Susturma ve veda yazılarım üzerine yazarlar neler demişti?
Konya Postası başyazarı noter Sayın Mustafa Üstün’ün yazısını sunmaktayım.
YORUM / Mustafa Üstün
KALEMİNİ TERKEDEN KARAYOLCU
Karayolları Genel Müdürü Sayın Dinçer Yiğit’in dikkatine.
Pazar günleri yazmak için gazeteye uğradığımda güleç yüzünü hep gördüğüm Ahmet Güldağ ağabeyimiz, çalıştığı daireyle ihtilafa düştüğü için kalemini terk etti.
Sayın Güldağ, basınla ilk önce Karayolları Bölge Müdürlüğü’nde mesleği dolayısıyla tanışmış, karayollarının faaliyetlerini basına tanıtma ve gazetecileri bilgilendirme görevi kendisine verilmiş.
Gazetelere gidip gelirken gazeteleri sevmiş, yazmaya meraklı bir insan olarak kalemle dost olmuş. Cumhuriyetin idealist öğretmenlerinden olan babasından okuma yazama aşkı edinmiş.
Mesleği sayesinde açılan kapıdan içeri girmiş. Zaman zaman mahalli gazetelere yazılar bırakarak gayretlerini sürdürmüş.
Ben Ahmet Güldağ’ın Konya Postası Gazetesi’nde yayınlanan yazılarını takip ettim. Günlük politikaya girmeyen. Cemiyet problemlerine temas eden yazılar neşrediyordu.
Ancak bunların ötesinde derdi gücü, Karayollarının faaliyetlerini okuyucuya tanıtmaktan ibaretti denilebilir...
“Diyen yazar konuya genişçe girdikten sonra;”
... Güldağ’ın Karayollarının 1950 yılından bu yana yol çalışmalarını adeta canlı bir tarih edasıyla uzun uzun yazardı. Karayollarını topluma sevdirmek gayreti içinde yazıları sanki tefrika oluyordu. Son olarak Seydişehir-Antalya arası yolun bir türlü bitmeyip yılan hikâyesine dönmesini kendine dert edinerek acilen açılması için kampanya açmış. Bilhassa Seydişehirlileri ve Konya Milletvekillerini harekete geçirmek için didinip duruyordu... Derken devam ediyordu.”
Seydişehirliler vefa gösterdiler. Ahmet Güldağ’a sahip çıktılar. Ancak bizim Milletvekillerimiz meseleyle doğru dürüst ilgilenmediler.
Ahmet Güldağ bu ilgisizliğe kahrolurken, hiç ummadığı yerden kendisini yıkan bir davranışla karşılaştı.
Kendi dairesi Güldağ’ı uyarıyor, devlet memuru olduğu için yazı yazamayacağını bildiriyor ayrıca yolla ilgili yazılarından dolayı dışarıya bilgi sızdırmakla suçluyordu.
İşin daha ilgi çekici bir başka tarafı ise, Ahmet Güldağ’ın yolla ilgili bir yazısından dolayı, Karayolları Sayın Genel Müdürü Dinçer Yiğit beyefendi yazılı açıklama gönderiyordu.
Karayolları Genel Müdürü aydınlatmaya çalışıyor. Bölge ise, niye yazdın diye suçlama gayretine gidiyordu...
“Yazar karayollarının durumundan bahsettikten sonra şöyle bağlıyordu”
Zaten cahilliğe prim veren bir toplum olduk. Bırakın yazmayı, kimse okumak bile istemiyor. Böyle bir ortamda Ahmet Güldağ, sadece kendi ruhunu tatmin etmek için kaleme sarılmış, on yazısının yedisinde Karayollarının fahri propagandist ligini yapıyor, buna karşılık kendi dairesi ona yazma diyor.
Artık ben hiçbir şey anlayamaz oldum....
Kalemini terk eden Ahmet Güldağ’a geçmiş olsun diyorum...
***
Yine değerli yazar gezgin ve fotoğraf objektifini tam kullanan Sayın Zeki Oğuz’un yazdıkları…
***
ODAK / Zeki OĞUZ
DEVAM – SAYIN GÜLDAĞ
8 Mart tarihli gazetemizde yazar Ahmet Güldağ’ın; “Susmak’mı? Susmamak’mı? Veda’mı? Devam’mı?” Başlıklı yazısını okumuşsunuzdur sanırım.
Yazının başlığı bile toplumumuzun içinde bulunduğu bir dramı sergiliyordu.
İşin özü şu:
Bütün sorumluluğunu bilen yazarlar gibi Sayın Ahmet Güldağ da, toplumun sorunlarını işliyor yazılarında.
Son birkaç yazısı da Konya’yı Akdeniz’e bağlayan yolların durumu ile ilgiliydi.
Yazar bazı dokundurmaları nedeniyle fincancı katırlarını ürkütmüş olacak ki, üzerine yükleniyorlar yazmaması için.
Memuriyetini de bir engel olarak öne çıkarıyorlar.
Avrupa Birliği’ne bir adım attık diye sevinç çığlıkları atılan bir dönemde bir yazara böylesine ilkel bir baskı yapılması, ne kadar ilkel değil mi?
Bir yandan kalabalıklar içinde “konuşan, yazan, tartışan bir toplum istiyoruz” diye bağıracaksın sonra da yazarları susturmaya kalkacaksın.
Toplum adına gerçekten büyük bir ayıp bu.
Ben Sayın Güldağ’a susmaya vedaya hakkın yok, diyorum. Bütün yazarlar zor karşısında kalemi bırakırsa bu toplumun, bu halkın gözü, kulağı, dili kim olacak.
Meydan düzenbazlara mı kalacak? ...
İşin başka yönü de şu. Sayın Güldağ’ı yazdıklarından dolayı kimse memuriyetinden edemez. “Vur” deyince “Öldür” anlayan bazı yöneticiler, memurlar konumunda ki bir maddeden dolayı kendilerinde böyle bir hak görüyorlar ama o madde sadece memuru çalıştığı iş ve kurumla ilgili haber ve bilgi vermemekle yükümlü kılan bir madde. Bunun ötesinde bir sınır getirmiyor.
Sayın Güldağ yazmayı sürdürmelisin. Bu senin topluma karşı görevindir.
Bu toplum kendisine yakın duranları da, düzenbaz köşe dönücüleri de iyi bilir.
***
Diğer yazarlardan Uz. Dr. Zeki Sayman’ın yazısına yer kalmadı.
Sayın Uz. Dr. Sayman özetle Konya basınına ve hiç ilgilenmeyen Konya Gazeteciler Cemiyeti’ne olan tenkidini uzunca anlatma idi.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.