Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Siyaset tezi

Siyaset tezi

Siyasi hayatta bu güne kadar pek çok siyasi parti genel başkanından ya da siyasi partiye mensubiyetini ifade eden kişilerden farklı siyaset tezleri duymuşsunuzdur.

Siyaset tezini açıklayan kişiler genelde ikiye ayrılırlar.

-Sabitkadem olanlar.

-Değişken olanlar.

Siyasette sabitkadem olanlar ya o ülkedeki hâkim rejimi kuranlardır ya da hâkim rejime karşı alternatif siyaset tezini savunanlardır.

Değişken olanların ise genelde her 10 ila 15 yılda bir karar yani siyasi parti değiştiren kişilerden oluştuğu görülmektedir.

Örnek vermek gerekirse siyasi tezlere baktığımızda Cumhuriyet Türkiye’sinin resmî ideolojisi oluşturanları 80 yılı aşkın bir süredir sabitkadem olarak görürüz.

Her ne kadar resmi ideoloji sahiplerini ideolojilerinde sabitkadem olarak görürsek de yıllar içinde savundukları fikirlerde değişiklikler olduğu da bir gerçektir.

Mesela Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade ortaya koyduğu ideoloji ile bu güne kadar sürekli olarak Osmanlı'yı yok saydı.

Bu öylesine bir yok saymadır ki adına kemalist ideoloji denilen düşünce sahipleri Osmanlı’nın devamı olmak gibi bir düşünceyi bırakın ifade etmeyi Selçukluları bile görmezden gelerek çıkış noktasını Orta Asya'ya dayandırma yolunu seçmiştir.

Selçukluların ve Osmanlıların bu topraklardaki yüzyıllarca devam etmiş olan şanlı tarihinden, büyük medeniyetinden ve askeri başarılarından bahsetmeyi bile suç sayıp tarihin bu bölümünün üzerine kara bir örtü örtüp yok kabul edenler diğer taraftan ordunun, eğitimin, idari teşkilatın hatta itfaiyenin bile ya Selçuklular ya da Osmanlılar döneminde kurulmuş olduğunu kabul etmekte bir mahzur görmezler.

Veya askeri deha ürünü olarak kabul ettikleri ve her yıl kutlamayı adet edindikleri İstanbul’un Fethi başta olmak üzere Çanakkale Savaşları Zaferi’nin Osmanlı döneminde olduğunu unutmuş görünüverirler.

Sadece Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nu değil, Türklerin İslam'ı kabul ettikleri günden 1923’e gelinceye kadar geçen tüm yılları ve bu yıllarda kurulan tüm devletleri karanlık bir dönem kabul ederek tarih boyunca yaşanan tüm savaşların kahramanlıklarını ve ortaya konan medeniyet ile kültürel varlıkların sadece Türklükten geldiğini iddia etmelerinin sebebi budur.

Osmanlı ile birlikte İslam’ı da tarihe gömdüklerini iddia edenler bu düşüncelerini sağlamlaştırabilmek için de Osmanlı Devleti’nden miras kalan Müslümanlardan, dindar ama aynı zamanda Türk olmanın başlı başına bir gurur ve mutluluk nedeni olduğuna da inanan İslam kadar Türklüğü de kutsamayı benimseyen bir nesil yetiştirdiler.

Bu dönemde Müslümanların önemli bir kesimi Müslümanlıklarına ve Müslümanlıklarından kaynaklanan değerlerinin yok edilmesine çalışılmasından duydukları rahatsızlıklarını topluma iletmek için siyasi tarih tezlerini bir parti olarak ifade etmek yolunu seçtiler.

İlk ortaya çıktığı günden beridir hiç değişmeden sabitkadem olan ikinci siyaset tezi işte bu kurulu düzene alternatif olarak ortaya konan görüştür.

Klasik olanı veya post modern olanı fark etmeden her darbe sonrasında dökülen tarafları tamir edilerek tabir caiz ise unutulan azgınlığı ortaya çıkarılan tarih tezi taraftarları kendilerine son bir çıkış yolu olarak milliyetçilikle muhafazakâr dindarlığın ittifakını görmüşlerdir.

12 Eylül’den sonra ihtilal hükümeti tarafından iktidar edilen Anavatan Partisi’nin dört eğilimi birleştirme iddiası ile 28 Şubat’tan sonra oluşturulan boşluk sonunda iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi bu çabanın somut örneği olarak siyaset tezinde değişken olanların tarafındadırlar.

Ne gariptir ki tıpkı kurulu düzen sahiplerinin Osmanlı ve Selçuklu’yu red etmeleri gibi ANAP ve AKP de kendilerinden önceki seleflerini red etmek yolunu seçmişlerdir.

Olan biten her şeye rağmen hem ANAP’ın hem de AKP’nin yüzde 50’lere yakın oy almalarının sebebi milletin kurulu düzen sahiplerinin azgınlıklarına karşı bu partileri kendilerinden görmüş olması ve resmî ideolojinin kafalardan silmeye çalıştığı Osmanlı İslam düşüncesinin bu partilerde olduğunu zannetmesidir.

Ben öyle düşünmüyorum diyenlerin Şerif Mardin’in Ruşen Çakır’a verdiği ve 30 Eylül 2003 tarihinde yayınlanan mülakatında söylediği “AKP’nin iktidarda olması Kemalizm’in bir başarısı sayılmalıdır” sözünü bir kez daha düşünün derim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi