HAS Parti’den Yeniden Refah’a Savruluş Öyküleri
Seçime 48 gün kala, ittifakların kendini güçlendirme arayışı sürüyor. Başkanlık sisteminde koalisyonların olmayacağı vaadini gülerek hatırlıyoruz artık. İki partili değil, 6-7 partili koalisyonlar kuruluyor.
Millet İttifakı, parti olarak gelişimini tamamlamış görünüyor. Bu ittifakın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer parti başkanları kararsız seçmeni yanına çekmek için, kucaklayıcı ve uzlaşmacı bir dili seçiyor. Millet İttifakı sağdan sola geniş bir yelpazeyi kapsadığı için Türkiye sosyolojisi ile örtüşüyor. Saadet Partisi’nin 1970 yılında CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve Milli Selamet Partisi Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la yaptığı koalisyona atıf yapılarak hazırlanan Temel Karamollaoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu temalı reklam filmi uzlaşma ile başarının altını çiziyor. Bu ittifak referansını tarihten alıyor.
Cumhur İttifakı ise merkez sağdan en dip sağa doğru çakılıyor. AK Parti, MHP, Büyük Birlik Partisi, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR ile sağın sağına demir atmış durumda. HÜDA-PAR’a belirli bir kontenjan verilecek ve yeterli oy alırsa bu partinin milletvekilleri Meclis’e taşınacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığı ile devam eden Cumhur İttifakı’nın bir kez daha seçilmesi kutuplaştırıcı siyasetin dozunu artıracaktır.
İlk önce Cumhur İttifakı’na katılmayacaklarını, Erdoğan’a oy vermeyeceklerini, kendi logoları ile seçime gireceklerini ve kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olacağını belirten Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın, 4 gün sonra müthiş ‘u’ dönüşü siyasi tarihimizde ilk değil.
Fatih Erbakan’ın durumu, AK Parti’ye yapılan muhalefeti beğenmedikleri gerekçesiyle Saadet Partisi’nden ayrılan ve Halkın Sesi Partisi’ni kuran Numan Kurtulmuş’u akıllara getirdi. Saadet Partisi’ni bölerek HAS Parti’yi kuran ve oylarını artıran Kurtulmuş, AK Parti’ye katılarak kendine güvenenleri büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Kurtulmuş’un AK Parti’yi eleştirirken, “Firavun’u, Karun’u Belam’ı iyi tanıyacağız. Firavunlaşmayacağız, karunlaşmayacağız, belamlaşmayacağız” sözleri hafızalarda.
Bu savruluşun bir benzerini yaşayan Fatih Erbakan da Saadet Partisi’nin muhalefet şeklini beğenmeyerek kendi partisini kurdu. ‘Teşkilatımızın yüzde 60’ı Cumhur İttifakı’na katılmaya karşı. 20 senenin günahına son dakika ortak olmak, o faturaya ortak olmak uygun değil’ ifadesini kullanan ancak 4 gün sonra AK Parti ile ittifak yapan ve Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilen Fatih Erbakan’ın dönüşü, Kurtulmuş’tan da baş döndürücü. Seçmeni de doğal olarak şaşkın. Yeniden Refah’ın seçmenleri bu hızlı savrulmaya ayak uydurur mu, işte orası şüpheli.
SAHİDEN BİZ NE
YAŞADIK BÖYLE!
Siyasi çekişmelerin, ittifakların, toplanan imzaların, u dönüşlerinin ve yıpratıcı seçim atmosferinin yanında 11 ili etkileyen afeti unutuyoruz zaman zaman. Sanki bu ülkede 14 milyonun yaşadığı 11 ilde deprem olmadı, 50 bini aşkın insan ölmedi, 90 bin bina, 650 bin yuva yıkılmadı. Ama acı gerçek yanı başımızda duruyor öylece. İnanması güç bir hal alıyor bazen yaşananlar. Bir anda günlük telaşeden sıyrılıp, afet gelince aklımıza acılarla yüzleşiyoruz tüm çıplaklığıyla.
Sahiden bu bir kâbus muydu, savaş ya da korku filmi miydi? Sahiden biz şimdi inşaat rantından öldük mü? İmar aflarının kurbanı olduk mu? ‘Baba galiba ben ölüyorum’ diye mesajlar atıldı mı? Analar babalar çocuklarının betonların altında donarak ölmesine tanıklık etti mi? Çocuklar annesinin cesedinin yanında günlerce kurtarılmayı bekledi mi? Aileler yok oldu, sevenler sonsuza kadar ayrıldı mı? İçişleri Bakanı depremzedeler için terlik ve kahvaltılık bağışı istedi mi? Sahiden Kızılay çadır ve konserve sattı mı? Depremzedeler yağmurda çıplak ayakla kaldı mı?
Gerçekten biz ne yaşadık böyle. Sonra Şanlıurfa'da, Adıyaman’da sele kapılıp öldük mü? Dere yatağına yapılan evlerde boğulduk mu? Sahiden akıntıya kapılıp kaybolduk mu? İnsan hayatı bu kadar ucuz, yaşamanın bedeli bu kadar pahalı mı? Sahiden biz ne yaşadık böyle.
Tüm bunlar;
bir şiirin en dokunaklı dizesi gibi,
bir filmin en dramatik sahnesi gibi,
bir mektubun veda cümlesi gibi,
bir şarkının gitar solosu gibi,
tiyatroda başrolün adalet üzerine attığı tirat gibi özenli olsaydı keşke.
Ama olmadı.
Ölümler sadece istatistiği tutulan sayılar mı?
Sahiden biz ne yaşadık böyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.