Recep ayında nefsi törpülemek
Bugün nefsânî düşkünlüklerin doruk noktaya çıktığı, şeytânî arzu ve isteklerin çılgınlık boyutuna eriştiği, dünyevî hazların sınır tanımadığı bir devirde yaşıyoruz. Bu hisler kalplere kilit vurma konumuna geldi. İçinde bulunduğumuz şu mübârek üç ayların kutlu zeminleri bu yürek kilidini açmak ve insanları dünyâya doğru çeken ihtiraslardan kurtarmak için çok uygun bir zaman dilimidir. İnsanı insan yapan rûha ve rûhî hislere ehemmiyet vermek, mânevî duyguları önemsemek kişiyi yücelik şerefine eriştirir, ilâhî hazlar tattırır. Bunun tam tersi suflî duyguların basit isteklerin peşinde koşanlar ise aşağılık ve bayağılık derekesine düşerler.
İnsanoğlunun neredeyse yaşadığı hayâtının her karesinde hüsranları vardır, pişmanlıkları vardır, eyvahları vardır. Dünyâda ziyâna uğramamak hak emrine yaraşır davranışlara bağlı. Bulunduğumuz çağı ve yaşantıyı ebedi bir saadeti kazanmak adına çok iyi değerlendirmek zorundayız. Sonu hüsran olan bir âkibetle karşılaşmamak için ezelden bu yana insanlara adına “ömür” denilen bir imkan sunulmuştur. Sözüne güvenilir “emin bir elçi” insanlara “en güvenilir hayat düstürları”nı getirmiştir. Kafası çalışan her idrak sâhibi anlamalı ki, yüce Yaratıcının emirleri kendisi için en mükemmeldir ve her şeyden önemlidir. İnsan bir türlü doyuma ulaşamadığı şu fâni dünyâda ancak Hakk’ın emirlerine teslim olarak sâhili selâmete çıkabilir.
Bütün insanlar nefsi istekleriyle, dünyâya olan meyilleriyle ve şeytanın aldatmacalarına kanıp-kanmamakla sınanıyorlar. Bilinsin ki, her insan gideceği mutlak âkibette yaşadığı senelerin hesâbını tek tek verecektir. Kimsenin kaçamayacağı o korkunç günde en yakınlar da dâhil olmak üzere kimse kimsenin günah yükünü çekmeyecek. O gün herkes kendi derdinde olacaktır. İşte o günlerin hesâbını bugünden yapıp geçmiş dünlerimizde yaptığımız hatâ, kusur, isyan ve günahlara tevbeler ederek pişmanlıklarımızı yüce Rabb’imize iletmeli ve bir daha aynı yanlışlara düşmemek için tedbirler almalıyız. Gündüzler-geceler, seherler-kuşluk vakitleri ziyan edilmemeli, Hakk’a yönelik bir hayâtımız olmalı. Gerisi boş!
Bilinsin ki, her “boş”u anlamlı kılacak “iman”dır. Kalpten şüpheler, zihinden tereddütler, fikirlerden endişeler kalkmalı ki “iman” mümin için “zevk” hâline gelsin. Böyle bir kişi pek tabî imânı hayâtının merkezine alır ve gerekeni yapar. Gerekenlerin yapılmasının alabildiğince kolaylaştığı Allah Teâlâ’nın ayı olan Receb ayında, bizim için ibâdetlerle kulluk boyutumuzun canlılık kazanabileceği âşikardır. Yine azgın nefsimizin terbiye edilmesi için bulunmaz bir fırsattır şu mübârek günler ve geceler. Bilhassa nefsimizin ıslâhı husûsu çok önem arz eder.
Eskiden nefislerin dizginlenmesi yâni terbiye edilmesi adına pek çok faydalı müesseselerimiz vardı. Her şeyin güdükleştirildiği bir çağda ondan da yoksunuz bugün ama olsun yine de bir ucundan başlamalı bu ehemmiyetli işin. Çünkü nefsin terbiyesiyle insan kişiliğindeki menfîlikler törpülenir, ardı arkası kesilmeyen isteklere set çekilir. Şu bereketli zeminlerde oruç ve ibâdetlerle farklı güzellik tecellileri gelir. Her mümin, bu özel günlerde nefisinin aşırı isteklerine ve şeytanın oyunlarına “hayır” demesini kolayca becerbilir. Dolayısıyla ham insanın kâmil bir vasfa girebileceği şu güzel ortamlarda müminin kazandıkları kendi kişiliği adına şeref katar. Bu uğurda yaptıkları yine kendisi adına takva azığı olur.
Böylesine hislerin azgınlaştırıldığı, şeytânî tuzakların her yanımızı sardığı bir devirde ancak güçlü bir imanla nefse hâkim olunabilir. Müslüman hem kendini hem de kendi sorumluluğu altında olduğu insanları, cehennemin ateşinden koruyabilmesi için “nefis terbiyesi”ne çok ehemmiyet vermesi hayâtî bir konudur. Bu sebeple Müslüman üç ayların güzel günlerinde önce nefsinin aşırı isteklerine muhalefet ederek, şeytânî iğvâlara aldırış etmeyerek, doğru ortamlarda doğru insanlarla berâber olarak, oruçlar tutarak bu zorlu işi başarabilir. Yine az yiyerek, az konuşarak, az uyuyarak daha çok ibâdetlere yönelerek içinde bulunduğumuz güzel günleri kendi adına da güzelliklere çevirebilir.
Günleriniz aydın, cumânız mübârek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.