Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Kutuplara bahar gelmez

Kutuplara bahar gelmez

Baharsız geçişsiz, selamsız sabahsız, öyle hızlı ve çabuk, aniden ve birdenbire, bir sabahleyin gözlerimizi açtığımızda, yaz mevsimi gelmişti. Kapımızın çalınışını hiç duymadığımız halde, içeriye kadar girip, salonun orta yerine kuruluvermişti, yaz. Biz uykudayken, rüyamızda baharı görüyorken, gözlerimizi bu gerçekliğe açtık işte bir sabah, baharsız geçişsiz, selamsız sabahsız, öyle hızlı ve çabuk, aniden ve birdenbire…

Oysa o kadar da söyledim. Beni dinleyen mi var? Köprülerin, bağlantıların, el verişlerin, buçukların ve aradakilerin gerekliliğini o kadar demiştim demesine ama koskoca mevsim beni mi dinleyecekti elbette; bu tavşanın küskünlüğü, o dağı alakadar dahi etmezdi. Zaten etmedi de. Duymadı bile beni. Bildiğini okuyan, anlı şanlı, içinde Güneş gibi bir yıldızı barındıran devasa ve destansı bir mevsim, sorgusuz sualsiz bir şekilde gelip yerleşti işte, salonlarımızın, giysi dolaplarımızın, şimdimizin ve yakın geleceğimizin içine. Anlatabildim değil mi, öncesi baharsız, paldır küldür gelen bir yaz mevsimini yaşamaya başladık, bu yıl. Ne diyelim, hayrolsun!

Şu koşu yarışlarındaki “hazııır, başla!” nidasını ve uyarısını hiç duymamış gibiyim. Gafil avlanmış gibi, hazırlıksız yakalanmış gibi, sudan çıkmış balık gibi… Yarış ne zaman başladı, ‘mevsimlik’ diye sıfatlanmış giysilerimi zaten ne zaman giyebildim, hiç anlamadım. İnanın kışlık kazaklarım ve güneş kremlerim, ilk kez böyle yan yana gelip, bu kadar yakından tanıştılar birbirleriyle, bu sene. Hepimiz şaşkınız…

Oysa bu anilik, bu birdenbirelik; bu baharsızlık, endişelendiriyor beni. Sağı solu hiç belli olmayıp, 1 dakika önce gülüp eğlenirken, 1 dakika sonrasında sinirlenip azarlayan insanlar gibi… Tekinsiz bir şey gibi. Ha geldi ha gelecek diye nevbaharın yollarını gözlüyorken, yaz mevsimi o yolları ateşten ayaklarıyla çoktan adımlayıp aşmış bile. Sadece giysiler değil; ben ve biz, yani biz hepimiz şaşkınız. Şahsen çokça endişeliyim de… Demiş miydim gerçi?

Bir yakadan bir yakaya, köprüsüz ve bağlantısız bir şekilde uzun atlayış yapmış olduk, bu baharsızlık yüzünden. Arada, denize düşüp boğulanlar da olacak, korkarım ki. İki yakamız bir araya gelir mi hiç öyle, damdan düşer gibi? Bu grisizlik, siyahtan beyaza aniden geçiş ve atlayış, umulur ki, gözleri kör etmez, parlak aydınlığı ile. Bakışlara bir alışma süresi vermediği için, o alıştırma evresi hiç yaşanmadığı için, bir kısa devreyle sonuçlanmaz inşallah, kıştan yaza bu aniden geçişimiz, yani diyeceğim o ki, baharsızlığımız.

Desenize, artık çoğumuzun, ortak paydaları kaybedip zıt kutuplara ayrılışı, mevsimlere de sirayet etti, en sonunda. Yaz ve kış, ak ve kara… Geçiş yok, bağlantı yok, bahar yok, köprü yok, gri yok, ortak paydalarda buluşma ve bunun getireceği empati ve hoşgörü, zaten hepten yok! Çizgiler çok kalın ve net. Kıştan yaza geçiverdik, işte o kadar! İtirazı olan? Bahara ve ara bulmaya ne hacet? Konuyu da alıp böyle bağladım bu arada, evet.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi