TEVHÎDE İNANMAK BÜYÜK BİR ÜSTÜNLÜKTÜR
Çünkü en ideal, en güzel davranış modelleri tevhid hakikatine iman edenlerin kitâbında mevcuttur. Yâni en mükemmel ahlâkî tavırları Müslümanlar gösterirler. Târih bunun şâhididir. Tevhid hakikatine inananlar büyük bir şeref ve vakarla Hz. Allâh’ın hükümlerine uyar ve uygularlar. Onlarla hayat kalite kazanır böylece toplumda mükemmel bir ahenk tesis edilir. Aslolan budur. Siz bakmayın toplumda üç-beş kendini bilmezin yaydığı vâveylâlara. Ne diyor yüce Kur’an: “Üzülmeyin, gevşemeyin eğer gerçekten imân ediyorsanız üstün olan sizlersiniz.” (Âli İmran, 139) Tevhîde inananlar hiçbir kınayıcının kınamasından etkilenmezler. Onlar inandıklarına sağlamca bağlandıklarından yollarından dönmezler fikirlerinde zerre sapma olmaz. Onlar asla kavram kargaşasına düşmezler, günümüz putlarına tapmazlar. İslâm’ın izzetini, vakarla taşırlar, dînî vecibeleri yaşantılarına samimiyetle uygularlar. Bunları yerine getirmek onlar için bir asâlettir.
BUGÜN VE YARIN İÇİN TEVHİD YEGÂNE KURTULUŞ REÇETESİDİR: Bilinsin ki dünyâda yaşanan problemlerin temelinde Hakk’a tâbî olmamanın acı izleri vardır. Tevhid, imân edenlerden amel ve itikad düzgünlüğü ister. İnananların nelerden sakınıp korunacaklarını neleri gönül huzûruyla yapmaları gerektiği husûsunda kânunlar vaz eder. Yâni tevhid insana hayâtı düzgün yaşaması için yol-yordam bildirir, bir reçete sunar, onu nefsi istekleriyle başıboş bırakmaz. Tevhid hakikati bugün günahlarla gönlü yaralı, sapkın fikir akımlarıyla zihni hasta insanlara âdeta devâ olacak bir hayat tarzı sunar. Sanki; ‘Hakk’a Hakikate teslim ol, tevhid ehli ol, kurtul’ der. Hayâtın özü, aslı, başı, sonu bu hakikattir. Bu anlayış kişinin dünyâsını cennet, ahretini de hayreyler inşaALLAH.
TEVHİD İNANILANLARIN YAŞANTIYLA İSPÂTI VÜCÛD ETMESİDİR: Yâni mümin öyle bir güzel hayat yaşar ki, o yaşanan mükemmel hayât aynı zamanda topluma bir tür hakiki huzûrun nasıl bulunacağını anlatan bir manifesto olur. Tevhid hakikatinde kâinatta sonsuz güç ve kudret sâhibi olan Allâhu Azûmüşşşân’ın, yaşanılan hayatlarda tek hüküm koyucu ve idâre edicisi olduğuna inanılması gerçeği yatar. Yeryüzünde vâr olan mülk Allah Teâlâ’nındır. İnsanlar ancak O’na kulluk ederler ve ancak O’nun gösterdiği şaşmaz doğru yolunda hayatlarını ikâme ettirirler. Onlar hevâ ve heveslerini put edinmezler, arzu ve isteklerine uymazlar ama eğer uyup da yanlış yaparlarsa derhal tevbe ederler. Müminler yalnızca Hakk’a ve O’nun emirlerine boyun eğerler. Nefis ve şeytanın fısıldadıklarına kapılmazlar, onların kulu-kölesi olmazlar. Davranış ve düşünceleriyle riyâya kaymadan tevhîde inandıklarını gösterirler.
Müminlerin inanacakları her husus belirtilmiştir. O bâtıl dinlere, bâtıl inanışlara, insanların kendi kafalarından uydurduklarına, İslam olmayan bizim için illa uyacaksın diye dayattıklarına, nefsinin ilahlaştırdıklarına aldırış etmez. İnanan kişi tavırlarını net bir şekilde belli eder. Kendini Hak olmayan yollarda beyhûde yormaz. Samimi imâna sâhip olanlar BİR olanı hayatlarının merkezine alır, aldanmaz ve aldatmaz, Hak yoldan sapmazlar.
Pek tabi bu yaşantı ezelden beri bir tercih meselesidir. Her insan tercihinde serbesttir ancak herkes seçtiğinin sonucuna katlanmak mecbûriyetindedir. Kişinin seçtiği tevhid ise ‘Hak ve Hakikat’ ise o zaman Müslüman’ın dünyâsı huzurlu ve mutlu, ahreti de umutludur. Tevhid gerçeği kişiyi cennete götürür. Kabul etmeyen de cehennemi hak eder. “Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allâh'a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allâh'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sâhipleridir.” (Zümer, 17-18)
Şu da ehemmiyetli bir husustur: Tevhîde inanan kişi inandığını amele döker, bu inanca yönelik tevhid bizi ameli tevhîde götürür. Ameli tevhid kulluğun nişânesidir. Şeksiz, şeriksiz, şirksiz bir kulluk... “Rabbine kavuşmayı uman kimse, sâlih amel işlesin ve Rabbine ibâdette hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi ortak tutmasın.” (Kehf, 110) Yüce Kur’ân’ın hedefi Allâh’a kulluğun gerçekleşmesidir. Hz. Allah’tan başkasına kulluk yok. Günümüzdeki gibi makâma-mevkiye, paraya-pula, sapkın fikir ve ideolojilere, falanca şahıslara, idârecilere, şöhretlilere kulluk yok. Bugün bunlar var mı? Var. Fakat pek çokları ne yaptıklarının farkında bile değiller.
BİR olana inanıyoruz deniyor sözle ama mâlesef BİR olanın hükümlerine uyulmuyor. İçimizde devrin geçerlerinin peşinde ömür tüketenler, âdeta imanlarını yok etmeye çalışanlar var. Nerede yaşarsak yaşayalım çevremizde dînini bilinçli yaşayanlar, titizlikle kulluğunu ifâ etme azminde olanlar, büyük bir hassâsiyetle imânını korumaya çalışanlar, günahlardan kaçınanlar çok azaldığı için insanlar ne yazık ki ölçülerini kaybettiler. Bu hususta birazcık dikkat özelliği olanlar da onları muhafazaya çabalıyor. Pek tabi ölçü kalmayınca ölçüsüzlük hayâta hâkim oluyor. Ve bu kısır döngü içerisinde müminim diyen dahi kayboluyor. Dolayısıyla doğrular, iyiler, güzeller bir bir çağın kurbânı oluyor. Yazık, böyle olmamalı.
Biz BİR olan yok olmasın, Hak olan hâkim olsun, iyiler-iyilikler kaybolmasın, güzeller ve güzellikler yâni tevhid ciddi mânâda yaşasın derdindeyiz. Bu konuda her Müslüman dînini yaşamada ve inandığı tevhid hakikatinin gereklerini vakarla, cesurca, samimiyetle hayâtına geçirme kararlılığında olmalı deriz, vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.