Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Safları sıkı tutun

Safları sıkı tutun

Müslümanların camilerde imam efendilerden çok sık duydukları “Safları sıkı tutun” sözünü bu günlerde çok daha fazla birbirlerine hatırlatmak durumunda kalacaklar.

Sebebi ise önümüzdeki günlerde Müslümanlar için önemi çok büyük olan “Üç aylar mevsimi” nin başlıyor olmasıdır.

Malum her yıl 3 aylar denilen mübarek mevsimin gelişi ile Müslümanlara karşı bir saldırı başlatılır.

Kimi Kuranda üç aylar diye bir mevsim yok diye başlar ve sonunda ayet inkârına kadar gider.

Kimi Hz. Peygamber(sav) yaşadığı süre içinde üç aylar diye bir mevsim belirtmemişten hadisleri inkâra kadar gider.

Kimileri İslam’ın kurucu nesli olan Hz. Peygamberimizin(sav) Sahabelerinin(ra) döneminde hadis yazılması yasaklanmıştır diyerek hadis rivayet eden Sahabe ve Tabiin Neslini(ra) yalancı ve iftiracı olmakla suçlar.

Daha az azılıları ise bu kadar hadis yoktur diyerek hadisleri kendi aklına göre yeniden tasnif ve tedvin etmeye kalkışır.

Diğer bir düşmanlık güden grup ise 3 aylar mevsiminde Regaip Kandili ile başlayan, Miraç Kandili ve Berat Kandili ile devam edip Kadir Gecesi ile sona eren mübarek gün ve gecelerde Müslümanların yaptıkları toplu dua ve ibadetlerle birlik ve beraberliklerini tazelemelerinin bidatten bile öte şirk olduğunu iddia eder.

Müslümanların bu kutlu mevsimde daha fazla ibadete düşkün olmalarını diline dolayıp başka tür şeylerle saldırmak için pusuda bekleyenleri de saymak mümkün.

Her yıl bu mevsim bu tür saldırıları gördük ve tabir caiz ise elbirliği ile püskürttük ama yine de hazırlıklı olmak ve tetikte durmak şazım.

Bu sebeple de “Safları sıkı tutun” sözünü bu günlerde çok daha fazla birbirimize hatırlatmak durumunda kalacağımızı en başta ifade ederek söze başladık.

Türkiye’nin politik ekonomiden politik teolojiye doğru hareket ettiği daha doğrusu son zamanların moda tabiriyle eksen kaymasına uğradığı bu zamanda aslında yaşadığımız şey geniş anlamıyla sekülerleşme halinde olduğumuzdur.

Laiklik ile sekülerleşmenin bir birine karıştırıldığı siyasal bir kavram olan laikliğin devleti tanımlarken Sekülerleşme kavramının ise toplumsal bir kavram olduğunun unutulduğu bireyin devlet, devletin birey ile olan ayrımının terk edildiği dahası iktidar ile devletin ayrı ayrı düşünülmesi gerekirken özdeştirildiği bir dönemi yaşıyoruz.

Modernite bağlamında din toplum ilişkilerinin ve etkileşimlerinin dinî oluşumlar ile toplumun geneli veya bireyler üzerindeki etkilerinin sekülerleşme teorisinden bağımsız olarak düşünüldüğünde bile Dinî düşüncenin, dini pratiklerin ve dini kurumların toplum nazarında önemini kaybetmeye başladığı ve dolayısıyla toplumu etkileme güçlerinin zayıflaması sebebiyle deizm ve ateizmden kaynaklı şikâyetlerin arttığı bir dönemi yaşıyoruz.

Bu kavram kargaşasının toplumu esir ettiği günlerde Müslümanların kendi inançları ile ilgili olarak sadece laiklik, sekülerleşme, devlet ve iktidar değil itikat, ibadet ve ihsan konularındaki kavramları üzerinde oynanan oyunlara her zamankinden daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir.

Bu dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli husus “hoca” adı ve kisvesi altında toplumu yönlendirmeye çalışan kişilerin maksatlarının ne olduğudur.

İslam adına ortaya çıkan insanlarda aranması gereken en önemli davranış şeklinin Hz. Allah’ın(cc) Hz. Peygamber(sav) aracılığı ile insanlara hayat kitabı olarak gönderdiği Kuranı Kerime karşı olan davranış şeklinin ne olduğudur.

Bir kimse meşhur tabirle “Bu dinin kitabı Kuran 1400 senedir yanlış anlaşılmıştır ve yanlış uygulanmıştır” diyorsa o kişinin başkaca yalanları peş peşe sıralaması beklenmelidir.

Veya bir başka kişi “Hz. Muhammed(sav) sıradan bir insandı ve ölümü ile peygamberliği de sona ermiştir” şeklinde bir uyduruk din ortaya koyuyorsa başkaca iftiralarını da söylemesi beklenmeden terk edilmelidir.

Bu ve daha bu gibi başka uyduruk din ortaya koyanlara karşı da Müslümanların birlik ve beraberlik saflarının sıkı tutulması gerektiğine inanıyor ve “Safları sıkı tutun” derken sadece camideki saf düzeninden bahsetmediğimizi bir kez daha tekrar ediyoruz.

Bütün bunları neden yazdığımızın sebebine gelince.

Hani diyorlardı ya Bu kuran 1400 senedir doğru anlaşılmadı ve yaşanmadı diye.

Alın size bu sahih sünnet ve hadis inkârcısı ekâbir takımından Kuranı nasıl doğru(!) anladıklarına dair bir metin:

“Gümbürtü. Nedir gümbürtü? Gümbürtünün ne olduğunu sen bilir misin?  O, insanların çırpınıp düşen pervaneye dönecekleri gündür. Dağlar, atılmış renkli yüne benzeyeceklerdir. Ancak tartıları ağır gelen kimse hoş bir hayat içinde olacaktır. Tartıları hafif gelenin ise, varacağı yer bir çukurdur. Nedir o, sen bilir misin? O, kızgın bir ateştir”

FARKINDA MISINIZ?

Kıyamet günü "Sizin yüzünüzden kaybettik" denildiğinde, o insanlara "Bizi dinlemediğinizden kaybettiniz." denilecek ve hiçbir mazeret de kabul edilmeyecektir.



 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi