Mücahit Hacı Yoldaş ve Margilan
Türkistan Notları köşemizden herkese merhabalar sevgili okurlar!
Geçtiğimiz günlerde, MGV Yayınları’ndan çıkan, Davut Gazi Benli’nin kaleme aldığı ‘Mayna Kanadında Taşkent’ adlı kitabını okudum. Yazarın Özbekistan izlenimlerini paylaştığı bu kitapta yer verdiği bölümlerinden birisi olan Hacı Yoldaş kısmı ilgimi çekti ve bu konuyu ben de köşeme taşımak istedim. Çünkü Hacı Yoldaş’ın doğup büyüdüğü şehri ziyaret etmiştim. Beni üzense o şehre gittiğimde Hacı Yoldaş’ı tanımıyor olmamdı.
Rivayet odur ki; günümüzde Özbekistan’ın Fergana Vadisi olarak bilinen bölgesinde yer alan Margilan şehri Kumtepe köyünde dünyaya gelen Yoldaş, 1912-13’lü yıllarda hac vazifesini yerine getirmek üzere yollara düşer. Öncelikle hilafetin payitahtı İstanbul’a gelir. Fakat görür ki ‘Balkan Harbi’ patlak vermiştir ve imparatorluk savaştadır. Cihat emri ve arzusu ağır gelir ve gönüllü olarak orduya katılır. Önce ‘Balkanlar’ sonra da ‘1. Dünya Savaşı’ sırasında gönüllü Osmanlı neferi olarak cenk eder. Kimi rivayetlere göre savaş bittiğinde, kimine göre de 1.Dünya Savaşı’ndan önce hac ibadetini yerine getirmek üzere Mekke ve Medine’ye gider. Döndüğündeyse memleket işgal altındadır. Yine gönüllü olarak Milli Mücadele’ye katılır ve Ermeni-Fransız mezalimine karşı Adana – Tarsus bölgesinde bilfiil görev alır. Cihat devam ederken burayı geride bırakıp köyüne dönmeye gönlü el vermez. Hacı rafıklarından bir kısmını Türkistan’a yolcu ederken diğerleriyle burada kalıp cihada devam eder.
Orduya katılımda gönüllü olan Yoldaş ve arkadaşlarının hikayesinde şöyle de bir detay vardır; Hacı Yoldaş ve Türkistanlı arkadaşları orduya gönüllü katılmak istediklerinde katılımın ücretli olduğunu ve paranın peşin alındığını öğrenirler. Bu durum karşısında hem üzülür hem de şaşırırlar. Bir şekilde parayı denkleştirir ve isimlerini yazdırırlar. Hareket emri çıktıktan sonra da komutanları gelir ve bizim Türkistanlılara paralarını iade eder. Sebebini ise şöyle açıklar: Orduya gönüllü kayıtlar başladığında özellikle Araplar katılmaktan kaçınır ve savaşa katılmazlar. Bunun üzerine kumandanlar da onlara; memleket işgal altında, sizler neden orduya katılmıyorsunuz, diğer insanlardan ve Türkistanlılardan utanmıyor musunuz, derler. Araplar da, onlar zaten aç kalmışlar, mecburen gönüllü katılıyorlar derler. Buna mani olmak için katılım ücreti adı altında gönüllü askerlerden emanet para alınır.
Yanında kalan Türkistanlı arkadaşlarıyla birlikte Tarsus’a yerleşen ve burada Fransız – Ermeni işgaline karşı direnen halkla birlikte uzun bir süre mücadele eden Hacı Yoldaş, Mayıs 1920’de çarpışmalarda aldığı bir kurşun yarasıyla şehit olur. Tarsus’ta bulunduğu süre zarfında halk ve Kuvayi Milliye neferleri tarafından hızlıca tanınmış ve sevilmiş bir mücahit olan Hacı Yoldaş, Milli Mücadele’nin Türkistanlı kahramanları olarak kanlarını bu toprağa dökmüş ve canlarını feda ederek şehit oluvermişlerdir. Aradan geçen yıllardan sonra Tarsuslular bu kahramanı unutmamışlardır. Günümüzde Tarsus’ta Hacı Yoldaş ve Türkistanlı mücahitler anısına anıt bulunmaktadır.
Gönül ister ki bu kahramanlarımızın adını daha çok yerde duyalım. Belgeseller, tanıtımlar, haberler yapılsın ki kardeşlik duygumuzu ve vatan müdafaasının ne demek olduğunu bir kez daha hatırlayalım.
Yukarıda adını verdiğim kitabın yazarı da Tarsus ilçesi ile Margilan şehri arasında bir dostluk köprüsü kurulması adına çaba göstermek istemiş. Bu konu hakkında da kitabında daha detaylı bahsetmiş.
Daha önce de kısaca bahsettiğim gibi Margilan şehri Özbekistan sınırları içerisinde Fergana Vadisi olarak bilinen bölgede yer alan küçük bir şehir. Nüfusu yaklaşık 250 bin civarında olan bu tarihi şehir günümüzde eski etkisini yitirmiş durumda pek tabii ki. Geçmişte tarihi ‘İpek Yolu’ güzergahı olan bu bölge günümüzde geçimini büyük oranda tarımla karşılamakta. Bunun yanında girişimci Türk firmalarının da bulunduğu irili ufaklı endüstriyel alanlar da mevcut. Geçtiğimiz yıl arkadaşlarımla gerçekleştirdiğim Fergana ziyaretinde vadide ayak bastığımız ilk şehirdi Margilan. Henüz tren garından çıktıktan birkaç dakika sonra hemen sohbet edecek birilerini bulmuştuk. Şehir merkezine ulaştığımızdaysa namaz için girdiğimiz ‘Konakhan Camii’ doğuya has ahşap işçiliği ve Buhara’ya has taş işçiliği ile bizleri mest etmişti. Orada tanıştığımız bir cami görevlisinin Türkiye’den geldiğimizi duyduğunda sevinçten gözleri parlamıştı ve camide bulunduğumuz sürece bize özel ihtimam göstermişti. Vadideki tüm şehirler boyunca hemen herkesin İslami hassasiyetlere sahip olduğu, muhafazakar ve mutaassıp olarak niteleyebileceğimiz bu bölgede halkın bize karşı sıcakkanlı ve samimi yaklaşımlarını asla unutamam.
Bu vesile ile tüm kahramanlarımızı rahmetle anıyorum. Türkistan ile Anadolu arasındaki bağların eskisinden daha kuvvetli olduğu günlere ulaşmak dileğiyle hoş ve esen kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.