Annemiz Dünya
Dünyanın bütün olumsuzluklarına rağmen, güzel tarafları olduğunu da kabul etmeliyiz.
Varlığı, âlemi, dünya evini ve kendini tanımak, akıl şaheseri, keşif öğrenme süreci, ruh, kalp dediğimiz cevherler, sonsuz bilgiler, Rab’le ilişkiler bağlar, çalışma ve sonuçlar, eylemlerin güzelliği, inşâ ibdâ gücü; son kertede hayatın, yolculuğun bütününün nice hârikulâdeliklere kapı açması.
Manevî âlemle en büyük temas, kalkış noktası.
“Ey İnsan” hitabına tâbi olarak yükselmek. Neticede Hakk’ın güzelliği ve kemalinin bir kısmını gösteren bir ayna ve alâmet olması; iç ve dış dünyamızı doğurarak; belki hep hâmil(e) kalması, onun sevilesi, sayılası yanı.
Dünya hakkında hoş bir yorumu da Büyük Veli İbnü’l-Arabî yapmıştır.
Onun üzerinde değerli çalışmalar yapan Sayın Ekrem Demirli, bize dünya ile insan ilişkisini ana-evlat ilişkisi gibi görerek yorumladığını bildirir.(Ekrem Demirli, İslâm Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, Kabalcı, 2012, sh. 107-108)
Hareket merkezi aşk olunca, bakış açısı da değişiyor. İşte muhteşem bir gönül adamının gözünden, dünyayla ilgili yumuşacık, nefes veren bir yorum:
“Hz. Peygamber şöyle der: ‘Dünyanın çocukları vardır.’ Dünyanın çocukları var ise dünya onların annesidir. Annenin âdeti, mürebbiyesi olduğu çocuklarını gözetmektir. Dünya, çocukları üzerinde annelik şefkatine ve ahret hayatının zararının etkisinden korumak üzere onları gözetme duygusuna sahiptir. Çocuklar ahrete yönelir. Dünya ise çocuklarına ahretin hayırlarına görmekten engeller. Böylelikle hallerini gözetmeleri güçleşir. Dünya ilk yerdir, bize yakındır (dünya:yakın), onda var olduk, ondan başkasını görmedik. O halde dünya bize görünendir. Bu yönüyle dünya bizi koruyan ve bize merhamet edendir. Allah’a yaklaştıran amellerimizi dünyada yaptık. Allah’ın şeriatları orada ortaya çıktı. Bütün ilahi isimleri kendinde toplayan yerdir dünya. Cennet nimetleri ve cehennem azapları orda ortaya çıktı. Sağlık ve hastalık, mutluluk ve üzüntü, gizli ve aleni oradadır. Ahirette bulunan her şeyde dünyanın bir benzeri vardır. Orası Allah’a itaat eden güvenilir yerdir. Allah kullarına vermek üzere bir takım emanetleri dünyaya bırakmıştır. Dünyanın çocuklarının hallerini gözetmesini sağlayan şey bu özelliğidir. Dünya kendilerine ulaştırdığı bu nimetlerle onların ne yapacağını gözetler. Acaba, emanete her birinin konuluş gayesine göre riayet edecekler mi? Emanetlerin bir kısmı, çocukların nefislerinin gayelerine uygundur ve dünya onları da gözetler. Acaba bu konuda kendilerine verilen şeylere kendi eliyle Allah’a şükredecekler mi? Bir kısmı gayelerine uygun değildir. Bu durumda da dünya onların hallerini gözetler: Acaba emanetleri rıza ve teslimiyetle kabul edecekler mi? Çünkü onlar Allah’tan gelen bir hediyedir. Birinci tür hakkında ‘İhsan sahibi, nimet veren Allah’a hamdolsun’ derlerken amaçlarına uymayan durumlar hakkında, ‘Her durumda Allah’a hamdolsun’ diyerek sevinç ve üzüntüde Allah’a hamd edenlerden olurlar. Allah da emanetleri kuşkudan arınmış temiz ve saf bir halde kendilerine sunar. Dünyanın bazı çocuklarının mizaçları, su için bir arazi ve kendilerine konan şeyler için bir kaba benzer. Bu yerin mizacı suya etki eder. Çünkü su, bütünüyle temiz, asıl bakımından tatlıdır. Söz konusu su, yağmur suyudur. Yeryüzünün bir bölgesinde biriktiğinde -ki arazilerin yapısı farklıdır- güzel mizaçta tat ortaya çıkarken temiz ve hoş olarak onu aslı üzerinde korur. Ayrıca mizacına bir tatlılık ve temizlik ekler. Bu sağlıklı temiz sudur. Bir yer suyu acılaştırırken, başka bir toprak daha da acılaştırır. Böylelikle söz konusu yerler suyun temiz haline etki eder. Şeriat anneyle değil çocukların davranışlarıyla ilgilidir. Allah Teâla, anne ve babaya iyilik yapmayı emretti. Bu konuda başka bir ayet, ‘Anne ve babaya öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle, onlara rahmet kanatlarını ger ve Rabbim onlar beni küçükken terbiye ettiği gibi sen de onlara merhamet et de’ buyurur. Öyleyse Allah bu konularda sadece kullardan ortaya çıkan davranışları bildiği için tavsiyede bulundu. Bu nedenle fiillerinde bu hükümleri gözetmelerini (murakabe) emretmiştir ki, bu sayede onlar da emrettiği şeyleri yerine getirebilirler. Dünya, oğullarına karşı şefkatli, sevecen ve merhametlidir; ahiret aydınlığının onları kendisinden koparmasından endişe eder. Çünkü bu esnada mahal dünyadır ve hüküm ona aittir, ondan ayrılmak uygun değildir. Nitekim insanlar oraya göçtüğünde dünya ahret hayatına bir itirazda bulunmaz. Öyleyse dünya, hüküm vermek bakımından ahiretten insaflıdır, çünkü kendi otoritesinin geçtiği yerdedir. Ahiret günü gelip onun günü olduğunda ise dünya ahiret karşı çıkmaz ve onunla didişmez. Dünya insanlardan herhangi birinden daha insaflıdır!” (Fütuhât-ı Mekkiyye’den)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.