Sosyal Devlet Yoksula Bu Koşullarda Ev Satar mı?
Gazeteye gelmeden markete uğradım. Gençler, atıştırmalıkların fiyatından söz ediyordu. Ürünlerin her geçen ay artan fiyatı onları da şaşırtıyor belli ki… Lise öğrencilerinin günlük endişeleri, gelecek kaygısının önüne geçti.
20 yıl önce memurlar emekli ikramiyesiyle semtine göre ‘sıfır’ ya da 5-10 yaşında konut alabiliyordu.
Günümüzde 2+1 ya da 3+1, yaklaşık 100 metrekare evler Konya’da mahallesine göre 800 bin lira ile 1 milyon 500 bin lira arasında değişiyor. 3-4 milyon lira ve üzerindeki konutlar bu yazının konusu değil. Alt ve orta sınıfın alım gücündeki azalma sistemi de zorluyor çünkü.
Sağlık memuru olarak görev yapan birinin 300 bin lira emekli ikramiyesi aldığı gerçeğini düşünürsek, birçok emektarın kiradan kurtulma hayali suya düşüyor. Hatta emekli ikramiyesiyle ikinci el araba bile alamadıkları aşikar.
***
25 yıl çalışıp, vergi ödeyip bir ev sahibi olamamak, sistemdeki adaletsizliğin ve emeğin ucuzlamasının en büyük göstergesi.
Yıllarını bir işe vermiş, aralıksız çalışmış bir memurun konut sahibi olamadığı günümüzde, 5 bin 500 lira maaş alan asgari ücretli çalışanların durumunu siz tahmin edin.
Yaşamak nedir ki zaten; barınma, beslenme ve giyinmeden oluşan temel ihtiyaçları karşılamak değil mi? Kültürel ihtiyaçlara sıra bile gelmiyor.
250 bin konutluk ilk etap TOKİ konutları için ödeme şartlarını hatırlayalım:
Evler yüzde 10 peşinat ve 240 ay vade ile satılacak. 608 bin lira fiyata sahip 2+1 konutlar aylık 2 bin 280 liradan başlayan taksitlerle, 850 bin fiyata sahip 3+1 konutlar ise 3 bin 780 liradan başlayan taksitlerle ödeme yapılabilecek. Taksit artışı ‘memur maaş artış oranı’ dikkate alınarak hesaplanacak. Memurlara resmi enflasyon oranında zam yapılacağından taksitler de bugün itibariyle yüzde 80 artacak.
Ve bu koşullarda ev sahibi olacak asgari ücretli nasıl geçinecek?
***
Şehir merkezinden 25 kilometre uzakta, sosyalleşmesi en az 10 yılı alacak TOKİ konutları büyük lütufla sunuluyor insanımıza. Çıta o kadar düşük ki, bir insanın temel ihtiyacı olan ‘barınma’ için sunulan şartlar büyük bir avantaj gibi anlatılıyor. Sosyal devlet, yoksula bu koşullarda ev satar mı? Bizimki satıyor. İşin ilginç yanı devir reklam devri olunca bu konutlar ‘ihtiyaç sahiplerine jest’ gibi sunuluyor.
Biz sosyal devlet olarak Norveç’i, İsviçre’yi örnek verdikçe, birileri Ortadoğu’daki ya da Afrika’daki yoklukla ülkemizi kıyaslıyor. ‘Kötü emsal emsal değil’ dedikçe, beterin de beteri var diye yeni örnekler sunuluyor.
***
Yazı biterken marketteki kaygılı gençler geldi aklıma. Bugünler de geçer. Biz geldik, hayatın bedelini ödedik, gidiyoruz. Ama son 10 yıla kadar refahın düzenli olarak arttığı ülkemizde, alım gücü babalarından daha düşük bir nesil seçim sandığında bunun hesabını sorar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.