Siyaset ve İstatistik
Siyasete yön veren iki temel bilim istatistik ve sosyoloji olsa gerek. Günlük yaşamda gözlenen olaylar istatistikte normal dağılım kavramı ile ifade ediliyor. Örnek verirsek, herhangi bir sınıftaki öğrencilerin herhangi bir derse ait sınav notları incelendiğinde az sayıda öğrencinin çok düşük veya çok yüksek notlara sahip olduğunu, sınıfın büyük çoğunluğunun ise ortalama notlara sahip olduğunu görürüz. Yani insan toplulukları ağırlıklı olarak ortalama davranış tipine yöneliyor. Benzer durum siyasette de var. Dikkat edersek kendini ortanın solu veya ortanın sağı olarak tanımlayan partiler, seçimlerde mevcut oyların yüzde 70’ine sahip oluyor.
Bugünkü koşullarda Ak Parti’nin, CHP’nin ve İyi Parti’nin oylarının toplamı yüzde 70 ile 75 bandında dolaşıyor. Orta sağda Ak Parti, orta solda ise CHP, bulundukları konumun doğasına uygun politikalar uyguladıkları için hem CHP’nin hem de Ak Parti’nin oyları yüzde 25 ile 30 bandından aşağı inmiyor. Ekonomik koşullara rağmen Ak partinin yüzde 30’luk potansiyelini güçlü bir şekilde korumasında, Ak Parti’nin orta sağda oluşturduğu güçlü hakimiyet temel etken. Bu denklemde İyi Parti ise tam ortayı temsil ediyor. Sahip olduğu oyların büyük çoğunluğunun orta sağdan geldiği, bununla beraber CHP ile de çok güçlü iş birliği yapabildiği son seçimlerde görüldü.
İyi partinin sahip olduğu yüzde 15’lik oy potansiyeli seçim galibiyeti için kritik önem taşıyor. Bu sebeple CHP, İyi Parti ile ilişkilerini güçlü tutuyor. Ak Parti’nin İyi Parti’yi Cumhur ittifakına davet etmesinin altındaki temel sebep de bu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, İyi Parti’yi orta sağa daha yakın gördüğünü düşünüyorum. İyi Parti’nin MHP’den kopmuş olması da bu düşünceyi destekler nitelikte. Fakat CHP, İyi Parti’yi yanında tutma noktasında çok daha fedakâr davrandığı için İyi Parti’nin Cumhur ittifakı tarafına geçişi şu an için mümkün gözükmüyor. Fakat siyaset bu, Sayın Cumhurbaşkanı da çok tecrübeli bir siyasetçi.
Şu an Türkiye’deki siyasetin istatistiksel yapısı bu şekilde. Peki diğer siyasi partileri istatistiğe göre nasıl tanımlayacağız. MHP zaten Ak Parti ile ortak hareket ediyor ve Ak Partinin politikalarını koşulsuz destekliyor. Bu sebeple MHP’yi de orta sağda Ak Parti ile birlikte tanımlayabiliriz. HDP’nin ise istatistiksel olarak değerlendirmeye alınması mantıklı mı bilmiyorum. HDP, seçim kazanma ve devlet yönetiminden ziyade sözde etnik köken odaklı bir siyaset izlediği için, orta sağ ve orta sol hipotezinde her iki taraf içinde problem oluşturma potansiyeli taşıyor.
Diğer siyasi partilerin durumu ise istatistikte Ho hipotezi veya p-testi ile tanımlanabilir. Bu teste göre diğer siyasi partilerin sahip oldukları oy miktarları, seçim kazanmak için anlamlı bir istatistik oluşturabilecek potansiyelde değil ne yazık ki. Sayın Cumhurbaşkanı’nın düşük oy potansiyeline sahip siyasi partilerle herhangi bir polemiğe girmemesindeki temel etken de bu durum olsa gerek. Yani bir siyasi parti için istatistik anlamsız diyorsa, Ak Parti’de o siyasi partileri gündemine almıyor. Fakat bu durum CHP lideri için geçerli değil. CHP lideri, istatistiğin aksine düşük oy oranına sahip partilerle 6’lı masada uzun soluklu görüşmeler yapıyor. İstatistik bu durumu anlamlı bulmasa da, bu durumun Türkiye siyasetindeki etkisini zamanla görüp test edeceğiz. Bakalım istatistik yanılabiliyor mu?