T.C.de Demokrasiye Gidebilen Seçim Kanunları
Osmanlı Devleti devri, Kurtuluş Savaşı sonunda ki olay ve oluşumlar neticesi kapatılmış. Padişahlık hâkimiyetinden milletin iradesini tecelli edecek olan Cumhuriyet kurulmuştu.
Kurulmuştu ama yine de Halk iradesinin tam teşekkül edemediğini önceki yazılarımda belirtmeye çalıştım.
Tek partili demokrasi(!) den Birleşmiş Milletlerin zorlaması ve Rusya tehditleri ile çok partili devre geçilmişse de.
Tek parti hâkimiyetini devam ettirebilme çabaları 1946 seçimlerinde açıkça görülmüş oldu.
Tarihe “En hileli seçim” olarak geçen bu seçim sonu muhalefet tepkisini çoğaltmış hatta meclisi zaman zaman boykot etmişti.
***
Bunun neticesi yanında, belki yine devletlerarası ikazlar olabilmiş de olmalı ki.
Rahmetli Şemsettin Günaltay Hoca’nın Başbakanlığı döneminde yeni bir seçim kanunu çıkarıldı.
Bu kanunu çıkarmada söylentilere göre Milli Şef ve Cumhurbaşkanı İnönü’nün tereddüdünü “Hiç tereddüt etmeyiniz paşam. Bu millet bizi bırakmaz yine iktidar oluruz…” sözleriyle giderdiği belirtilir.
Yıllar evveli de yazılarımda belirttiğim gibi. Tam olarak gayeye ulaşmasa da bu güne kadar gelen seçim kanunlarının ilk ve bugünden daha iyi yapıtına…
Zamanın başbakanı Günaltay’ın dirayeti sebep olmuş. Demokrasiye daha ileri adım atılmıştır.
Her ne kadar başka bir partinin iktidarı alabilmesi düşüncesine bile girmeyi istemese de. 1950 seçim kanunu çıkartılması olayını başlatması ve tatbikata geçirmesi dolayısıyla müteşekkir olmamız gerekir. Nur içinde yatsın.
***
Bu gün bile bir araya gelip veya getirilip yapılması hususunda birleşme ne gezer, yanaşmayı bile yapmayan siyasiler hatta bazı kurumlar..
Birbirlerine veryansın etmekle kalmayıp, daha da olmazsa asıl söz sahiplerine başvurma suretiyle milletin iradesi ile seçildi dediğimiz meclis kararlarını durdurabilmekte veya iptal ettirmeyi başarmaktadırlar.
Bunu vurgulamam boşuna değildir. İşte 1950’de sadece partiler değil diğer kuruluş hatta önde gelen kişilerin de katılımı yanında dış devletlerden bile mütalaa alarak çıkartılan…
16.2.1950 tarih ve 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu, 9.7.1948 tarih ve 5248 sayılı kanun kabul edildi. Böylece Meşhur açık oy kapalı tasnif içeren 5.6.1946 tarih ve 4918 sayılı kanun tümüyle kaldırmış oldu.
***
Gelin bu yeni kanunun nasıl hazırlandığı ve kimlerin iştiraki ile olduğunu, bu güne kıyasla hayret içinde izleyelim.
Tasarının hazırlanması için parti(ler)den ve TBMM’den ayrı, bazı uzmanlar ile ikisi Yargıtay, ikisi Danıştay, dördü üniversiteler ve üçü barolardan gelen 11 üyenin iştiraki neticesi geniş ortamlı bir heyetin oluşumu ile “İlim heyeti” kurulmuş oluyor.
Başkanlığını Yargıtay Başkanı Halil Özyörük’ün yaptığı bu heyet, partilere de birer yazı göndererek kanun tasarısı hakkında beklentilerini ve önerilerini bildirmeleri istemiyle çalışmalara başlıyor.
Bilimsel ve vicdani ölçüler ve yürütme çabası içinde Çalışmış olan Heyet, hazırladığı tasarıyı ayrıca bazı yabancı uzmanların görüşlerine de sunarak, dünya tecrübelerinin de katkısını sağlamamış oldu. Ne güzel değil mi?
Heyetin, böylesine rahat bir ortamda çalışmasını sağlamayı kabullenen İktidar partisi CHP ile Milli Şef ve Cumhurbaşkanı İnönü’nün bu hareketi.
Demokrasiye adım olarak tanımlayacağımız takdir edilecek bir durum oluşturmuş olmakta.
Şimdileri, bırakın iktidar koltuğunu Genel başkanlığı bile kaybetmeyi göze alamayan sözde demokrasi havarileri...
“Türkiye’yi nasıl kalkındırırız? Nasıl birlik içinde huzurla yaşayabileceğimiz hale getiririz?” programı üretme yerine…
Birbirinin hortumculuğunu vurgulamaktan başka bir şey yapmama eğilimine özen gösterdikleri de var sayım içinde.
***
İlim heyetince tasarı olarak hazırlanarak 17 Aralık 1949 tarihinde verilip TBMM de kabul edilerek kanunlaşan bu yeni seçim kanununda…
Bu gün için tuhaf karşılayabileceğimiz hususlar da yer almakta. Bendeniz kanunun içerikliğini sunayım sizler tetkik etmiş olun.
Yeni Kanunun, getirdiği sistemle gizli oy, açık sayım ve ayrıma dayalı tek dereceli çoğunluk usulü üstünedir. Oy atma mecburiyeti de namevcuttur.
Partiler veya bağımsızlar, seçim kuruluna verilen listelerle seçime girebileceklerdir. Fakat bu listeler seçmen için bağlayıcı özellik taşımazlar. Bu günün mecburiyet koşulları, bakın nasıl yokları içinde!.
Kapalı oy verme yerinde bulundurulacak beyaz kâğıtlara seçmen dilediği kadar ismi, farklı partilerin adayları ve bağımsız adaylar arasından karma bir şekilde yazabilir. Bu şekilde karma liste önceden de hazırlanabilir. Hatta hazırlamış listeler üzerinde bazı isimleri silip, yerine başka adayın adını da yazabilir. (Madde 89) Seçmenler tarafından oluşturulabilecek bu karma listelerin yanı sıra kanunda, partilerin de ortak liste ile seçime girmelerinin yolu açık tutulmaktadır. Bu konuda, getirilmiş olan tek kayıt ortak liste ile seçime giren partiler, o seçim çevresinde tek parti gibi görülürler ve seçim kurullarına ortak üye verirler. (Madde 64) Eğer seçmen tarafından yazılan isim sayısı seçilecek kişiden çok ise, yukarıdan aşağı doğru sayılarak oy geçerli kabul edilir. Seçilecek milletvekili sayısından az aday adı yazılmışsa da oy geçerli sayılır. (Madde 110) Kanun verilen oyların geçersiz sayılmaması için hayli hoşgörülü bir düzenek öngörmektedir. Örneğin oy pusulasına adayın tam adı yazılması gerekirken, eksik yazılmış olsa bile oyun kime verildiğinde şüphe yaşanmıyorsa oy geçerli sayılmaktadır. (Madde 108)
Nasıl bu güne göre bile yaklaşık bir demokrasiye ulaşabilecek bir sistem olmuyor mu?
Aslında seçmenin tanıyıp adaylığa bile seçebileceği ve esas seçimde istediğine oy verebileceği bir şekilde olması daha demokratik olabilir ama nerede gezer!.
O günlerin bilhassa kırsal kesimlerinde bu işlemleri yapabilecek seçmenin yok denecek kadar azlığı da dikkate alınırsa cesaretle bu yöne gidilmesi takdire değer.
Daha sonraki oluşumlara gelecek yazımda değinirim inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Tek partili demokrasi(!) den Birleşmiş Milletlerin zorlaması ve Rusya tehditleri ile çok partili devre geçilmişse de.
Tek parti hâkimiyetini devam ettirebilme çabaları 1946 seçimlerinde açıkça görülmüş oldu.
Tarihe “En hileli seçim” olarak geçen bu seçim sonu muhalefet tepkisini çoğaltmış hatta meclisi zaman zaman boykot etmişti.
***
Bunun neticesi yanında, belki yine devletlerarası ikazlar olabilmiş de olmalı ki.
Rahmetli Şemsettin Günaltay Hoca’nın Başbakanlığı döneminde yeni bir seçim kanunu çıkarıldı.
Bu kanunu çıkarmada söylentilere göre Milli Şef ve Cumhurbaşkanı İnönü’nün tereddüdünü “Hiç tereddüt etmeyiniz paşam. Bu millet bizi bırakmaz yine iktidar oluruz…” sözleriyle giderdiği belirtilir.
Yıllar evveli de yazılarımda belirttiğim gibi. Tam olarak gayeye ulaşmasa da bu güne kadar gelen seçim kanunlarının ilk ve bugünden daha iyi yapıtına…
Zamanın başbakanı Günaltay’ın dirayeti sebep olmuş. Demokrasiye daha ileri adım atılmıştır.
Her ne kadar başka bir partinin iktidarı alabilmesi düşüncesine bile girmeyi istemese de. 1950 seçim kanunu çıkartılması olayını başlatması ve tatbikata geçirmesi dolayısıyla müteşekkir olmamız gerekir. Nur içinde yatsın.
***
Bu gün bile bir araya gelip veya getirilip yapılması hususunda birleşme ne gezer, yanaşmayı bile yapmayan siyasiler hatta bazı kurumlar..
Birbirlerine veryansın etmekle kalmayıp, daha da olmazsa asıl söz sahiplerine başvurma suretiyle milletin iradesi ile seçildi dediğimiz meclis kararlarını durdurabilmekte veya iptal ettirmeyi başarmaktadırlar.
Bunu vurgulamam boşuna değildir. İşte 1950’de sadece partiler değil diğer kuruluş hatta önde gelen kişilerin de katılımı yanında dış devletlerden bile mütalaa alarak çıkartılan…
16.2.1950 tarih ve 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu, 9.7.1948 tarih ve 5248 sayılı kanun kabul edildi. Böylece Meşhur açık oy kapalı tasnif içeren 5.6.1946 tarih ve 4918 sayılı kanun tümüyle kaldırmış oldu.
***
Gelin bu yeni kanunun nasıl hazırlandığı ve kimlerin iştiraki ile olduğunu, bu güne kıyasla hayret içinde izleyelim.
Tasarının hazırlanması için parti(ler)den ve TBMM’den ayrı, bazı uzmanlar ile ikisi Yargıtay, ikisi Danıştay, dördü üniversiteler ve üçü barolardan gelen 11 üyenin iştiraki neticesi geniş ortamlı bir heyetin oluşumu ile “İlim heyeti” kurulmuş oluyor.
Başkanlığını Yargıtay Başkanı Halil Özyörük’ün yaptığı bu heyet, partilere de birer yazı göndererek kanun tasarısı hakkında beklentilerini ve önerilerini bildirmeleri istemiyle çalışmalara başlıyor.
Bilimsel ve vicdani ölçüler ve yürütme çabası içinde Çalışmış olan Heyet, hazırladığı tasarıyı ayrıca bazı yabancı uzmanların görüşlerine de sunarak, dünya tecrübelerinin de katkısını sağlamamış oldu. Ne güzel değil mi?
Heyetin, böylesine rahat bir ortamda çalışmasını sağlamayı kabullenen İktidar partisi CHP ile Milli Şef ve Cumhurbaşkanı İnönü’nün bu hareketi.
Demokrasiye adım olarak tanımlayacağımız takdir edilecek bir durum oluşturmuş olmakta.
Şimdileri, bırakın iktidar koltuğunu Genel başkanlığı bile kaybetmeyi göze alamayan sözde demokrasi havarileri...
“Türkiye’yi nasıl kalkındırırız? Nasıl birlik içinde huzurla yaşayabileceğimiz hale getiririz?” programı üretme yerine…
Birbirinin hortumculuğunu vurgulamaktan başka bir şey yapmama eğilimine özen gösterdikleri de var sayım içinde.
***
İlim heyetince tasarı olarak hazırlanarak 17 Aralık 1949 tarihinde verilip TBMM de kabul edilerek kanunlaşan bu yeni seçim kanununda…
Bu gün için tuhaf karşılayabileceğimiz hususlar da yer almakta. Bendeniz kanunun içerikliğini sunayım sizler tetkik etmiş olun.
Yeni Kanunun, getirdiği sistemle gizli oy, açık sayım ve ayrıma dayalı tek dereceli çoğunluk usulü üstünedir. Oy atma mecburiyeti de namevcuttur.
Partiler veya bağımsızlar, seçim kuruluna verilen listelerle seçime girebileceklerdir. Fakat bu listeler seçmen için bağlayıcı özellik taşımazlar. Bu günün mecburiyet koşulları, bakın nasıl yokları içinde!.
Kapalı oy verme yerinde bulundurulacak beyaz kâğıtlara seçmen dilediği kadar ismi, farklı partilerin adayları ve bağımsız adaylar arasından karma bir şekilde yazabilir. Bu şekilde karma liste önceden de hazırlanabilir. Hatta hazırlamış listeler üzerinde bazı isimleri silip, yerine başka adayın adını da yazabilir. (Madde 89) Seçmenler tarafından oluşturulabilecek bu karma listelerin yanı sıra kanunda, partilerin de ortak liste ile seçime girmelerinin yolu açık tutulmaktadır. Bu konuda, getirilmiş olan tek kayıt ortak liste ile seçime giren partiler, o seçim çevresinde tek parti gibi görülürler ve seçim kurullarına ortak üye verirler. (Madde 64) Eğer seçmen tarafından yazılan isim sayısı seçilecek kişiden çok ise, yukarıdan aşağı doğru sayılarak oy geçerli kabul edilir. Seçilecek milletvekili sayısından az aday adı yazılmışsa da oy geçerli sayılır. (Madde 110) Kanun verilen oyların geçersiz sayılmaması için hayli hoşgörülü bir düzenek öngörmektedir. Örneğin oy pusulasına adayın tam adı yazılması gerekirken, eksik yazılmış olsa bile oyun kime verildiğinde şüphe yaşanmıyorsa oy geçerli sayılmaktadır. (Madde 108)
Nasıl bu güne göre bile yaklaşık bir demokrasiye ulaşabilecek bir sistem olmuyor mu?
Aslında seçmenin tanıyıp adaylığa bile seçebileceği ve esas seçimde istediğine oy verebileceği bir şekilde olması daha demokratik olabilir ama nerede gezer!.
O günlerin bilhassa kırsal kesimlerinde bu işlemleri yapabilecek seçmenin yok denecek kadar azlığı da dikkate alınırsa cesaretle bu yöne gidilmesi takdire değer.
Daha sonraki oluşumlara gelecek yazımda değinirim inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.