Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Sağlıklı yiyecekler

Sağlıklı yiyecekler

Kelimelerde, derinden etkileyen ve yöneten bir güç var. Sadece kullandığımız sözcüklerin değişmesiyle bile gerek başkalarının bize bakış açısı gerekse bizim dünyaya bakış açımız değişebilir. Bu yazıda, ikinci kısmın üzerinde duracağım.

Kendi bakış açımızın değişmesi…

Çok gariptir ki, insan kendi söylediği bir şeyi işittiği zaman kendi kendini etki altına alabiliyor. Ağızdan çıkan, kulağa varana hükmediyor başka bir deyişle. “Söz tohumdur” diye mutlaka duymuşsunuzdur. O tohum, serpildikçe dallanıp budaklanıyor.

Bir de yanlış kullanılan söz kalıpları mevcut. Yukarıya yazılanlarla bağlamam gerekirse, kendi bakış açımızın değişmesi demiştim ya, “insan inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanır” şeklindeki bilgece söylenmiş söz geliyor aklıma bu noktada da. Konuştuğumuz gibi inanmaya varabilen bir durum çıkıyor o zaman ortaya.

Hemen örnek verelim. Vefat edenler için, “Nur içinde uyusun” şeklindeki temenniyi duyduğum ya da okuduğum zaman kızgınlık, kırgınlık ve benzeri duyguları yaşıyorum. Ölmenin uyumak değil de uyanmak anlamına geldiğini söyleyip de yersiz ya da ukalaca bir çıkış yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Nur kelimesi yerine de ışık sözcüğü kullanılmıyor mu hele? Türkçesi varken başka bir dili kullanmamak gerekiyor elbette, buna can-ı gönülden katılıyor ve destekliyorum ama nur kelimesindeki ilahi ve uhrevi anlamı, ışık sözcüğüyle vermek imkansızdır. (Bir yazımda, “hayırlı bayramlar” yerine, “iyi bayramlar” denilebileceğimi yazmıştım ve bunu şimdi de söyleyebilirim. ‘İyi’ ve ‘hayırlı’ kelimeleri birbirlerini karşılıyor; ‘nur’ ve ‘ışık’ gibi değiller) bakın mesela: ev çok karanlık… Bu cümleyi, ev çok nursuz, şekline dönüştürüp de istenilen anlamı tamamen değiştirmemek mümkün mü? Değil. Anlam büsbütün değişti.

Şimdi başka bir örnek verelim. Bu misali de yine dini bir konudan getireceğim fakat bundan sonraki örnekte bambaşka bir kulvara geçeceğiz.

Birisinden, sizin adınıza dua etmesini isterken, “bana dua et” deyiveriyoruz. Sonra o da “peki sana dua edeceğim” diyor. Cümleleri düzeltmemek için, yukarıda saydığım çekincelerden dolayı dilimi ısırıyorum yine. Çünkü iş, ‘Allah’a dua etmek’ değil midir? “Benim için Allah’a dua et” denilmemeli mi yani? Hoş, bu ikinci örnek mazur görülmeyi ilkinden çok daha fazla hak ediyor gerçi. Zira, “benim için su getir” demek yerine, “bana su getir” denilmesinde bir sakınca yoktur ve belki bunun ve benzeri çağrışımların etkisi altında kalındığı için o şekilde söylenmiştir. Fakat yine de konu öyle ciddi bir noktaya gelince yaşadığım bir hassasiyet var işte. Lütfen daha dikkatlice konuşarak, benim ve benim gibi gariplerin tüylerini diken diken etmeyelim, olmaz mı? Birisi için elbette Allah’a dua ediyoruz, bunda şüphe yok ama konuşurken de yanlış kelime kullanmayarak, kasıtsız bile olsa öyle ucube hatalara yol açmayalım yani!

Şimdi gelelim, az önce de sözünü verdiğim o ‘bambaşka kulvara’. Günlük hayatta; sokakta, bir sohbette ya da medyada çok sık rast geldiğimiz cici bir tamlamamız var artık: sağlıklı yiyecekler! Yiyeceklerin ve diğer cansız varlıkların sağlıklı ya da hasta olmasından söz etmek, abes olmuyor mu peki? Düşünsenize… Sağlıklı yemekler, hasta yemeklere karşı. Sağlığa yararlı ya da sağlığa zararlı olan yemeklerden bahsedilmek isteniyorken düşülen bu gülünç yanlışın siz de farkında olmalısınız. Fakat çark, tıkır tıkır işleyip dönüyor işte. Bir delinin kuyuya attığı taşı çıkartamıyor, kral çıplak diyemiyoruz. Varsın ukala ya da itici görünelim ama elimizi taşın altına koyma yiğitliğini gösterelim. Yeri gelince hemen düzeltelim! Keyifli manzaralar, dost sohbetler, daha neler neler… Keyif veren manzaralara, dostça/dostane sohbetlere öyle hasretiz ki oysa.

Yazılsa tümü buraya sığmayacak örneklerden yalnızca birkaçından bahsedebilmiş olsam da sözcüklere gerekli önemi verip, hak ettikleri hassasiyeti gösterelim diyorum kısacası. Zira inançlarımızı temelinden sarsacak kadar olmasa da görünüş olarak gayet çirkin ve uygunsuz kelime kalıplarımız var. Ağız alışkanlığı deyip geçilmeyecek kadar hassasiyet ve özen gerektiren şeyler… Bir de gündelik konuşma dilinde son derece mantıksız ve gülünç alışkanlıklar edindik. Titreyip kendimize gelmeli ve farkında bile olmadığımız bu isten ve pislikten arınmalıyız artık.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi