Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Yeniden Malazgirt Rûhu

Yeniden Malazgirt Rûhu

Efendim geçen hafta daha önce gönderdiğim yazıların insicâmını bozmamak için başlıkta belirttiğim husûsu yazamamıştım. Bir hafta geriden de olsa illa ben de konuya temas etmek istiyorum müsâdenizle. Evet, yazımız Malazgirt ile ilgili olacak.

Bilindiği gibi Malazgirt, Anadolu’yu yurt edinmemizin adıdır. Malazgirt bir direniş ve diriliş rûhunun ismidir. Yine Malazgirt kökü Mekke’den doğan, Medine’den beslenen Kudüs’le simgelenen bir yüce medeniyetin ismidir. Tüm insanlığa Hakk ve hakikat medeniyetini ulaştırmak demektir Malazgirt. Bu yönüyle Malazgirt yalnızca kendi coğrafyamıza değil bütün insanlık coğrafyasının târihsel akış seyrinin değiştiği önemli bir düğüm noktasıdır. Bu sebeple geçmişimizi dirilten, şahlandıran Malazgirt rûhu bugün de bize çok lâzımdır. Hep yazarız, geçmişinden ders almayanlar asla geleceğe yürüyemezler.

Geçmiş birikimlerimizi unutursak yok oluruz. Medeniyetlerin içi boşaltıldığında o kültürlerin çöküşü kaçınılmazdır. Milletler geçmişlerindeki târihsel ve kültürel birikimleriyle ayakta kalırlar. Hele de bizim gibi her devirde çağa yön vermiş, çağ açıp çağ kapamış bir medeniyet coğrafyasının çocukları olarak yenilgiler, başarısızlıklar asla asla bize yakışmaz. Bizim şanlı ve övünülecek bir târihimiz var. Ancak sâdece bunlarla övünerek pek tabi ki bir yere varılamaz. Yaşadığımız çağı geçmişimizdeki târihsel birikimlerimizdeki güçlerle harmanlayarak yabancı ayrık otların türemesine fırsat vermeden bugün yeni atılımlar gerçekleştirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla insanımıza bilhassa da yeni nesle bu şuuru aşılamamız şarttır. İşte Malazgirt Zaferi’ni bu vesileyle yeniden değerlendirmek ve hiç unutmamak lâzımdır.

Peki, Malazgirt Zaferi’nin kahramânı Sultan Alp Arslan kimdir önce ona bakmalı. Alp Arslan 1030 yılında doğmuş yalnızca dokuz sene hükümranlıkta kalmış ve 43 sene gibi kısacık ömründe târihe ismini altın harflerle yazdıracak işler gerçekleştirmiş bir Sultandır. O asâlet numûnesi, tevâvu ve merhamet sâhibi samimi bir Müslüman’dı. O’nun devrinde Anadolu’dan Balkanlara, Kuzey Afrika’dan Yemen’e kadar yayılan bir hakikat medeniyetinin tohumları atıldı. Bu ne büyük bir hizmet rûhu idi! Bu ne muhteşem bir cihad aşkı idi!

O’nu sâdece İslâmî kaynaklar değil Ermeni, Rum ve diğer kaynaklar da hep doğru, ahlaklı, adâletli ve merhametli olarak anlatırlar. Hatta kendisi; ‘Biz, temiz ve bid’atten uzak Müslümanlarız. Sırf Hz. Allâh’ın rızâsını kazanmak için kefenimizle yola çıkmışız. Bu sebeple yüce Allah Teâlâ bizden yardımını esirgememiştir.’ Demiştir.

O değerli Sultân’ın yaşadığı devirde de bugün olduğu gibi İslam dünyâsında sıkıntılar, problemler, fitne ve fücûrlar, ayrılıkçı fikirler kol geziyordu. Sultan bütün bunları biliyor ve derinden üzülüyor gidermek için neler yapabileceğine dâir planlar yapıyordu. O devirlerde Râfizîlik, Bâtînilik, Hârîcîlik, Haşhaşîlik, Mûtezile, Şia gibi pek çok akîdevî problemlerin yanında bozuk fikrî ve siyâsî akımlarla da boğuşuluyordu. Bütün bu sıkıntılara pes etmeyen büyün hakan, güçlü ordular kurdu o zaman ki büyük Bizans’ı Malazgirt’te bozguna uğrattı bu vesileyle Anadolu’yu insanımıza yurt edinme imkanını sundu. Malazgirt Zaferinden sonra Müslüman emirlikleri, beylikleri, sultanlıkları da ayni kendi gibi ideal bir mefkûrede birleştirdi.

Sultan Alp Arslan kazandığı zaferlerin yanı sıra İslâm ehlisünnet direğini muhafaza etmeyi temin etmek amacıyla ‘Nizâmiye medreseleri’ni kurdu. Nureddin Zengi buraları ilim ve irfan yuvaları hâline getirdi. Selahaddîni Eyyûbînin siyâseti ile Müslümanlara diri bir cihad rûhu aşılanmış oldu.  Selçukluların da Eyyübîlerin de hareket noktası ‘ehlisünnet anlayışı’ idi. Bu o zaman ne kadar önemliyse bugün de o kadar önemlidir. Zira bugün de ne yazık ki, mezhebî ayrılıklar körüklenerek ehlisünnet inancı saf dışı edilmeye çalışılıyor.

Malazgirt Zaferi, askeri bir başarı olmakla berâber ayni zamanda ilim, hikmet, ahlak ve irfan ordularının da başarısıdır. Savaşlar bu diriltici ruhla kazanılır. Osmanlıda bu ruh çökertildiği için yıkıldı. Elimizde kalan son vatan toprağı Türkiye’mize bugün ayni ruhla sâhip çıkma zamânıdır. İşte şimdi yeniden Malazgirt rûhuyla bugünkü dünyânın gidişâtını ve akışını tam da değiştirme vaktidir. Gayret bizden tevfik Hz. Allah (c.c)’tandır. Biz yeter ki bu yolda olalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi