AYAĞA KALKINCA GÖRECEKSİN
Son zamanlarda millet olarak üst üste yaşadığımız felaketlerin zor zamanların imtihanı olduğunu düşünüyor ve en baş sebebinin de toplumsal yanlış bir düşünce olarak kendi dışımızdaki insanların kabahatleri olarak görüyoruz.
İnsanlık tarihi boyunca milletler ve kavimler çok farklı türde felaketlerle imtihan oldular.
Kuranı Kerim ayetleri ile yaşanan bütün bu felaketlerin asıl sebebinin insanların elleri ile yaptıkları şeyler olduğu hükme bağlanmıştır.
Bir Müslüman olarak zaman zaman nerede bulunduğumuzu kontrol etmek amacıyla durduğumuz yere bakmamız gerekmektedir.
Bu gün toplumumuz içinde bulunduğu duruma bakınca maalesef tarih boyunca toplulukları felakete ve yok olmaya sürükleyen içki, kumar, zina, faiz, ırkçılık, eşcinsellik gibi büyük ve yıkıcı günahların devletlerin elleriyle resmileştirildiği ve kurumsallaştırıldığı modern bir cahiliye dönemi yaşadığımızı görmekteyiz.
Hiçbir kimseyi ve hiçbir topluluğu ayırt etmeksizin açık seçik söylemek gerekirse toplumun lehine olacakmış gibi gösterilerek küreselleşme, çağdaşlaşma ve sosyalleşme adına yapılan her çalışma toplumumuzun aleyhine sonuç vermektedir.
Din dil ve ırk farkı gözetmeksizin bütün bir toplumu ağına düşüren bu dünyevileşme hatta sekülerleşme sonucunda toplumumuzda akıl yoksunluğundan kaynaklanan cehalet, egonun tahrik ettiği doyumsuzluk, vicdan eksikliğinden kaynaklanan empati yoksunluğu, dini inançlarda yaşanan erozyon sonunda ortaya çıkan saygı ve sevgi yoksunluğu, sevgi yoksunluğundan kaynaklanan sadakatsizlik ve nefsi dizginleyememekten kaynaklanan cinsel eğilim sapkınlıklarının arttığını gözlemleyebilmekteyiz.
Toplumda temsiliyet nedeniyle örnek olması gereken Müslüman bildiğimiz kişilerde ilmin istikamet veremediği diyanet ve akademi personeli ile başlayan bozulma, 5 vakit ruhu yok edilip sadece şekle dönüştürüldüğü için kötülüklerden alıkoyamayan namaz, başı örtüp moda kaygısıyla başın içi ile vücudun kalan kısmını örtemeyen bir tesettür, helal ve harama dikkat edilmeden yapılan kazanç ve ellerimizle kabre koyduğumuz halde ibret almadığımız yakınlarımızın ölümü ile devam etmiş ve sonunda kendine uygun olan her şeyi helal ve doğru kabul eden zamanımızın riyakâr Müslümanını ortaya çıkarmıştır.
Özellikle son 10 yılda yaşadığımız ruhsuz köksüz ve aldatmaya dayalı dijital ortamlar yaygınlaştıktan sonra yukarıdaki sorunlara ilave olarak toplumun büyük kesiminin sorunu neredeyse sadece gösteriş imaj için para kazanmak olmuştur
Gençlik açısından olaya baktığımızda ise, bu gün bilgi sandığımız pek çok şeyin sıradan malumatlar olduğunu anlatamadığımız bir bilgi obezliği yaşayan genç neslin mesela “Babam sağ olsun” deyimi yerine “İnternet sağ olsun” cümlesi ile kendini ifade etmeye çalıştığı günleri yaşıyoruz.
Dijitalleşme adına elektrikler kesildiğinde ortaya çıkan internetsiz kalma korkusu ile telefonunun şarjı bittiğinde ya da onu unuttuğunda telefonsuz kalırsam ne yaparım korkusu ile yaşayan bilgisini hayata geçirme söz konusu olduğunda ise yavaş yavaş tembelleşmeye dönüşen bir dijital yorgunluk yaşadığını gördüğümüz çocuklarımız ile ilgili gelecek endişesinin her geçen gün arttığını görmekteyiz.
Hayır. Bu toplumda bu olumsuzluklar yok diyecekler için çok faydalı olacağına inandığımız anekdot şu dur:
Eskiden ülkenin birinde idam mahkûmlarının son gecelerini hep birlikte neşe içinde geçirmelerine izin verilerek mahkûmların cellâtlar da aralarında olmak üzere hep birlikte sabaha kadar en sevdikleri yemekleri yer ve düzenlenen eğlencelerle mutlu olmaları sağlanırmış.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte cellât, ansızın hareketlenip palasını çeker ve yarı uyur yarı uyanık durumda olan mahkûmların kafasını, tırpanla başak biçer gibi alıverirmiş.
Yine böyle bir infaz gününde mahkûmlar, sabahın ilk ışıklarına kadar pek güzel eğlenmişler, şarkılar söyleyerek yiyip içmişler, derken güneşin ilk ışıkları dağların arasından görünmüş, fakat mahkûmlar sanki hiçbir şey olmamış gibi yerlerinde oturuyorlarmış
Mahkûmlardan biri cellâda infaz neden gecikti diye sormuş. " Cellât da " Gecikmedi ki, " demiş. " Fakat kellelerimiz yerli yerinde duruyor" diye diretmiş mahkûm. " Size öyle geliyor" diyerek palasına bulaşan kanı göstermiş mahkûma.
Dehşete kapılan mahkûm, " Nasıl yani? " diye sorunca da " Ben çok hızlıyımdır onun için fark etmedin, ama ayağa kalktığın anda kellen kucağına düşecek demiş.
Kıssadan hisseye gelince:
Bu ülkede yaşanan pek çok olumsuzluğu henüz fark etmemiş yani kelleniz çoktan gitmiş ancak siz bunu henüz fark etmemiş olabilirsiniz.
Toplumda çok şeyler olmuş, ama siz olan biten şeyleri henüz idrak edemediğiniz için hiç bir şey olmamış gibi davranıyor olabilirsiniz ve kellenizin hâlâ yerinde olduğunu zannediyor olabilirsiniz.
Gerçeği anlamanız için ise ayağa kalkmanız gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.