Ortak akıl çevirisi
Bir önceki yazıda bahsettiğimiz konuya devam ediyoruz.
Allah (cc) Rasulü Hz. Peygamberimizin (sav) Sahih Sünneti ve Hadislerini yok kabul etmekle kalmayıp işi Hz. Kur’an-ı Kerim ayetlerini kimi zaman tarihsellik, kimi zaman Hurufilik çoğunlukla da ayeti kerimelerin manalarını değiştirerek Kur’an Müslümanlığı adı altında yok saymaya çalışanların mealcilik açmazlarına değineceğiz.
Hz. Peygamberimizin (sav) Sahih Sünnetini hayat tarzı olarak alan Müslümanları Mezhepler ya da Tarikatları sebebiyle bölücülük yapmakla veya dinlerini bölük pörçük yapmakla suçlayanlara bakıldığında asıl bölünmenin kendi içlerinde yaşadıkları görülmektedir.
Bunun en büyük örneği bu Sahih Sünnet ve Hadisleri red eden grupların okudukları veya okutmaya çalıştıkları meallerde görülmektedir.
Falan mezhep mensupları falan hocanın tefsirini okuyor, falan cemaat falan hocanın tefsirini okuyor veya falan tarikat mensupları falan hocanın tefsirinden başkasını takip etmiyor diyenlerin bu günkü halleri şikâyet ettiklerinden farklı değildir.
Mensup oldukları grup içinde takip ettikleri hocalarının yazdığı ve Kur’an zannettikleri mealden başka meal okumayanlar ve okutmayanlar “dinin esas kaynağı Kur’an’dır” ifadesinin arkasına sığınarak tam anlamı ile dinde bölücülük yapmaktadırlar.
Kur’an-ı Kerim ve Sahih Hadisler konusunda evvelki durumları ne olursa olsun içine düştükleri veya düşürüldükleri modern tarikatlarda ellerine tutuşturulan mealler ve kitaplar sebebiyle modern tarikat şeyhleri olan hocaları gibi düşünmeye başlamakta ve kendileri dışındakileri hatalı ve yanlış görmektedirler.
Hele birde içlerinde hocalarının yazdığı meallerden açık ve açıklanmış olarak tanıdıkları Kur’an ayetlerinin açıklamak için sonradan yazdıkları onlarca ciltten oluşan tefsirleri alıp okuyanlar hocalarının yazdıklarını neredeyse ilahi mesajla özdeşleştirmektedirler.
Bunun açık örnekleri internet ortamında hocalarının kitapları için yaptıkları canhıraş savunmalarda çokça görülmektedir.
Sahih Hadis ve Sünnet inkârcılarının açmazları gün geçtikçe büyümekte ve kendi aralarındaki farklılıkların daha fazlalaşmasına sebep olmaktadır.
Bu anlamda Müslümanların bölünmüşlüğünü öne sürenlerin tek bir dinde neden birden fazla mezhep ve meşrep vardır diye algı yönetimine başvurmaları da sizleri hiç şaşırtmasın.
Bu ifadeyi kullananlar mesela tek bir Kur’an varken neden karşı çıktığımız bölünmeyi kendi aramızda olsun sona erdirerek tek bir meal ve tek bir tefsir etrafında birleşelim diyemezler.
Çünkü buna en başta dinde otorite olarak gördükleri hocaları maddi imkânlarının kaybolacağı endişesi ile izin vermezler.
Sünnet ehli Müslümanları aklını kullanamayan bireyler olarak tanımlayıp kendilerini ise aklını kullanabilen, sorgulayabilen, inceleyen ve araştıran, dini konularda bile kritik düşünebilen insanlar olarak tanımlatan bu gafiller sürüsü hocalarının iğvası ile uyuşturulmuş olan akılları ile bunu bile sorgulamaktan acizdirler.
Hele hele kendilerini dinde akılcılığı ve şüpheciliği önemseyenler olarak görenler nasıl bir akılları varsa hocalarının yazdığı meal ve tefsirlerdeki ayet açıklamalarının hemen hepsinin yârine göre Fazlurrahman’dan, Mirza Gulam ve Goldziher’den bire bir aynen kopyalandığını bile araştırmazlar ve düşünmezler.
Son yıllarda bilgiye erişmenin şimdiye kadar hiç olmadığı kadar kolaylaşması sebebiyle insanları kandıranların halleri daha kolay anlaşılmaktadır.
Herkes ne derse desin bir kimsenin Hz. Peygamberin (sav) Sahih Sünnet ve Hadislerini arkaya atarak Kur’an böyle söylüyor veya biz Kur’an’a göre konuşuyoruz demekle Kur’an’a göre konuşmuş olmuyor hatta tam aksine Kur’an-ı red edecek derecede yanlışa düşmüş oluyor.
Biz Kur’an’a göre konuşuyoruz diyenlere söylenecek tek bir söz var.
Gelin tevhidi birliyoruz dediğiniz gibi meal ve tefsirlerimizi de birleyelim deyin.
Göreceksiniz ki hocalarınız sizi ya terk edecek ya da aforoz edecek.
Yine göreceksiniz ki siyasette ortak aklın olmadığı gibi meal ve tefsirde de ortak akıl olmayacak ve en açık örnek olarak Salat kelimesinin tercümesini namaz olarak yapamayanların kimileri dua, kimleri destek, kimileri de bağlılık olarak yazmaya devam edeceklerdir.
Kendilerini Kur’an-ı doğru anlayan akıllı kişiler olarak görenlerin yapacakları en önemli ve akıllı iş ellerindeki meallerin Allah’tan (cc) gelen Kur’an mı, yoksa hocalarından(!) gelen sıradan bir kitap mı olduğuna bakmalarıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.