Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

RAMAZANA YAKLAŞIRKEN

RAMAZANA YAKLAŞIRKEN

Mübarek Ramazan ayının gelişi ile sevinen Müslümanlara ne mutlu.

Ramazan ayı ile ilgili temel bir meseleyi sorarak başlayalım söze.

Ramazan ayımı bize yaklaşıyor, yoksa biz mi Ramazana yaklaşıyoruz.

Ramazan geliyor, hoş safa getiriyor tamam da biz Ramazan ayına neler getiriyoruz acaba?

Ramazan ayının gelişi bizi memnun ediyor ruhlarımıza bedenimize bir sükûn ve huzur getiriyor da bu huzur mevsimine bizler neler katabiliyoruz kendimizden?

Ramazan ayı Müslümanlar için bir gayret zamanıdır da sadece oruç tutmak amacıyla aç kalmak mıdır bu gayret?

Müslüman Ramazan ayında midesini koruduğu kadar ağzını(dikkat edin ağzını yani dilini diyoruz), gözünü, kulağını ve elini korumaya çalışabiliyor mu acaba?

Müslümanlar Ramazan ayının Kur’an ayı olduğunu elbette biliyorlar ve hiçbir zaman unutmuyorlar da okudukları Kuranı Kerimler, takip ettikleri hatimli teravihler ve mukabelelerde okunan ayetler sadece sözde mi kalıyor?

Yoksa okunan her ayet girdiği çıktığı yeri belli olan bir iz mi bırakıyor Müslüman sinelerde.

Kur’an okumaktan maksadın harfleri seslendirmekten ziyade nefsini terbiye etmeye birer basamak olan Kur’an ayetleri oluyor mu olmuyor mu?

Müslümanın vücudunun  zekâtı olan oruç için hazırlanan sahur ve iftar sofraları vücudun hafif, naif olmasını mı sağlıyor yaksa semirmeye obez olmaya mı yarıyor?

Özellikle corona musibeti yüzünden artık dar çerçevelerde de olsa düzenlenmesinden vazgeçmediğimiz iftar sofralarında eş dost akraba taallukatın yanında fakır fukara garip ve gurabalar da yer alıyor mu?

Ramazan ayında insanlığın kurtuluşu için yeryüzünde yapılan ilk ibadethane olan Mescidi Haramı Ve Hicret Yurdu Medinei Münevvere ’deki iftar ve sahur sofralarını hatırlamanın yanında Siyonizm işgali zulmü altındaki Mescidi Aksa’daki Müslümanlarda hatırlanıyor mu?

Söz Mescidi Aksa’dan açılmışken kafamızdaki Kudüs kavramı doğu ve batı Kudüs olarak mı yer alıyor yoksa Kudüs bölünmez bir bütün olarak idrakimizdeki yerini koruyabiliyor mu?

Ramazan ayında elbette itikâf akla gelir.

Hz. Peygamber Efendimiz ’in(sav) unutulmuş bir sünneti olan itikâfa girenlerin sayısındaki son yıllarda gördüğümüz artışa paralel olarak az yemek, az uyku, çok ibadet, çok Kuran tilaveti bizi cezbediyor mu etmiyor mu?

Ramazan ayı içerisinde 1000 aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesini arayan Müslümanlar Ramazan Hilalini de aramak için aynı gayreti gösteriyor mu göstermiyor mu?

Bizim memleketimizde Müslümanlarca daha fazla ecir ve sevap alma amacıyla Zekât yükümlülükleri genelde Ramazan ayı içinde ifa edilir.

Zekât hesabı yapılırken ki tavrımız fakirden fukaradan yana mı oluyor, yoksa kendimizden yana mı?

Mübarek Ramazan Ayı Müslümanlar için bir deviniş, bir uyanış ve bir diriliş ayı olarak ifade edildiğine göre Ramazan Ayında evlerimizi ve Mescitlerimizi şeklen de olsa Kuranı Kerimin inzal mekânı olan Hıra Mağaralarına döndürebiliyor muyuz acaba?

Ramazan Ayı Müslümanlar için bir tevhid ve Sünnet Okulu olduğuna göre bir ay boyunca okuduğumuz kitapları yazan veya televizyonda seyrettiğimiz kişiler sebebiyle evimiz tevhid ve Sünnet Okulumu oluyor yaksa Sahih Sünnet ve Sahih Hadis münkirlerinin cirit attığı mekânlar mı oluyor?

On bir aylık bir ayrılıktan sonra inançlarımıza, ibadetlerimize ve hayatımıza şahitlik yapmaya gelen Ramazan ayı bize şahit olurken biz de Ramazan Ayına şahit oluyor muyuz?

Peygamber Efendimizin (sav) erinin “Bir kimse Ramazan’ın faziletine inanarak ve mükâfatını umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” müjdesinde işaret ettiği faziletine inanmak ve mükâfatını ummak adına da tutacağımız oruçların yanında bilmeyeceğimiz ya da bilmek istemeyeceğimiz, duymayacağımız ya da söylemeyeceğimiz bilgiler de olacak mı?

Ramazan bir Müslüman ahlakı olan sabır ve şükür ayıdır ama sabır derken elimizle ve dilimizle düzeltebileceğimiz yanlışlara da mı sabredeceğiz, yoksa İmanın ve ibadetin yükseldiği bu ayda İslam eri, Kuran neferi olarak Müslüman şahsiyeti içinde kırıp dökmeden ikaz vazifesini yerine getirebilecek miyiz?

Bu Ramazan geçmiştekilerden daha zorlu bir  Ramazan ayı olacak gibi görünüyor.

Nefis ve şeytanın yanında şeytanlaşmış insanlar bizim Ramazan ayının değerlendirmeye çalışacağımız her kıymetli anını modernizmin ve sekülerizmin etkileri ile elimizden almaya çalışmaları karşısında daha kararlı olarak tertemiz ve günahsız 245 saat geçirebilecek miyiz?

Ramazanın muhabbet ve şefkat günlerinde bir yetimin başını okşamak suretiyle kendi başımızın okşandığı günleri hatırlarken günü oruçlu geçirmenin hazzını internet orucu tutarak büyütebilecek miyiz?

Bu soruların cevaplarını olumlu yönde verdiğimiz zaman Ramazan ayı bize, biz de Ramazan ayına yaklaştık demektir.

Aksi durum ise en büyük kaybımız olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi