Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Stratejinin dayanılmazlığı

Stratejinin dayanılmazlığı

Söze başlarken stratejinin dayanılmazlığı ifadesi yerine stratejinin dayanılmaz hafifliği diyerek başlamak belki daha doğru olurdu.

Ama konu derin ve ağır olunca hafiflik kelimesi başka bir yazıya kalsın artık.

Malum bir Gara katliamı yaşadık millet olarak.

Ekrana çıkan herkes birdenbire yine her zaman olduğu gibi birinci sınıf savaş stratejisti oluverdi.

Mağara planlarını okuyan mı ararsınız, rehinelerin nasıl kurtarılması gerekirdi diyenleri mi ararsınız?

Gara da bir mağarada yaşamını yitiren 13 kişiden her biri için yıllardır mücadele edildiğinden bahsedenler ile yıllardır oğlunu alabilmek için pek çok müracaata rağmen siyasilerin çözüm için aileler başta olmak üzere milleti oyaladılar diyenler ekranları işgal ediverdi yine.

Olayın en garip tarafı da, yıllardır Irak'ın Gara bölgesinde terör örgütü pkk tarafından alıkonulanların asker mi, sivil mi, yoksa emniyet mensubu mu olduklarına bir türlü karar verilemeyen 13 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ölümü sonrasında bir siyasi ulusal yas talebinde bulundu.

Diğer bir siyaset bezirgânının ise yıllarıdır eli kanlı terör örgütünün esir ettiği 13 Türk vatandaşının katledilmesi ile alakalı olarak  “Öyle her 13 kişi öldüğünde ulusal yas olmaz” sözlerinin o kargaşada hiç üstünde durulmamasıydı.

Çünkü bu millet için 15 yıla yakın bir zamandır pkk elinde olan insanların asker mi, sivil mi yahut emniyet mensubu mu olduğuna dikkat etmeden birilerinin esir ifadesini kullanabilmelerinin hafifliği yas kelimesinden daha ağır bir ifade oldu.

İnsanın aklına şehadet gibi bir mefhum gelince milletimiz arasında meşhur olan “Boğaya ön taraftan, eşeğe arka taraftan, haine ise hiç bir taraftan yaklaşmayın” sözlerinden daha fazlası gelmiyor.

Bu hafta yaşanan başka bir hafiflik de ay dede ye gitmenin hafifliği oldu.

Cumhurbaşkanı 2023 yılında Türkiye’nin aya “sert iniş” yapacağını duyurdu ya.

Gazete ve televizyonların stratejist diye ünvanlandırdığı her çeşit meslek grubu mensubu sosyal medyadaki mizahi paylaşımlardan daha fazla esprili strateji tahminlerinde ve öngörülerde bulundular.

Elbette konusunun uzmanı olan istisnalar olmakla beraber sosyal medyadaki esprilerin televizyon ekranlarını işgal edenlerin sözlerinden daha kaliteli olduğunu söylemek yanlış olmaz.

İşin içine astronotumuzun adını tespit etmek ve uzay madenciliğine adım atmak da dâhil olunca milletimizin toplumsal mizah kadar toplumsal eleştiride de sağlam bir altyapının olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Siyasilerin bir an önce gitmek için can attığımız uzaydan gelmediklerini ve bu milletin içinden çıktığı gerçeğini göz önüne aldığımızda maalesef pek çok şeyde olduğu gibi bu aya sert iniş işini de arabesk bir yöntemle yaptığımız daha doğrusu yapacağımız ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bir düşünün.

Televizyon programına davet edilmiş biri profesör ve birisi doçent olan iki insan var ortada.

Bilim adamı olmak başka televizyon ekranlarının dayanılmaz hafifliğine kapılı vermek daha başka bir şey olmalı.

Türkiye’de henüz yer altındaki madenlerin en ekonomik ve verimli olarak çıkarılıp milli ekonomiye kazandırılması konusunda söyleyecek bir projesi hatta sözü bile olmayan bilim adamlarının uzay madenciliğine soyunup meteorlardan maden elde etmek konusunda akıl yürütmeleri tam tabiri ile akıl alır gibi değil.

Hani hep söylenen bir söz vardı bu ülkede.

Din, siyaset ve futbol konusunda herkesin her şeyi herkessen daha fazla bildiği konusunda.

Sonraları işi biraz büyüttük.

Deprem oldu, herkes deprem uzmanı oldu.

Döviz ve altın yükseldi, herkes ekonomi uzmanı oldu.

On bir yıldır virüs musibeti ile uğraşıyoruz herkes doktor oldu maske, aşı ve pandemi uzmanı oldu.

Askeri harekât olurda bunlar durur mu?

Herkes stratejist oluverdi.

İyi hoş güzel de bu arada güvenlik uzmanı olan virüs yorumculuğu yapıyordu yahu.

En büyük virüs, bilgi kirliliğidir!

Terörden sonra pandeminin de tamamen siyasi ve politik bir olay olduğunu kanıtladık ve millet olarak vatandaşından siyasetçisine, akademisyeninden hukukçusunda kadar herkes başımıza işin profesörü kesildi de bir türlü dâhili ve harici düşmanımızın kim olduğunu anlatamadık güvenlik uzmanı ve stratejistlere.

Bu arada tek parti hükümetinin doğulu ortağı kızıl çin uşağı da olmasa, Doğu Türkistanlı Uygur Türklerine karşı yapılan çin soykırımına karşı milletimizin ölümcül unutkanlığını hatırlatan da olmayacak.

Çin mallarına karşı olan dayanılmaz hafifliğimiz, Uygur Türklerinin çığlığından daha ağır basmış olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi