Cengiz Han ve Börte Hatun
Türkistan Notları köşemizden merhaba sevgili okurlar! Bugünkü yazımızda başlıktan da görülebileceği üzere tarihi bir konuya değiniyor olsak da aslında sanatı ve edebiyatı da ilgilendiren, ata yurttan ana yurda köprü olabilecek bir konuyu ele almaya çalışacağım.
Kazakistan’da bulunduğum süre boyunca pek çok kez tiyatroya gitme fırsatı buldum. Doğrusu burada sahne performanslarının çok üst seviyelerde olduğunu söyleyebilirim. Hatta beni hem çok şaşırtan hem de mutlu eden bir durumla da karşılaşmıştım. Karagandı şehrinde yer alan Saken Seyfulin adlı dram tiyatrosuna gittiğimde lobide tiyatro salonuna ait ödüller ve plaketler arasında şehrin tiyatro ekibinin birkaç defa Konya’da katıldıkları yarışmada dereceye girmiş olduklarını gördüm. Türkiye Devlet Tiyatroları himayesinde Konya’da düzenlenen ‘’Bin Ses Bin Nefes Uluslararası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali’’ne ‘Dede Korkut’ eserleriyle katılan Karagandı Saken Seyfulin Tiyatro Salonu iki kez dereceye girerek ödüllendirilmiş. Açıkçası ödül vitrinini incelerken bu beklemediğim bir durumdu ve ister istemez hem şaşırmış hem de mutlu olmuştum.
Geçtiğimiz günlerde de Türkistan’da bir arkadaşımın davetiyle ‘Börte’ oyununu izlemeye gittik. Kazakistan’da ilk kez Türkistan’da sahne alan ‘Börte’ günümüzde hala hayatta olan önemli Kazak yazarlardan Dulat İsabekov’un bir eseri. Kendisi de oyun başlamadan önce katılımcılara hitap ederek kısaca anılarını paylaşmıştı. Dünyada birkaç ülkede sahne alan eser Cengiz Han’ın birinci eşini konu alıyor. Babalarının ahitleşmelerinin bir neticesi olarak birbirlerine eş olan Timuçin ve Börte önceleri sıradan bir ömür sürse de kaderin cilvesi ile Timuçin zamanla ülkelere hükmeden bir imparatorluğun kurucusu Cengiz Han oluveriyor. Döneminin en büyük emperyalist gücü olan Moğol İmparatorluğu’nun sonraki hükümdarlarının da annesi olan Börte Hatun, Cengiz Han’ın en sadık yoldaşı ve destekçisi olarak biliniyor. Tarihi kaynaklarda kendisi hakkında çok detaylı malumat da bulunmuyor. Eserin sahnelendiği sıralarda bir gazeteye röportaj veren yazar ‘Börte Hatun’ hakkında samanlıkta iğne ararcasına bilgi ve kaynak aradığını da belirtmiş. Hal böyle olsa da oyunda tarihi süreçten ziyade ‘Börte Hatun’ merkezli bir işleyiş hakim. Yazar Dulat İsabekov’un tarzı da genel olarak böyle zaten. Kazakistan’da hakkında pek çok makale yazılmış, ulusal ve uluslararası çalışmalarda adını öne çıkarmış, kullandığı üslup itibariyle Kazakistan’ın her köşesinin diyalekt sözlerine öykülerinde yer verebilen ve eserlerinde betimlemecilikle kendini belli eden bir yazar Dulat İsabekov. Yönetmen ve oyuncu ekibinin de emekleriyle ‘Börte’ öyküsündeki kıskançlık, sevgi ve hırs duyguları olabildiğince güçlü bir şekilde izleyiciye yansıtıldı diyebilirim.
Dulat İsabekov’un eserleri zengin dil içeriği ve hayal gücü ile oldukça değerli. ‘Börte’ oyunun da Türkiye’de sahne alması halinde büyük bir ilgi göreceğini düşünüyorum. Böylelikle çeşitli alanlarda karşılıklı içerik akışı da bir nebze hız kazanmış olur. Gerçi her ne kadar günümüzde Türk Edebiyatı yazarlarından ve eserlerinden Kazakistan Türkçesine tercüme edilip kitaplaştırılan ya da sahne alan pek fazla içerik olmasa da ilerleyen süreçte Kazakistan’da Türk Edebiyatı’nın önemli eserlerinin tanınmaya başlayacağına inanıyorum.
***
Bugün değinmek istediğim bir diğer konu da kökenbilim yani etimoloji ile ilgili. Açıkçası hangi dil olursa olsun sözcüklerin tarihsel bilgisi bana hep ilginç gelmiştir. Bir kelimenin nasıl ortaya çıktığı, ne gibi değişimlere uğradığı hep tartışılan konulardandır. İşte bununla alakalı bir habere denk geldim. Egemen Kazakistan gazetesinde yayımlanan bir makaleye göre Rusça ‘Loşad’ yani ‘at’ kelimesi aslında Kazakça ‘Alaştın attarı’ (Alaş’ın atları) ifadesinden türeyerek ‘alaş at – loşad’ şeklinde ortaya çıkmış. Gerçi makalede bahsi geçen tarihte günümüz çağdaş Kazak Türkçesi ya da Türkiye Türkçesi yoktu elbette. Nitekim ‘Alaş’ ifadesi de Kazakça sözlüklerde günümüz Kazaklarının kendilerine ‘Kazak’ demeden önce uluslarını ifade etmek için kullandığı bir tanım sözcüğü. Sözlükte ayrıca günümüzde Kazak, Kırgız ve Tatar olarak bilinen boyları tanımlamakta kullanılan ortak bir ulusu ifade ettiği gibi memleket, millet ve yabancı anlamları da taşıyor. Ama söz konusu makalede bahsedilen ‘Alaş’ sözlük anlamındaki ilk şeklinde kullanılıyor. Açıkçası ilginç bir konu. Buna benzer başka kelimelerin de Türk dillerinden Rusça’ya girdiğini duymuştum. Ancak bunların şehir efsaneleri mi yoksa gerçek mi olduğunun cevabını da sanırım dil bilimciler verecektir.
Bu arada atlarla ilgili Kazakistan’da çok kapsamlı çalışmalar var. Sonraki yazılarımızda imkan buldukça bu çalışmalara da değinmeye çalışacağım. Tekrar görüşünceye dek şimdilik hoş ve esen kalınız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.