Ailesiz toplum hayali
Modern denilen ülkelerle birlikte bizim ülkemizde de toplumsal ahlakın ve görevlerin öğretildiği ilk yer olan ailenin sabote edildiği düzenlemelerin güncelliğini korumakta olduğu görülmektedir.
Sanki görünmeyen bir egemenler topluluğunun dini ortadan kaldırmak için uygulamaya koydukları son saldırıların temelinde ailenin yok edilmesi gerektiği gibi bir anlayış ortaya çıkmaktadır.
Bir zamanlar batı toplumlarından bütün ahlaki normların ortadan kaldırılarak devletsiz ve ailesiz bir toplum oluşturma düşüncesinin yeni bir uygulama şekli gibi geliyor son yıllarda gördüklerimiz.
Ahlaki normların yok edildiği ailesiz toplumun sonunun tüm dinleri ortadan kaldırmaktan başka bir şey olmadığı bilmek için teknolojik dünyada kahin falan olmaya gerek yok artık.
Esasında batı toplumları birkaç yüzyıldır aileden vazgeçmekle çok büyük bir değişim geçirdiklerinin farkına geç te olsa varmıştır.
Ancak bu değişim öylesine bir ambalajla sunuldu ki toplumlar o ana kadar bildikleri her şeyin bu denli değişip dönüşeceğini anlamadılar.
Aile baskısından kurtulan fertlerin devletin görevlerinin azaltılmasına dönük talepleri sonucu öne çıkan ve her varlığı tüketime dönük bir araç olarak gören egemen çok uluslu şirketlerin etkisiyle insanlar öylesine dönüştürüldüler ki bu denli bir ürkütücü sonucu kimse beklemiyordu.
Batı ülkeleri bu kargaşayı yaşarken doğu toplumlarındaki aile varlığının ve birliğinin korunması saldırıdan uzak kalamazdı.
Batının dayattığı ve dini hayat başta olmak üzere toplumsal ahlak ve örf-adetin hatta insan cinsiyetinin bile, anlamının değiştiği, dönüştüğü bu süreç tarihte daha önce hiçbir toplumda yaşanmamıştı.
Sanayi devriminden sonra devletin hakimiyet alanını azalttıkça topluma daha fazla hakim olduklarını fark eden çok uluslu egemen şirketler teknolojik üstünlükleri vasıtasıyla hakim oldukları toplumların da milli devletlerin frenlemesinden kurtulmasında önemli rol oynadılar.
Vicdanlarında öldürdükleri tanrı mefhumunu yerine insan haklarının yüceltilmesi düşüncesini ürettikleri hümanizm düşüncesi ile besleyerek sonraları hayvan hakları ile destekleyip nihayetinde toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında aile kavramını bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde tarihe gömmek istemektedirler.
Son günlerin güncel tartışma meselesi olan toplumsal cinsiyet eşitliği gibi projeler üzerinden toplumu kontrol ederek insanlarda bir ahlaki altüst oluş ile toplumlar tarafından kabul edilen değerlerin ya yeniden tanımlanmak istenmesi veya olmazsa hepten yerle bir edildiği ahlaki kaos oluşturmak istendiği iddiası bazıları için hala bir ütopik düşünce gibi gelebilir.
Son yıllarda büyük teknoloji şirketlerinin elindeki basın yayın organları vasıtasıyla ürkütücü bir hızla gelişen algı oluşturma yönetimi vasıtasıyla çok iyi bildikleri son geldiğinde yaşanacak büyük şokun öncüsü olacak bir iki vakıayı hatırlatmak istiyoruz.
İnsanlık yürüyüşü olarak adlandırılan dünya serüvenini kuralsız özgür bir hayata ulaşma çabası olarak görenlerin insanı özgürleştirmek için verilen mücadelenin devam ettiğini ve diğer baskı ve zorlukların ortadan kaldırıldığı gibi aile ve cinsiyet baskısının da ortadan kaldırılması ile bu yürüyüşün devam ettirileceğini iddia etmeleri sonucunda gelinen noktanın hayvanların özgürlüğü gibi bir özgürlükten başka bir şey olmayacağı açıktır.
Eğitimdeki yabancılaşmanın sonucunda geldiğimiz noktada eğitilmediği gibi bir el becerisi dahi olmayan sadece anı yaşamayı marifet zanneden sorumsuz bir gençliğin anne babalarının dini düşüncelerine inat aile kurumunu güvensiz ve gelecekleri için bir tehdit olarak gördükleri artık anketlere bile yansımış durumdadır.
Kadına müspet ayrımcılık kılıfı altında kadının statüsünü yükseltmek gibi bir ulvi gayenin ardına sığınarak kadını özgürleştirelim derken emperyalist batının hayat tarzlarına hayranlık duyarak onların yaşam tarzlarına ulaşmak için onların eğitim metotlarını ve kurumlarını güya idealize edecekleri iddiasında olanlar bu tavırlarından vazgeçmezlerse bu gün uğradığımız hüsranın daha büyüğü gelecekte yaşanacaktır.
Abdestli kapitalistlerin aile hayatlarındaki yanlış giden işleri düzeltmeye talip Müslüman feminist eşlerin yabancı sloganlarla varacakları nokta daha büyük yanlışların olacağı noktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.