygulanmamaktadır.
Devamı gelecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.