Menderes'in Ecdada Duyarlılığı ve Neticesi!
Düşünürlerden biri şöyle der.
“Kahramanlar tarihi oluşumları kendilerine göre yazar ve yazdırırlar”
Yerini bulan bu söz. Tarihsel olarak da ispatlanmaktadır.
Sadece kahramanlar mı?
Onların arkasına sırt dayayıp kendilerini de, onların kahramanı yapanların tezlerinin aksi çıktığında vaveylaları da ibret vericidir.
Nitekim Kurtuluş Savaşımızı aslında kimler başlatmış kimler onlara yardımcı olup öne geçmiş olanlarında yardımcıları zaferin sonunda unutu(turu)lmak istendiği gözden kaçmamıştır.
Hele Osmanlı İmparatorluğu’nu yeksan etmek için uğraşan düvellerin Türk azmi karşısında çekilmeyi devletin isim değiştirmesi pazarlığı içinde kabul etmeleri!…
Son Osmanlı Sultanı Vahdettin için Merhum Ecevit’in bile son deminde ikrar ettiği gibi Vatan haini olmadığı belgelerle meydana çıkmaktadır.
Tarihlerimiz de, “İngilizlerle kaçtı” kayıtlarının aksine Mısır Kıralı Faruk’a darbe sonunda Roma’da balolu hayat yaşattırırlarken…
Sultan Vahdettin’in İngilizler tarafından zorla kaçırılıp Malta Adası’na atılıp sülalesi ile aç bırakıldığını kaçımız biliriz.
İşte bunlarla bir örnek var ortada.
Paris’te borcundan dolayı defnedilmesine müsaade edilmeyen son Sultan Vahdettin’in
Ve Osmanlı hanedanının yurt dışı hayatları!
Ve ecdadına saygı duyguları içinde olanın yaptığı ama kahramanların elitleri tarafından sebebi mezalimini ortaya koymak isterim.
***
Geçen günlerde değeli yazarlardan Sayın Hüseyin Öztürk’ün makalesinde olanları yıllar evveli rahmetli Menderes’in Baş Müsteşarı rahmetli Ahmet Salih Korur’dan dinlemiştim.
Hemen hemen aynı anlatım olan olayı okuyanlar olabilmiş olsalar da okumayanlar için birde bendeniz vurgulamak isterim.
***
NATO toplantısı için zamanın Başbakanı rahmetli Menderes 1952 yılında Paris’e gider Bu arada Müsteşarına sorar. “Burada Osman oğulları ailesi hanedanından yaşayanlar varmış nasıl buluruz” diye.
Müsteşar “Elçi beyden öğreniriz” sonu gelen ve Osmanlı hanedanı hakkında hiçbir bilgisi olmayan elçinin cevabına bakın,
“Efendim onlarla ilgilenmek kanunen yasak olduğu için bilmiyoruz”.
Rahmetli Menderes hışım ve hayıflanma içinde “Onları 24 saat içinde bul. Ya bulundukları yerin adresi veya bulamazsan istifan ile gel” der
Elçinin bulduğu yere rahmetli ile giderler.
Paris yakınlarında bir restorana gidip Osmanlı hanedanının durumunu gören rahmetli Menderes gördükleri karşısında hüzün içinde çılgına döner.
Devlet-i Aliye’nin ulu Hakanı Sultan Abdülhamid Han’ın 80 yaşındaki hanımı Şefika Sultan, 60 yaşındaki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları, restoranın bulaşıkhanesinde Fransızların bulaşıklarını yıkamaktadırlar.
Rahmetli Menderes gözyaşlarını tutamaz. Şefika Sultan’ın ellerine sarılır ve;
“Anne ne olur affet bizi, geç geldik” der.
Ayşe Sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü bu vatan evladına;
“Sen kimsin?” Diye sorar. Rahmetli Menderes;
“Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım” der.
“Ben başbakanım” sözünü duyan Osmanlı Sultanı’nın eşi Ayşe Sultan Hanımefendi sevinçten öyle bir çığlık atar ki kalbi duracak gibi olur, bayılır.
***
Rahmetli Menderes Türkiye’ye döner dönmez doğruca Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a çıkar.
“Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm. Onların Türkiye’ye dönmeleri için af kanunu çıkaracağım” der. Konan kaidelere sadık kalmak isteyen Celal Bayar da;
“Adnan Bey aman sus! Sakın bu konuyu bir daha başka yerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuvvetlerin içindeki cunta Türkiye’de ihtilal yapar” vurgusu ile konuyu kapatmak ister. Biraz sonra Rahmetli Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu masanın üzerine bırakarak dışarı çıkar. Mektupta şunlar yazılıdır:
“Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes.”
Bu istifa mektubu Ezanın kendi şekli ile okunması hususunda yapılan müzakere sonu da verdiği istifanın 2. sidir. Daha sonraları dörde varmıştır.
Rahmetli Menderes’in istifadan vazgeçmesi için epeyce uğraşılır ve hanedan hanımlarının yurda dönmelerine izin verilmesi şartıyla Rahmetli Menderes istifadan vazgeçer.
***
İstanbul’a dönenler arasında Sultan II. Abdülhamid Han’ın hanımı ve kızı da vardır. Bir sabah erken saatte Teşvikiye’deki evlerinin kapısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan açar. Gelen kişi Rahmetli Menderes’tir.
“Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmek isterim” der.
Başında tülbent elinde tespihiyle Rahmetliyi karşılayan Şefika Sultan;
“Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz…” der. Başbakan da;
“Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk…” demesinden sonra Şefika Sultan; “Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık” der. Rahmetli Menderes de;
“Zararı yok efendim. Bendeniz elinizi öperek hayır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim” der.
Ayrılırken şişkince bir zarfı sunar…
Sunar ama
Osmanlı ismini yok etmek isteyenlerin oğul veya torunları aynı kanaatle Osmanlı hanedanına kinlerini atamamışlardır.
İhtilal yapılınca hemen fırsatçılıkla bu olayı yetiştirirler
Yetiştirilenlerde İstiklal Mahkemesi’nin daha da ileri aynı olan Yassı Ada Mahkemeleri’nde Rahmetliye devletin parasını nasıl Sultan ailesine vermekle vatan hainliği yaptığının hesabını katmerlice sorarlar.
Malum İstanbul’da ki kartellerde, mal bulmuş mağribi gibi büyük manşetlerle halka duyururlar… Rahmetli Menderes’in ecdadına yaptığı insanlık işlemini insanlık dışı kinler içinde olanlar böyle karşılamıştır.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
***
Not: Konya Tarihi Sanayi Mektebi binasında okuyanların yıllık toplantısı 27 Mayıs 2012 Pazar günü sabahından itibaren 1. Organize Sanayii Kayahan Sanayi Binası’nda yapılacaktır.
O gün Meram Meslek Lisesi önünden vasıta kalkacaktır. Şimdiye kadar iştirak etsin etmesin bu binada tüm öğretmen olan ve okuyanlar davetlidir
“Kahramanlar tarihi oluşumları kendilerine göre yazar ve yazdırırlar”
Yerini bulan bu söz. Tarihsel olarak da ispatlanmaktadır.
Sadece kahramanlar mı?
Onların arkasına sırt dayayıp kendilerini de, onların kahramanı yapanların tezlerinin aksi çıktığında vaveylaları da ibret vericidir.
Nitekim Kurtuluş Savaşımızı aslında kimler başlatmış kimler onlara yardımcı olup öne geçmiş olanlarında yardımcıları zaferin sonunda unutu(turu)lmak istendiği gözden kaçmamıştır.
Hele Osmanlı İmparatorluğu’nu yeksan etmek için uğraşan düvellerin Türk azmi karşısında çekilmeyi devletin isim değiştirmesi pazarlığı içinde kabul etmeleri!…
Son Osmanlı Sultanı Vahdettin için Merhum Ecevit’in bile son deminde ikrar ettiği gibi Vatan haini olmadığı belgelerle meydana çıkmaktadır.
Tarihlerimiz de, “İngilizlerle kaçtı” kayıtlarının aksine Mısır Kıralı Faruk’a darbe sonunda Roma’da balolu hayat yaşattırırlarken…
Sultan Vahdettin’in İngilizler tarafından zorla kaçırılıp Malta Adası’na atılıp sülalesi ile aç bırakıldığını kaçımız biliriz.
İşte bunlarla bir örnek var ortada.
Paris’te borcundan dolayı defnedilmesine müsaade edilmeyen son Sultan Vahdettin’in
Ve Osmanlı hanedanının yurt dışı hayatları!
Ve ecdadına saygı duyguları içinde olanın yaptığı ama kahramanların elitleri tarafından sebebi mezalimini ortaya koymak isterim.
***
Geçen günlerde değeli yazarlardan Sayın Hüseyin Öztürk’ün makalesinde olanları yıllar evveli rahmetli Menderes’in Baş Müsteşarı rahmetli Ahmet Salih Korur’dan dinlemiştim.
Hemen hemen aynı anlatım olan olayı okuyanlar olabilmiş olsalar da okumayanlar için birde bendeniz vurgulamak isterim.
***
NATO toplantısı için zamanın Başbakanı rahmetli Menderes 1952 yılında Paris’e gider Bu arada Müsteşarına sorar. “Burada Osman oğulları ailesi hanedanından yaşayanlar varmış nasıl buluruz” diye.
Müsteşar “Elçi beyden öğreniriz” sonu gelen ve Osmanlı hanedanı hakkında hiçbir bilgisi olmayan elçinin cevabına bakın,
“Efendim onlarla ilgilenmek kanunen yasak olduğu için bilmiyoruz”.
Rahmetli Menderes hışım ve hayıflanma içinde “Onları 24 saat içinde bul. Ya bulundukları yerin adresi veya bulamazsan istifan ile gel” der
Elçinin bulduğu yere rahmetli ile giderler.
Paris yakınlarında bir restorana gidip Osmanlı hanedanının durumunu gören rahmetli Menderes gördükleri karşısında hüzün içinde çılgına döner.
Devlet-i Aliye’nin ulu Hakanı Sultan Abdülhamid Han’ın 80 yaşındaki hanımı Şefika Sultan, 60 yaşındaki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları, restoranın bulaşıkhanesinde Fransızların bulaşıklarını yıkamaktadırlar.
Rahmetli Menderes gözyaşlarını tutamaz. Şefika Sultan’ın ellerine sarılır ve;
“Anne ne olur affet bizi, geç geldik” der.
Ayşe Sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü bu vatan evladına;
“Sen kimsin?” Diye sorar. Rahmetli Menderes;
“Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım” der.
“Ben başbakanım” sözünü duyan Osmanlı Sultanı’nın eşi Ayşe Sultan Hanımefendi sevinçten öyle bir çığlık atar ki kalbi duracak gibi olur, bayılır.
***
Rahmetli Menderes Türkiye’ye döner dönmez doğruca Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a çıkar.
“Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm. Onların Türkiye’ye dönmeleri için af kanunu çıkaracağım” der. Konan kaidelere sadık kalmak isteyen Celal Bayar da;
“Adnan Bey aman sus! Sakın bu konuyu bir daha başka yerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuvvetlerin içindeki cunta Türkiye’de ihtilal yapar” vurgusu ile konuyu kapatmak ister. Biraz sonra Rahmetli Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu masanın üzerine bırakarak dışarı çıkar. Mektupta şunlar yazılıdır:
“Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes.”
Bu istifa mektubu Ezanın kendi şekli ile okunması hususunda yapılan müzakere sonu da verdiği istifanın 2. sidir. Daha sonraları dörde varmıştır.
Rahmetli Menderes’in istifadan vazgeçmesi için epeyce uğraşılır ve hanedan hanımlarının yurda dönmelerine izin verilmesi şartıyla Rahmetli Menderes istifadan vazgeçer.
***
İstanbul’a dönenler arasında Sultan II. Abdülhamid Han’ın hanımı ve kızı da vardır. Bir sabah erken saatte Teşvikiye’deki evlerinin kapısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan açar. Gelen kişi Rahmetli Menderes’tir.
“Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmek isterim” der.
Başında tülbent elinde tespihiyle Rahmetliyi karşılayan Şefika Sultan;
“Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz…” der. Başbakan da;
“Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk…” demesinden sonra Şefika Sultan; “Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık” der. Rahmetli Menderes de;
“Zararı yok efendim. Bendeniz elinizi öperek hayır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim” der.
Ayrılırken şişkince bir zarfı sunar…
Sunar ama
Osmanlı ismini yok etmek isteyenlerin oğul veya torunları aynı kanaatle Osmanlı hanedanına kinlerini atamamışlardır.
İhtilal yapılınca hemen fırsatçılıkla bu olayı yetiştirirler
Yetiştirilenlerde İstiklal Mahkemesi’nin daha da ileri aynı olan Yassı Ada Mahkemeleri’nde Rahmetliye devletin parasını nasıl Sultan ailesine vermekle vatan hainliği yaptığının hesabını katmerlice sorarlar.
Malum İstanbul’da ki kartellerde, mal bulmuş mağribi gibi büyük manşetlerle halka duyururlar… Rahmetli Menderes’in ecdadına yaptığı insanlık işlemini insanlık dışı kinler içinde olanlar böyle karşılamıştır.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
***
Not: Konya Tarihi Sanayi Mektebi binasında okuyanların yıllık toplantısı 27 Mayıs 2012 Pazar günü sabahından itibaren 1. Organize Sanayii Kayahan Sanayi Binası’nda yapılacaktır.
O gün Meram Meslek Lisesi önünden vasıta kalkacaktır. Şimdiye kadar iştirak etsin etmesin bu binada tüm öğretmen olan ve okuyanlar davetlidir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.