Ufak Hatalar ile Gelen Tecrübe
Hazır ülke gündemimiz de normale doğru yavaş yavaş geçiş yaparken, ben de fırsattan istifade gezi yazıma devam edeyim istiyorum müsaadenizle.
Bir önceki yazımda Niş’e kadar olan yolculuğumuzdan bahsetmiş ve ecdadın izlerinden enstantaneler sunmaya gayret etmiştim.
Tabii “Yolcunun işini Allah bilir!” deyişini defaten test edip onaylamış biri olarak rahatlıkla diyebilirim ki, yolculuk esnasında başınıza gelen hiçbir olaya şaşırmanıza lüzum yok. Ve gerçekten yolculuk esnasında bizlere verilmiş olan ruhsatların her birinin ayrı ayrı değeri ve önemi var. Bir kere daha böyle kusursuz bir dine sahip olduğumuz için sonsuz şükür…
Balkan coğrafyasının en büyük Türk & İslam topraklarına yani Sancak bölgesine, Novi Pazar’a, doğru yol almaya başlamışken, bendeniz geceden kalma yorgunluğun verdiği mahmurlukla, en güzel uykulardan biri olan yolculuk kestirmesine kapılmıştım. Ne zaman bir yolculukta uyusam bir gariplik olur zaten.
Yol arkadaşım Furkan navigasyon zımbırtısına Novi Pazar yazmıştı, elhak doğru. Ancak bölge olarak geçen Novi Pazar değil, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bulunan Novi Pazar Restaurantı... Ramazan-ı Şerif’in mahmurluğu da denebilir veya yolculuk hali. En güzel tabiri ileorada alınacak nefesimiz, yiyecek ekmeğimiz, edineceğimiz tecrübeler varmış.
Tabi bu tatlı karışıklık ile kendimizi Belgrad’da bulduktan sonra, ilk işimiz Belgrad’ın tek camisine yol almak ve kendimizi ferahlatmak oldu. Emin olun yurtdışında aradığınız her zaman için güvenli bir liman. Kimisi için bu bir cami, kimisi için bir Türk lokasyonu, kimisi için kaldığı yer, kimisi için bir tanışı.
Ferahlama seansımızdan sonra, Belgrad merkezde dolaşmaya ve iftar için yer belirlemeye doğru yol aldık. Belgrad merkezde bulunan ve en çok ziyaret edilen yerlerinden olan Fortress ya da kalesine doğru yol aldık. Balkanlardaki bütün kalelerin ortak özelliklerinden birisi de kapılarının isimlendiriliş şekilleri. Hangi yöne bakıyorsa, misalen doğuya, o kapının ismi garanti İstanbul’dur. Ya da yönünüzü kaybettiniz, kapı isimlerinden pekâlâ çok kolay belirleyebiliyorsunuz yerinizi.
Balkanların yine en büyük ortak özelliklerinden olan yeşillik ve tarih ile içiçe olan bu ufak fortress gezintisinden sonra, hatıra almak için uğradığımız minik haritacıda çok güzel vakit geçirdik. Tamamen el çizimi haritalarının negatiflerini dijital ortama aldıktan sonra çoğaltan hanımefendi ile tatlı bir tarih sohbetine giriştik. Yaşına rağmen o garip Sırp bağnazlığının olmamasına da ayrıca sevinmiştim ne yalan söyleyeyim. 16. YY’a ait bir Balkan haritasını heybemize koyarak devam ettik yolculuğumua.
Sıra gelmişti, yemek faslına. İftar için Belgrad merkez çarşısında bulunan Antep lokantasına doğru yol aldık. Bir takım hassasiyetleriniz varsa, yapacağınız en iyi hareket tanıdık yerlere &mekânlara takılmaktır ya. Ya da güvenli liman şeysi işte. Biz de aynısını yaptık.
Tabi bu süreçte yolculuktaki en önemli ayrıntılardan olan konaklamamızı Sırbistan’ın en büyük ikinci şehri olan Novi Sad’da ayarlamıştık. Herkesin çokça konuştuğu ama kimsenin anlatmadığı o gizemli belde. Osmanlı’nın uç kalesi, artık her şeyin eskisi gibi olmayacağının işareti olan 1699 Karlofça anlaşmasının imzalandığı yer.
Yurtdışı yolculuğu yapıyorsanız ve Balkanlardaysanız, dikkat edeceğiniz diğer önemli husus da –maalesef– rüşvet! Balkanlarda çokça yaygın olan ve bizim deyimimizle “Tutturduğuna yapışan” bir sistem mevcut. Yasak olmayan bir kavşaktan yaptığımız bir dönüş esnasında, güya Balkanların en gelişmiş ülkesi ve şehri olan Belgrad’da da başımıza tam olarak gelen buydu.
Polisin kurduğu pusu, bizim –afedersiniz– aptala yattığımız, yaklaşık 20 dakikamızı alan ve sinirlerimizi hoplatan bir haksızlıkla mücadele. Şunu da unutmayın, üste çıktığınız zaman geri adım atmamaları için herhangi bir sebep yok gibi düşünmeyin, işlemiyor maalesef. Sularına gidip gerekenin yapılması elzem bu gibi durumlarda.
Dönüşümüzün hatalı olmadığını, görevli olduğumuzu, hukukçu olduğumuzu, Türk olduğumuzu söylesek de, çok büyük yaptırım gücü olan (!)pasaportlarımızı göstersek de, tek dertleri o istedikleri bedeli almak olan polislerden kurtulmamız yanımızda yeterince nakit olmadığına iknaları ile oldu.
Diledikleri cezayı kesmelerini istememize rağmen dertleri üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti malum. Böyle bir işlem yapsalar haklarında açılacak soruşturmalar vardı ve biz bunu pekâlâ biliyorduk. Yabancı bir plakayı görüp hemen yapışan ve günün piyangosu olarak gördüğü bizlerden dilediğini almayan polisler, sizi hayal kırıklığına uğrattığımız için hiç pişman değiliz.
Ve artık konaklama için ayarladığımız yere doğru yola çıkmaya karar verdik. Bekle bizi Novi Sad!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.