Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Zulümler, tevbeler, yeni planlar

Zulümler, tevbeler, yeni planlar

Peygamberler, zulme karşı kavimlerini hep uyarmışlardır. Hz. Nuh, kavmini uyarmıştı: “Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allâh'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azâbından korkuyorum.” (Araf, 59) Başka bir âyette Ad ve Semud kavmi için uyarılar var: “İman etmiş olan dedi ki: Ey kavmim! Doğrusu ben üzerinize önceki toplulukların (Nuh, Ad ve Semud ve onlardan sonra gelen toplulukların) günü gibi bir günün gelmesinden korkuyorum." (Mü’min, 30) Bu sefer Hud, Sâlih, Lut ve Nuh peygamberlerin kavimlerini ikazlar var; “Ey kavmim! Sakın bana karşı düşmanlığınız, Nuh kavminin veya Hûd kavminin yâhut Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi size de bir musibet getirmesin! Lût kavmi de sizden uzak değildir.” (Hud, 89) Âyetlerde belirtildiği üzere; Hz. Nuh, Hz. Lut, Hz. Hud, Hz. Sâlih peygamberlerin yanı sıra, Hz Şuayb, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve son peygamber Muhammed aleyhisselam’lar da, insanları zulme karşı devamlı uyarmışlardır.

İnsan beşerdir, şaşabilir ama dönüp pişman olarak, Rabb’ine yalvarır, yakarır ise bu onun için, güzel bir davranış olur. Şurası muhakkak ki, insanı zulümden ancak ‘tövbe’ ve ‘istiğfar’ kurtarır. Bu hususta şerefli Kur’ân-ı Azûmuşşan’da buyuruluyor ki:

“(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf, 23) Musa’nın (A.S) dilinden de: “Musa: Rabb’im! Doğrusu ben kendime zulmettim. Beni bağışla dedi, Allah’da onu bağışladı. Çünkü çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.” (Kasas, 16) Bilelim ki, Cenâbı Hakk tövbeleri kabul eden ve çokça bağışlayandır.

İnsanların en seçkinleri, mümtaz şahsiyetler peygamberler dahi yanlış yaptıklarında, kendilerince zulüm irtikâp ettiklerinde, nasıl da dönüp, pişman olarak tövbe ediyorlar. İnsanoğlu da, aynen peygamberler misâli yanlışlarına, kötülüklerine, zulümlerine pişman olmuş bir gönülle, hâlisâne bir yürekle tövbe etmeli, kendini yaratılmışların en şereflisi olarak yaratan Rabb’inden, af ve mağfiret dilemelidir. Ancak tövbeye yanaşmayanlar için: “...Kim tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerdir.” (Hucurât, 11) hükmü de vardır. Aynı zamanda: “Zulmedenlere meyletmeyin. Aksi halde size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra da size yardım edilmez.” (Hûd, 113) Böyle açık bir uyarı âyeti de vardır. Zâlimler hakkındaki acı hakikat; “Zâlimlere hiçbir yardımcı yoktur.” (Hacc, 71) Ve net hüküm: “...Kim Allâh’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Mâide, 45) Ve elbette Rabb’imiz: “O (Allah), dilediğini rahmetine dâhil eder. Zâlimlere gelince, Allah, onlar için elemli/ acıklı bir azap hazırlamıştır.” (İnsan, 30-31) Buyuruyor. Dolayısıyla azâba müstahak olmak istemiyorsak:

Allah Teâla, insanlara hiç bedelsiz sayısız nimetler bahşetmiştir, bunu aklımızdan hiç çıkarmayalım. Bize bir iyilikte bulunan insana nasıl teşekkür ediyorsak, sonsuz lütufları önümüze meccânen sunan, yüce Rabb’e, şükran borçlu değil miyiz? O ki, bize iki dünyâyı kazanma yollarını gösteren Kitâbı Kerim’ini, insanları Hakk’a ve hakikate dâvet eden, en kâmil insanlar olan peygamberlerini gönderdi. İlmi, hikmeti, bilgiyi bize öğretti. Bilhassa hidâyet nimetini bize ikram eden, Yüceler Yücesi Rabb’imize çok şükretmeli, verdiklerini akletmeli, fikretmeli yalnızca O’ndan ve O’nun emirlerini yerine getirememekten korkmalıdır. Zira: “Allâh’ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidâyeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir.” (Bakara, 231) Hatırlatması var.

O halde Müslümanlar olarak bu yeni teşrif eden senede, kendimize yaraşır hayat tarzlarını benimseyelim. Bize dayatılanlara râm olmayalım, önümüze konanlara hemen ucuzca teslim olmayalım. Kafamızı, kalbimizi, ruhûmuzu abluka altına almak isteyen elektronik kıskaca kendimizi, âilemizi, neslimizi kurban etmeyelim. Bugüne kadar yeteri kadar iman ve ahlak, ruh ve beden buhrânı geçirdik. Yeter artık uyanalım, davranalım, kendimizi, yakın-uzak çevremizi bu uygarlık-çağdaşlık-modernlik denen dışı süslü, içi isli-paslı aldanışa sürüklemeyelim. Yaşanan realiteden uzak sanal dünyânın beynimize, yüreğimize, rûhumuza görünmez ağlar örmesine müsâde etmeyelim. Bizden olmayanlara benzemeye çalışmayalım ki, neticede kimlik problemi yaşamayalım. Kim kime benzerse ondandır der, kutlu Rasul. Kültürde, değerlerde, inançta kendimiz olalım. Kimliksiz olmak milletlerin yok oluşunu hazırlar. Bu yeni senede, Müslüman kimliğimize yaraşır hal ve davranışlarda bulunalım vesselam.

Efendim hepinize hayırlı Cumâlar diliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi