Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Ortaya Karışık, Karmaşık Bir Yazı

Ortaya Karışık, Karmaşık Bir Yazı

Nerede eskiden olduğu gibi dağda-bayırda, tarlada-çayırda doğarak, mis gibi havanın, tertemiz suyun tadına vararak, sağlıklı bir şekilde organik beslenerek yaşayan insanlar. Günümüzde böylesi yaşayan kişiler kırsallarda dahi çok az kalmıştır. Öyle ki köylerde yaşayanların oranı yüzde 7'ye kadar düşmüştür maalesef.

Siyonizmin, emperyalistlerin küresel ekonomik, sosyal, sağlık politikaları gereği insanlar dünyaya gözünü hastanede açarak bir nevi modern köleliğe kayıt edilerek merhaba diye başlıyor hayata.

Mesela günümüzde hastanede doğmayan çocuk yok neredeyse. Ezkaza hastane dışında doğan bebekler mecburen hastaneye getiriliyor ve doğum belgesi alınıyor. Zira doğum belgesi olmayınca nüfusa yazdırmakta ayrıca bir sorun yaşamak istemiyor insanlar. Hastanede doğan ve doğar doğmaz ilk aşılarını olmaya başlayarak sisteme dahil oluyor çocuklar. Aslını isterseniz ilkin hamilelikten itibaren hep takip ediliyorlar, daha doğmadan gözetleniyorlar. Gerekçesi tabii ki sağlık için!

Okul zamanına kadar gerekli görülen aşıları olan çocuklar 6-7 yaşına gelince devlet amcalar tarafından okula kaydedilme mecburiyetinde kalıyorlar.

İstersen yazdırma...

Hasılı din bigisinden, elma armudu nasıl toplayıp çıkartacağına, nasıl şarkı söyleyeceğinden beden hareketlerine kadar devlet amcaların hazırlamış olduğu eğitim müfredatına göre şekilleniyor her şey. Okul içerisinde kaç saat ders alacakları, hangi günler okula gidip hangi günler gitmeyecekleri, ne öğrenip neyi öğrenmeyeceklerine her zaman müfredat amcalar belirliyor. Bu kadarla kalıyor mu?.. 15 yaşına değin eğitimler zorunlu tutuluyor.

Fakat seçme hakkınız var ve liseyi eğitimin içeriği değişmeden sadece dışarıdan bitirme hakkı veriyorlar. Kendi imkanlarınızla okudunuz diyelim, bitti mi? Hayır! Her yıl 2-3 milyon insanla aynı anda aynı sınavlara girerek bir nevi gladyatör gibi mücadele edip rakiplerinizi geçip aradan sıyrılmak zorundasınız. Oysa parmak izi bile ayrı ayrı, öğrenme becerileri farklı insanları aynı sınava tabi tutmak haksızlık olmuyor mu? İyi derece elde edenler sistemin bir köşesinde üniversitede yine devlet amcaların eğitim sistemiyle, ağır tempoda devam ederek önce üniversiteyi bitirip sonra devlet memuru veya bir meslek sahibi olmak için yeni bir mücadele başlamak mecburiyetinde kalıyorlar. Diğer yanda eğitim hayatına liseye kadar devam etmiş ve orada bırakan insanlar ya bir iş yerinde iş bularak ya da kendi çapında iş kurarak veya iş bulamayan, işsiz kalanlar sistemin çarkları altında kalmamak için çırpınıyorlar.

İş yaşamı böyle de normal hayat farklı mı? El-cevap hayır!

Şimdilik kiminle evlenip kiminle evlenmeyeceğinize henüz devletluler karışmasada ileride ne olur bilemiyoruz...lakin kaç yaşında evleneceğinizi yine onlar belirliyor. Misal 18 yaşından önce evlenmek kesinlikle yasak. 18 yaşından önce yaş sınırı olmadan istediğiniz kişiyle birlikte yaşamakta sorun yok, ayrıca tv, gazete, medya vasıtasıyla bu teşvik bile ediliyor. Ancak ne hikmetse 18 yaşından evvel bir yuvanız olması yasak. Hoş zaten isteseniz de 18 yaşından önce evlenemiyorsunuz ki, evvela okul bitecek. Ortalama 25 yaşında üniversite bitti diyelim, eğitimine devam etmek, kariyer yapmak isteyenler için bir on senede öyle gidiyor. En erken 30-35 yaşında ancak evlenebiliyor gençler. (Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan buna tepki göstermiş olsada yaklaşık 20 yıldır ülkeyi kendileri idare etmiyorlar mıdır?)

Evleniyor da nasıl evleniyor?

Kapitalizmin dayatması karşısında sadece 3-5 seneniz eşyaların taksitlerini ödemekle geçiyor. Evlendiniz diyelim bu sefer de kaç çocuk yapıp kaç çocuk yapmayacağınıza kadar kimi aile planlaması politikaları ya da devlet başkanları tavsiye ediyorlar. Anlayacağınız çocuk yapıp yapmayacağı veya kaç tane yapacağı, kaç yaşında evleneceği çiftlere bırakılmıyor.

Yaş kırk elli olunca hastalıklar çoğalıyor ne hikmetse eskiden görülmeyen pek çok hastalık (Şeker, kalp, tansiyon vb) yüzünden ilaca mahkum oluyorsunuz. Bir buçuk yıldır bir de covid eklendi, salgınıydı, aşısıydı şuydu buydu derken ne yazık ki hayatınız hastanede başlayıp hastanede bitiyor. Kısacası hayatınız adım adım izlenerek, sağlığınızı, eğitiminizi, medeni halinizi, ekonominizi vb. hep başkaları sizin adınıza belirliyor adeta. 

İşin tuhafı insanları tek tipleştiren eğitim sisteminin Fulbirght Komisyonunca hazırlandığına dair ciddi iddialar var.

Kemalist kanadın yazarlarından Yılmaz Dikbaş'ın 'Atatürkçüler Yenildi' adlı kitabında Fulbrigth hakkında şu iddialar yer alıyor:

''Fulbright Eğitim Komisyonu Türk çocuklarının geleceğinin Amerikalıların ellerine nasıl da teslim edildiğini gösteren en önemli belgelerden birisidir. Bu anlaşma ile Türk eğitim sistemi neredeyse tamamıyla ABD'lilerin insafına ve inisiyatifine bırakıldı...Bu Komisyonun görevi, Türk çocuklarının ilk, orta ve lisede okuyacağı derslerin müfredatını yani programlarını belirlemekte. Gençler bir ulusun geleceği demek değil midir? Türk ulusunun geleceği olan gençlerin eğitimi, yarısı Amerikalılardan oluşan bir komisyona bırakılıyordu.bu kadarla kalsa neyse, komisyon herhangi bir konuda karar verirken oylar 4 evet, 4 hayır çıkarsa ne olacaktı? Çözüme bakınız; o tarihte Ankara'da bulunan Amerikan Büyükelçisinin vereceği oy, belirleyici olacaktı''

Diğer tarafta sağlık sistemine ise BM'in alt kuruluşu olan Dünya Sağlık Örgütü(WHO)'nün yön verdiği söylenmekte. Kullandığınız ilaçlardan, aşılara kadar onların onayı dışında ilaç alamıyor veya aşı olamıyorsunuz. Halbuki Anayasamızda kişinin tedaviyi reddetme hakkı bulunmakta. Ancak salgın sürecini ya da aşılar hakkında eleştiride bulunan kişiler hakkında hemen işten el çektirilip, soruşturma açılıyor. Sizce bu ifade özgürlük müdür? Elbette her devletin kuralları kaideleri yasakları olacaktır. Fakat Anayasa'daki haklarınız hiçe sayılıp, dışarısı tarafından dayatma yapılıyorsa burada özgür iradeden bahsedilemez sanırım. 

'Salgın sürecinde 'Tek dünya devleti'', ''Dünya vatandaşlığı'' gibi iddialar daha da ağırlıklı dile getiriliyor. Yani ana rahmine düştüğünüz andan itibaren izleniyorsunuz. Dışarıda kameralar, içeride televizyon ve cep telefonları ile son nefesinize kadar insanların sürekli izlendiği düşüncesi hakim.

Bunlar iddiadır, ''Komplo teorisidir'' bilemeyiz, ancak bildiğimiz bir şey var izleyenleri de izleyen biri var ve O kainatın tek hakimidir. Her şey O istediği için olur ya da olmaz!

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Nazmiye Gülbaş Arşivi