SAHİH SÜNNET YOLU
Müslümanlar olarak Vahyin ışığından ve Sahih Sünnet yolundan uzaklaştıkça hem ferdi hem de içtimai olarak tam anlamı ile bir keşmekeşin içerisine düşürülmüş durumdayız.
Bakmayın siz uluorta hamasi konuşma yapanlara.
Onlara göre millet olarak tarihte 4000 yıllık insani bir medeniyetiz.
Dini İslam’ı kabul ettiğimizden bu yana ise 1400 seneden fazla bir süre geçmiş durumda.
İslam’la müşerref olduktan sonra ki dönemde insanlık tarihinin gördüğü ender medeniyetlerden birini de kurmuş durumdayız.
Bunlar hep tarihle ve geçmişle övünme sözleri.
Tıpkı Kuranı Kerimde ataları ile övünenleri övünüyoruz.
Yine Kuran ifadesiyle “Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz. Bakara Suresi 134. Ayet” şeklindeki uyarıya rağmen.
Ya şimdiki halimiz.
İslam medeniyetinin batı medeniyeti karşısında yenilmiş olduğunu kabul eden ve bunu yüksek perdeden ifade eden bir Müslümanlar topluluğuyuz.
Dahası da var ispat isteyene.
Faiz söz konusu olduğunda “Kuran hükümleri şöyle bir kenarda dursun, bu bir ticarettir” diyecek kadar gafilleşen Müslümanlarımız var.
Kuranı Kerimde Bakara Suresi 275. Ayetindeki oldukça büyük tehditler içeren “Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. “ ifadesiyle hiç karşılaşmamış gibi.
Üstelikte Ramazan ayı diye evlerde ve camilerde her gün gürül gürül hatimler inilirken.
Elbette bu durumdan hayıflanan ve şikâyet eden Müslümanlarda var.
Cehaletimizden ve ataletimizden şikâyet eden Müslümanlar.
En çok da konu açıldığında yenildiğimiz batı medeniyeti karşısında çözümü çok olan ama eylemi hiç olmayan Müslümanlarımız var.
Ramazan geldi diye bir taraftan sevinirken diğer taraftan batının karşısında modernizmi çözüm olarak sunabilen Müslümanlar.
Hayatımıza girdi gireli neredeyse bütün mefhumlarımızda değişiklik yapan ve bütün hassasiyetlerimizi yerle yeksan eden bir batı hayranlığı ve modernizmimiz var.
Bu içinden bir türlü çıkamadığımız hatta her geçen gün biraz daha derine çekildiğimiz bir girdap hayatımızdaki bütün dini değerlerimizi de yıktı geçti.
Eli kanlı işgalci batı medeniyetinin insan hayatını kolaylaştırmak ve güzelleştirmek adına yaptığı keşiflerin en tehlikelisi Müslümanların Sahih Sünnete karşı olan hassasiyetlerini erozyona uğratmış olmasıdır.
Ülkeler ve milletlere getirdiği demokrasinin en büyük kazancı olan kanlı ellerini saklamak marifetiyle milletlerin tabi zenginliklerini sömürmekle kalmayan batı medeniyeti diğer taraftan milletlerin vahiy ve Sünnet kaynaklı ahlaklarını da yok etmişlerdir.
İşgal ettikleri veya savaş açtıkları her coğrafyada insanları öldürürken nimet olarak gösterdikleri çağdaş medeniyet kılıflı nimet olarak teklif ettikleri hediyelerle Müslümanların mefhumlarına farklı manalar yüklemekle işe başladılar.
Ahlaki tüm değer ve mefhumlar bir bir ortadan kaldırılırken insanlar üretilen hamasi sloganlarla uyuşturuldu.
Diğer taraftan kendilerince oluşturulan kurullarla belirlenen eğitim ve öğretim müfredatı ile de insanlara cehalet nimet gibi sunuldu.
Öyle ki bilgiye ulaşmak kolaylaştırıldı denilirken zihinler iğdiş edilmiş olunca elde edilen bilgi ile mefhumlar ve kavramlar birbirine karıştırılarak ortaya haddini ve hududunu bilmeyen bir nesil ortaya çıkarıldı.
Bu keşmekeş içerisinde başta aile olmak üzere eğitim ve öğretim kurumlarında kimsenin yerini beğenmediği ve aile ve devlet hayatındaki makamlar birbirine düşman hale getirildi.
Bütün bu olumsuzluklara karşı çözüm elbette var.
Hani söz açıldığında söylediğimiz bizi biz yapan değerlerimiz var.
Ve bütün bu değerlerin temeli olan vahiy kaynaklı Sahih Sünnet uygulamaları var.
Sıkı sıkıya sarıldığımızda övündüğümüz Fatihlerin, Yavuzların, Yunusların ve Mevlanaların takip ettikleri için yükseldikleri ve bizim de yükseleceğimiz Sahih Sünnet yolu var.
Sahih Sünneti her daim Kuranı Kerimin şifalı iksiri demektir. Susayan her ümmet o iksirden içerek övülen ve övünülen nesil olmuştur.
Sünneti tanımak Kuranı tanımaktır.
Sünneti tanımak dini tanımaktır.
Sünneti tanımak Hz. Muhammed(sav),i tanımak ve ona ümmet olmaktır.
FARKINDA MISINIZ?
"inandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanırsın" sözü boşuna denmemiştir.
Yaşadığı gibi inananların Amentüleri bile değişmek üzeredir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.