Rahmet ayı Ramazan
Rahmet, mağfiret ve bereket ayı geldi, kapıda. Mübarek üç aylardan Şaban ayındayız, bu ay tamamlanmak üzere. Şuanda rahmet, mağfiret ve bereket ufku kaplamış müminler üzerine sarkmış vaziyette. Müminler, büyük bir heyecan ve coşku içerisinde Ramazan ayını dört gözle bekliyor, ruhen hazır, bu ayın rahmetinden, bereketinden feyzinden, aşkından faydalanmak istiyor.
Biz de, bu ayın faziletinden bahsetmek suretiyle, müminlerin, bu heyecanına, bu coşkusuna, ortak olmak istiyoruz. Onlarla birlikte bu mübarek ayın rahmetinden, bereketinden feyzinden faydalanmak istiyoruz.
Ruhumuzun, Kitap ve sünnete uygun yaşayabilmemiz için, her Ramazan ayında olduğu gibi arındırılmasını, temizlenmesini eğitilmesini ve gerekli olan donanıma kavuşmasını arzu ediyoruz.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır.” (Bakara: 184 /185)
Yani oruç, sadece bize farz kılınmamış, önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Gerekçesi, Allah’a karşı gelmekten sakınmak içindir. Allah’a karşı gelmekten maksat, hükümlerini yerine getirmemek ve Resulünün sünnetine göre yaşamamaktır.
Demek ki, oruç, Kur’an’a ve sünnete göre yaşayabilmek için ruhun eğitilmesi, gerekli donanıma sahip olması için bir vesiledir. Bu sebeple, orucu ihmal etmeyelim, tutalım. Bunu başarabilmek için, ruhen kendimizi hazırlayalım. Sayılı günlerde farz kılınmıştır, sayılı günler gelir, geçer. Hasta veya yolcu isek, tutamadığımız günlerin sayısınca diğer günlerde tutarız. Sürekli hastalıktan veya yaşlılıktan dolayı orucumuzu tutamıyorsak, bir düşkünü doyuracak kadar fidye veririz; böylece ruhumuzu, Kur’an ve sünnete göre yaşayabilmek için hazır hale getirmiş oluruz.
Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre, Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: “Kim Ramazan ayının faziletine inanarak oruç tutar ve sevabını Allah’tan umarsa geçmiş günahları bağışlanır. Kim de “kadir” gecesinin faziletine inanarak değerlendirirse ve sevabını Allah’tan umarsa geçmiş günahları bağışlanır. ” (Müttefegun aleyh)
Enes’ten rivayet edildiğine göre, Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: “Sahura kalkın zira sahurda bereket vardır. ” (Müttefegun aleyh)
Ehli kitapla müslümanların orucunu ayıran sahurdur, çünkü onlar sahura kalkmazlar. Onun için sahura kalkalım, Sahurda bereket vardır. Yani orucu tutmamamıza güç verir, rızkımız bereketlenir, aile içinde sevgi ve saygının ve disiplinin artmasına vesile olur.
Nefsimiz ve şeytan bu arada boş durmaz, uzun günlerde oruç tutulur mu, nasıl dayanacaksın gibi vesvese vermeye şimdiden başlamıştır. Aldanmayalım. Zira Allah hiçbir nefse gücünün yetmeyeceği bir şeyi yüklemez. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar.” Bakara: 286
Sonuç olarak diyoruz ki, hep birlikte orucumuzu tutalım, nefsimizin ve şeytanın vesvesesine kanmayalım. Oruç tutamayacak kardeşlerimizi münasip bir dille uyaralım.
Hasta ve yolcu olan kardeşlerimiz uygun bir yerde yemeklerini yiyebilirler. Cadde ve sokaklarda yemeleri, içmeleri doğru olmaz. Çünkü bu ayın Ramazan ayı değilmiş intibaını çevreye yaymaları Müslüman olma şiarıyla bağdaşmaz.
Ramazan ayının, İslam âleminin ve insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan dilerim. Hayırlı Ramazanlar ve hayırlı günler, benim güzel kardeşlerim, dua buyurun. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.