Nasılsak Öyle
Normal şartlarda Balkanlardaki gözlemlerimi anlattığım serime devam edecektim. Niyetim de sizleri bu siyasi atmosferden çıkarmaktı. “Boğuluyoruz Altan!” çünkü.
Ama seçime 10 günden az kaldığı şu günlerde yaşananlara bakınca, ne yalan söyleyeyim tepkisiz kalamadım. Dilim de şişmesin diye, affınıza sığınarak seçime kadar böyle devam edeyim dedim.
***
Öncelikle 14 Mayıs’ta olacak olan seçim herhangi bir seçim değil. Bu seçim “Cihan Harbi” mesabesinde benim anladığım kadarı ile. Kendi rutin konuşmalarımızda dahi her üç gündemden ikisi seçimler, siyaset, kim başkan olacak. Ve öyle noktalara gidiyor ki konuşmalar, kavga gürültü patırtı çıkması an meselesi her bir sohbette. Ki çıkmıyor da değil maalesef.
***
Her seçim dönemi öncesi yaşanan klasik bir süreç işin aslı bu durum. Zira sistemimiz, rahmetli Erbakan hocanın tabiri ile, demokrasiden ziyade DEMOKRATUR!
“Hayır efendim, ne münasebet! Bizim ülkemiz demokratik, laik bir Cumhuriyet!” diyen arkadaşlar. Özür diliyorum ama az ötede oynayın.
Demokratik ülkelerde doktorları dövebildiği için özgürleştiğini düşünen hastalıklı bir kitle olmaz!
***
Hırsızlık, soysuzluk, arsızlık yaparak, maddi & manevi değerlere saldırarak kariyerinde yükselişe geçemez! Hele hele gözde şehirlerden birine büyükelçi olarak asla atanmaz.
Televizyon ekranlarında, seçim meydanlarında, sahada karşılıklı olarak “Kim daha hain?” yarışması da asla yapılmaz, yaptırılmaz.
***
Demokrasi ile yönetilen bir yerde, devletin kartı ile sehven yapmış olduğu cüzi bir market alışverişinden dolayı aylarca mahkemede hesap verilir.
Herhangi bir platformda halktan herhangi birini aşağılayan siyasetçi, bilim adamı ya da her ne vasıfta insan olursa olsun, alaşağı edilir.
Hâsılı, değmez. Emin olun değmez. Vallahi de billahi de değmez.
***
Geçmiş dönemde ağzı yanmış ve halen küs olduğum kişilere dayanarak söylüyorum bunları.
Meclis TV’de saç saça baş başa kavga eden vekillerin akşam nargile kafede karşılıklı kahkaha attıklarını, akşam yemeğini birbirlerine ısmarlama yarışlarına girdiğini gördü bu gözler.
Yumruk yediği adamın evine misafir olanları, bir önceki gün sövüşenlerin ticari ilişkilerini duydu bu kulaklar.
***
Ülkemizde en eksik şey nedir, biliyor musunuz?
Dürüstlük!
Ve buna bağlı olarak dürüstlük.
Hoş, nasılsak öyle yönetiliriz ya.
Aslında şapkayı önümüze koyup bir düşünsek mi bir kere daha, ne dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.