Adımlar, Çiftlikler ve Ramazan Duası
Değerli şair ve yazarlarımızın Ramazan iklimine dair, bakış açılarına, yorumlarına, ayın ruhuna değinen görüşlerine yer vermeye devam ediyoruz. Bu ayrıca onları ve eserlerini anmanın da bir diğer yolu.
Ramazan-ı Şerifi ne derece idrak ediyoruz, özellikle politikanın bu kadar gölgesi üzerimize düşmüşken yaşanabiliyor mu?
Ayrıca derunumuzda bir hayvan çiftliği söz konusuyken, üstelik hem içerdeki “öz” eğiticilerinin(!) hem dışardakilerinin salahiyeti de biraz şüpheli konumdayken, eğitim ve terbiye işi epeyce zor ve zahmetli gözüküyor.
İşin garibi bazen Çiftlik’te hayvanlar çift çift gezer, hatta kovulmuş bir görünmezle gayrimeşru(!) ilişkilerden zannımca yeni yavrular türler bile zuhur eder.
Hayatımız boyunca Adımlarımız, meyil ve yönelişlerimiz bizi nereye götürüyor, hangi vartaları atlatacağız; dikkat etmezsek nereye, hangi tehlikeli duraklara varacağız? Bugün yaşanan inanç zafiyeti, yozlaşma, toplamsal bozulmayı nelere bağlayacağız; acaba hayvan çiftlikleri gelişip büyüyor mu, hatta çiftlik evlilikleri gerçekleşiyor mu?
Dr. Ayşegül Erdoğ(1948- 2013), “Adımlar 1-2-3” adlı eserinde bu sorulara da cevap veriyor:
İnsan, “nefsi ile kötülüğe, Rabbinin yakınlığı ile de iyiliğe yakın mesafededir. Başka deyişle; iyiliği ve kötülüğü içinde barındırır(…)
“… İnsandaki nefsin terbiye edilmesi ile nefsin ruha tabi oluşundan söz edilir. Vücut ikliminde ruhun hükmü geçerli olur. Bu ise, Allah’ın muradına uygun olan hükümdür. Nefis ruha tâbi olduğu zaman, bu ruha, Ruh-i Sultani derler.
Ruh nefse tâbi olduğunda ise, Ruh-i Hayvani derler. Ruh-i Hayvani denilen aslında nefsi emmaredir. Zira burada ruh susmuş, sinmiş, binlerce zulmet perdesi altında saklı kalmıştır. Hayvanlara benzetilmesi ise, nefsi emmarenin hayvanlar gibi, belki de daha aşağı özelliklerde olması sebebiyledir.
İnsan, aslan ve kaplan gibi paralayıcı; maymun gibi taklitçi, sinsi yaklaşan yılan gibi sinsi; fare gibi çalıcı; toplayıcı ve saklayıcı karınca gibi cimri; böcekler gibi yok edici; fil gibi ezici; gergedan gibi obur; domuz gibi pis şeylerden hoşlanan; ayı gibi kaba; asalaklar gibi başkasından geçinen; haşarat gibi yetim malı yiyen; tavuk gibi dırdırcı; kan emici sülük gibi karşısındakini yok ederek var olan; kedi gibi nankör ahlâklarda olabilir. Bazen bu ahlâkların bir kaçı bir arada bulunabilir. En iyi olanı at gibi yük taşıyıp, çifte atan; köpek gibi sadık olup, ısıran; koyun gibi bir şeyin peşine takılıp, aklını kullanmadan giden; arı gibi bal veren ama balı ile birlikte iğnesini sokandır. İşte bunlar, ibret alma vesileleridir. İnsana yakışan ise; hayvanlarla benzerlik içinde olmayıp, insan gibi olmaktır. Ama şaşılır ki insan, insan olmaktan çok, hayvan ahlâkını tercih eder.” ( Dr. Ayşegül Erdoğ, ADIMLAR 1-2-3, Yayına hazırlayan Melek Tekin(Kunduracıoğlu), Kitaparası Yayınları, 2018, s. 365- 366).
***
Zaman geçiyor, bir hengâme içinde, mübarek Ramazan ayı da hızla ilerliyor.
Ayşegül Hanımefendinin uyarıcı, inceliklerle dolu, örnek duası ne mânâlıdır.
Tatbikatta fevkalâde gerilerde bulunsak bile; hiç değilse aşk yüklü bu müstesna güzellikleri nakledelim (Dr. Ayşegül Erdoğ, ORUÇ Sabır Amel Vuslat Marifet, s.69-70, 2005) :
“Allah’ım,
Bu yıl öğrendiklerimiz sebebiyle belki de ilk defa samimi ve çok ciddi olarak oruca niyet ediyoruz. Kabul ve makbul et. Bu sene eğer çıkmak nasip olursa, Ramazan sonunda, tüm azalarımız ile oruç tutmuş olarak, böylece onların bize veriliş sebeplerine uygun hareket etmiş olarak; bütün azalarımızın bir daha eski haline dönmeden, ebedi oruca yönelmiş olarak; günaha uzak, Sana yakın, Bayram nasip et. Bu sene Kadir gününü ve gecesini idrak etmeyi nasip et. Bu sene Bayram’ı hak etmeyi nasip et. Bir daha arkaya dönüp bakmadan, gözlerimizi sadece Sana çevirmeyi, kalbimize Senden başka hiçbir şey sokmamayı, bütün azalarımızı temizleyip, bundan sonra da temiz tutmayı nasip et.
Belki bu temizlemeyi sağlamak üzere, önümüzdeki Ramazan son imkân. Belki bu yıl olduğu gibi istekli olamayız. Belki ağır imtihanlara uğrar da isyana gireriz. Bütün bunları önlemek üzere, bu yıl Ramazan’ı ve Kadir’i bize idrak ettir. Bu Ramazan kalplerimiz dirilsin. Bu Ramazan belki de en son Ramazanımız. İhya et, Ya! Rab! Biz acizler, biz kimsesizler olarak, Senden mahrum olmak istemiyoruz. Seni gördür, Seni bildir, Senle doldur, Ya! Rab!
Biliyorum; gözümü kötü şeylerden korursam, gören gözün olurum. Kulağımı korursam, işiten kulağın olurum. Elimi korursam, tutan elin olurum. Ayağımı korursam, yürüyen ayağın olurum. Daha niceleri…
Bütün bunları biliyorum ama yine nefis, bir anda hepsini unutturuyor. Seni unutturuyor. Yaratılış sebebimi unutturuyor. Ama seneler evvel bana söylenmiş olan kötü bir sözü, hareketi asla unutturmuyor. Kalbime nazar kıldığında, biliyorum orada hoş olmayan şeyler buluyorsun. Ben nasıl insan olacağım, Ya! Rab? Kalbimin çevresinde, hakikatimin tam olarak uçup gitmemesi için sımsıkı perçin attığın letaiflerime rağmen; ben nasıl bu hale geliyorum? Yüce merhametine sığınarak, yalvarıyorum. Bu yıl fırsatımın kıymetini bileyim. Bu yıl Sana yaklaşmanın yollarını yürüyeyim.
Bir adım gelirsem, biliyorum koşarak gelirsin. Yaklaştırıcı sebeplerini kullanacak akıl ve iradeyi ver. Seni aramak ve Sana ulaşmaktan daha önemli hiçbir şeyin olmadığını anlayacak ilim ver. Ve ahirete yönelecek iman ver.
Allah’ım; yetersizlikten ve aşırılıktan Sana sığınırım. Kendi varlığımı büyütmekten, Sana sığınırım. Kendi önemimi, Senin öneminin önüne geçirmekten Sana sığınırım. Kalbimin Sen olmadan bir kere bile olsa çarpmasından Sana sığınırım. Ya! Rab! Gadabından rahmetine sığınırım.
Ya! Merhametlilerin en merhametlisi, kapında gece gündüz daim eyle, âmin. Ya! Rabb-i Rahim!” (Ayşegül Erdoğ, Konya 7 Eylül 2005 (Şaban/3)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.