Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Pınar ile Yeniden

Pınar ile Yeniden

Vaktine esir olan, esaretten kurtulup da özgürlüğüne kavuştuğunda ve böylece kaderin kazası, varlık sahasında görünür bir hal aldığında, senaryodaki kurgu sahneye konulduğunda yani, seni tekrar göreceğim varmış demek ki... Ne bilirdim?

Böyle olacağını ne bilirdim?

Hayat işte!

Yarım kalmış, öyle bırakılmış ya da eksik anlatılmış bir hikayenin devamını dinlemek gibi bir şey bu. Tamamlanmak ya da cevaplanmak gibi de bütünleyici ve tatmin edici ayni zamanda.

Geleceğin bilinmezliği ya da en azından tahmin edilmezliği, aklı çelip merakımızı celbetse de, hayatın bu bilinmez ve o an için karanlıkta kalan sırlı tarafı, yaşama heyecan katıyor yine de. Ay'ın görünmeyen yüzü... 'Sürpriz' sözcüğü, her kimde çocuksu bir merak ve heyecan uyandırmaz ki hem zaten?

Ay'ın görünmeyen yüzünün, görüneninden daha parlak olmayacağını söylerdim ben de hep, sorsalar. Soruların yeniden cevaplandığı ve cevapların yeniden şekillendiği bir vaktin içerisindeyim şu an kısacası.

Aradan geçen onlarca seneden sonra, bir ilkokul arkadaşımla yeniden karşılaşmak; en başta kullandığım ifadeyle onu tekrar 'göreceğim' varmış da Kader'de... Pınar ile yaşanan kesişme, işte tüm bunları yazdırıyor şimdi.

Çocukluğun henüz şekillenmemişliği, belirsizliği, dokunulmamışlığı ve kasıtsızlığı, hepimizi olduğu gibi onu da terk etmiş yıllar içinde ama bu durum ona fazlasıyla iyi gelmiş diyebilirim ilk bakışta. Ay'ın görünmeyen yüzü, bilinen halinden çok daha parlakmış hani onun için yani. Zira ne çalışkan, ne tembel; ne haşarı, ne uslu, ne güzel ne de çirkin bir çocuktu Pınar, o yıllarda. Her açıdan standart ve vasat oluşu, onu akılda kalmaya değer bir hale getirmiyordu ama nedense tam da bu özelliğinden dolayı hatrımda yer edinmişti işte. Pek bir arkadaşlık ilişkisi kurmadığımız, ilkokulun kendi halinde ve zararsız cocugu, 11 yaşlarındaki mezuniyetin ardindan sırra kadem basmış, hayatin geniş kucağının içindeki bilmem hangi köşeye çekilip saklanmıştı. Cep telefonları olmayan ve şimdiki teknolojik imkanlara sahip olmayan cocuk neslinin sonuncusuyduk bizler. Yokluğa karışmanın kolay olduğu şartlarin icindeydik, azizim. Devamının nasıl olacağını gerçekten merak ettiğim bir dizinin, kaçırdığı tum sezonlarını izleme fırsatını ilkin nerede ve nasıl yakalamış olduğumu soracak olursanız da, şöyle anlatayım...

İlk çocuğunu ilkokula yazdıracak olan arkadaşım Binnur, oldukça heyecanlı hatta tedirgindi o günlerde. Okul arayışındaydı tıpkı diğer her veli gibi. Onu yalnız bırakmamamı ve aday okullara yaptığı ziyaretlerde yanında bulunmamı istemişti ve arkadaşlığın yazısız ama en belirgin kuralı gereğince, yalnız bırakmayacaktım onu elbette.

Aday okulların birinde, ilkokul müdür yardımcısı Pınar Hanım ile görüştürelecektik. Biraz bekledik orada. Sonra geldi... 

Çok bildik, tanıdık ve aşinası olduğunuz bir simanin ismini çıkartamadığınız ve heyecan ve inatla karşılıklı olarak yüzlere bakılan o anların ardından "Pınar!" dedim bir anda. "Aslı!" dedi hemen. Artık ikimizin de isminin ardına 'hanım' sözcüğünün eklenmesinin gerekmediği bir tanışlık ve samimiyet oluştu bir anda yani. Bir anda dediysem, önceki anların toplamının çokluğundan doğan bir doluluk ve aynı zamanda anilikle yani. 

Bunlar bir kaç yıl önceydi. O günden beri Pınar ile hemen hemen her gün görüşüyor ya da en azından konuşuyoruz.

Çocukluğumdaki sönük ama yine de devamını merak ettiğim hikayeyi dinliyorum ben de onunla. Hikayesi elbette bende kalacak, onun özeline dair hiç bir bilgiyi açık edecek değilim burada ama Ay'ın görünmeyen yüzünü beraberce seyre daldığımız ilkokul arkadaşım Pınar'ın sırra kadem basmasına bir daha ne ben, ne de teknolojik ulaşım araçları, hiç birimizin izin vereceğini sanmıyorum bundan sonra.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi