Peygamberimizin af ve bağışlaması
Bugün en çok muhtaç olduğumuz bir haslet üzerinde durmak istiyoruz. Tek önder ve rehber şahsiyet Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselâm’ın af ve bağışlaması nasıldı? Biz nasılız? Bu müthiş kıyaslamayı size bırakacağız anlatımlarımızı yaptıktan sonra. Zira acımasız, bağışlama duygusu neredeyse kaybolmuş, âdeta yüreklerin körleştiği ve sağırlaştığı bir insanlık âlemi içinde yaşıyoruz ne yazık ki! Mazlum, yetim, öksüz çocuklar, dul ve çilekeş kadınlar, öz yurtlarını terk etmek zorunda kalan bir dolu mâsum insanın ne zulümlere mâruz kaldığını, ne acımasız hallerle baş başa bırakıldığı esef verici manzaraları, içimiz yanarak, bazen de kahrolarak izliyoruz. Yeter, ne bu acımasızlık? Diyoruz.
Kâmil ahlâkıyla herkesi kendine hayran bırakan O güzeller güzeli son Nebi Muhammed aleyhisselam’ın affına ve bağışlama anlayışına da mutlaka değinmek gerek şu mübârek Şaban ayında. Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam bütün ‘insânî değerlerde, en mükemmel hayat modeli’ni şahsında oluşturmuş ender bir kişiliktir. Bu model içinde O’nun af ve bağışlaması da eşsiz idi. Efendimiz aleyhisselam kendisine en ağır eziyetleri yapanlara, aşağılayanlara, küçümseyenlere, hakâret edenlere aynıyla karşılık verme durumuna sâhipken O dâima affetmeyi tercih etmiştir. İslâmî hakikatleri ve imânî düsturları anlatmak amacıyla gittiği Tâif şehrinde taşlanmış, üzerine tükürükler atılmıştı da O hiç beddua etmemiş, Tâifliler için dua etmişti. Siz kendinizi empati yaparak O Sevgilinin yerine koyun bakalım hazmedebilir misiniz? Size tükürük atanları, sizi taşlayanları affedebilme erdemini gösterebilir misiniz? Çok zor bir durum!
Yine O güzel Nebi, Mekke fethinde İslâm’ın azılı düşmanlığını yapan nicelerini affederek onların Müslüman olmalarına vesile olmuştu. En yakınlarını acımasızca öldürenleri dahi bağışlamıştı. (1) O aleyhisselam kendisine kötülük edenleri yaratılışındaki faziletler gereği af etmiş, bağrına basmıştı. Şahsı için kin ve intikam peşinde asla olmamıştı. Bilâkis şahsında şu âyeti kerime tecelli ederdi: “…Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür. (ona denk bir cezâdır) Ama kim affeder ve haksızlık edenle arasını düzeltirse, onun da mükâfatı Allâh’a aittir..’ (2)
O’nun sınırsız af ve bağışlaması kin ve nefret dolu kalpleri yumuşatmış sevgi ve merhametin hudutsuzluğuna gark etmişti. O aleyhissalâtu vesselam kız çocuklarını diri diri toprağa gömen o acımasız, merhametsiz, ölü ruhlara iman ile yeniden can katmıştı. Örnek davranışlarıyla herkesin gönlünü fethetmiş insanları sanki bir ahlâkî fazilet yarışına sokmuştu. ‘Din Kardeşliği’ anlayışını gönüllere nakşederek âdeta ‘kendisine taş atanlara ekmek’ atma bilincini beyinlere kazımıştı. Kendisi affetmenin en güzel misallerini sergileyerek Cenâbı Hakk’ın “Afüvv=çok affedici” ve “Gafur=çok bağışlayıcı” isimlerini şahsında tüm insanlığa ilan etmişti. O güzel Peygamber: “Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, câhillerden yüz çevir.” (3)Âyetinin müşahhas örneği olmuştu.
Hiç şüphesiz affetmenin-bağışlamanın güzelliklerinden hoş görmenin erdemlerinden, yanlışlara sabretmenin, zorluklara tahammül etmenin hakikatlerinden bahsetmek kolaydır elbette. İş bu hasletleri tüm zorluklarına rağmen pratik hayâta koymaktır. İşte Peygamber aleyhisselam bunu yapmıştı, bu zor işi başarmıştı. Biz Müslümanlar olarak da idealimiz, ölçümüz, örneğimiz ve önderimizin davranışlarıyla hallenmek olduğuna göre bizler de şu muhteşem âyetin tecellisini şahsımıza rapt etmeye çalışalım inşaALLAH: “.. Öfkeyi yutmak, insanları affetmek…” (4) Her ne durumda olursak olalım hep af ve bağışlama yolunu tutalım vesselam.
---------------------
1- Müslim, Fedâil, 20
2- Şûrâ, 40
3- Âraf, 199
4- Âli İmran, 134
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.