Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Suçlular bahane, reytingler şahane

Suçlular bahane, reytingler şahane

Televizyonlarda sabah kuşağı ve öğleden sonra kuşağı programları genellikle ev hanımlarına yönelik oluyor. Ekseriyetle hükûmete yakın televizyonlarda yayınlanan bu programların çoğu ne yazık ki aile kurumuna yönelik bir tehdit haline geldi. Türk aile yapımıza uymayan bu yapımlar yediden yetmişe herkes tarafından izleniyor. Programlarda psikiyatristlerin bulunması elbette bu programları meşrulaştırmaz. İhanetlerin, cinayetlerin hatta ensest ilişkilerin didik didik edildiği bu kabil programlar halkın bilinçaltına yerleşiyor. Haddizatında ''Batılı tasvir zihinleri bulandırır.''

Bu programlar izlendikçe aslında ihanetler, cinayetlerde de artışlar meydana geliyor. Elbette tek sebebin bu olduğunu savunmuyoruz lakin, bu programlar halkta kanıksama, duyarsızlaşma meydana getiriyor. Her ne surette olursa olsun ihanetlerin, cinayetlerin ekranlarda araştırılması doğru mudur, bu durum emsal oluşmasına yol açmaz mı? 

Halktan büyük ilgi gören bu programların yanında yıllar önce yayınlanan Dallas Dizisi dahi daha masum kalırdı sanırım. Böylelikle aile kurumumuzun bir duvarı daha tahrif edilmiş oluyor.

Eleştirilerimize ''Fakat bir çok cinayet ortaya çıkartılıyor'' diye itiraz edenler oluyor, iyi de bu ülkenin emniyeti-polisi, savcısı yok mu? Cinayetleri çözmek televizyon programcılarının işi mi?

Yine aynı kanalın öğleden sonra kuşağında yayınlanan program ise sabah yayınlananları aratıyor desek yalan olmaz. Ensest ilişkiler alenen konuşuluyor. Geçenlerde teyze ile yeğenin ilişkisi konu edilirken, yeğen canlı yayına bağlanıp gerçek teyzesi olmadığını ifade etmişse de, şüyuu vukuundan beter misali hadise bir kere duyurulmuş oldu. Duruma bakar mısınız! İğrenç ilişkiler için ''neyse ki teyzesi değilmiş'' diyecek hale geldik. Sanki teyzesinin olmaması durumu normalleştirecek. Ancak öyle bir algı operasyonu yapılıyor ki, ölüyü gösterip adeta hastalığa razı ediyorlar sizi ve size bu gibi iğrençlikleri sanki normalmiş gibi izletmeye devam ediyorlar. ''Zorla değil ya, izlemeyin'' diyenler olacaktır yine.

Vatandaşa bunları izlemeyin demekle çözüm bulunmuş oluyor mu peki?

Tamam vatandaş izlemesin de, ne izleyecek o vakit?

Hangi kanalı açsanız ya böyle programlar ya abuk subuk yarışmalar ya da yine gayr-ı meşru ilişkileri özendiren, babasız çocukları konu alan, çoğunda LGBTİ bireylerin yer aldığı, kapitalist, inancımıza ters, gelenek göreneklerimize aykırı rezil diziler var. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanıyoruz hep. Diyeceksiniz ki RTÜK ne güne duruyor? Hakîkaten RTÜK ne için duruyor ve niçin kurulmuştu?

Anayasanın 41. maddesi ''Aile Türk toplumunun temelidir.'' derken, ailenin bilhassa annenin ve çocukların korunmasına yöneliktir. O halde anne ve çocukların manevi dünyasına, çocukların gelişimine aykırı bu yayınlar niçin yayından kaldırıl(a)mıyor?

Hoş gerçi evlilik programları kaldırıldı da ne oldu! Aynı kepazeliğin farklı versiyonlarını görüyoruz. Değişen bir şey yok.  Sadece vatandaşın gazı alındı ve hükûmet yanlısı kanallardan hâlâ bu pislikler saçılmaya devam ediyor.

Diziler ise ayrı bela!

Allah aşkına bu sapkın dizileri kim finanse ediyor?

Sabahtan akşama kadar neredeyse her kanalda her saat dizi. Bunca dizi niye var? Aklımda deli sorular...

Ülke halkını uyaracak münevver insanları, yazar-çizer hiç yok mu?

Olmadığından mıdır ki bu kepaze diziler reyting rekorları kırmaya devam ediyor söyler misiniz?

Sonra da ülkede kitap, gazete, dergi okunmuyor  diye şikayet ediyoruz. Adeta narkozlanmış gibiyiz. Halk deli gibi dizi izliyor. Büyük-küçük, kadın-erkek, hacı-hoca, akademisyen-eğitimsiz.. herkesin mutlaka en az bir dizisi var.

Bir süre önce kadının biri ''Dizileri izlemiyorum, sadece 3 tane dizim var'' demişti. Espri yaptığını düşünmüştüm lakin şaka değilmiş, üç diziyi izliyormuş sadece(!) Artık ayarlarımız nasıl bozulmuşsa!..

Zaping yaparken kanalın birinde bir dizinin yayınlanacak bölümünden tanıtım fragmanına tevafuk geldim. Baba, kızını bırakıp bir yerlere gidiyordu, giderken de "Sen ne yapacaksın?" diye soruyordu kızına. Kız ise, "Ben başımın çaresine bakarım" diyordu.Bunu diyen çocuk 8-9 yaşında koca şehirde tek başına, başının çaresine bakarmış(!)

Maatteessüf bu ve benzer dizileri tüm aile izliyor. Bunu duyan 8-9-10 yaşındaki çocuklar anne-babayı artık dinlerler mi? (kendilerinin her şeye yetkin olduğunu düşünürler muhtemelen)Buluğa eren çocuklar zaten anne-babayı pek dinlemiyor. 18 yaşından sonra da reşitim diye dilediğini yapıyorlar.

Bazı kötü ruhlu çevreler uyuşturucu, fuhuş vb. pislikleri 7-8 yaşına kadar çekmeyi planlıyorlar. 

Gerçi zaten uyuşturucu kullanma yaşı 7-8 yaşa değin indi, bunu genellemenin mi peşindeler acaba?

Ailenin temeline dinamit döşeyen sadece bu programlar değil muhakkak.

Velhasıl toplumun birtakım normları vardır. Örf-adet ve ananelerimizde de Türk aile yapımız bu minval üzere korunmuştur asırlardır. Aile bizim toplumumuz için önemli bir yere sahiptir. Aile yıkılırsa ortada toplum falan kalmaz, sosyal yapımız çöker!

Aileye korumalıyız her türlü.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazmiye Gülbaş Arşivi