Küreselleşme ve Türkiye
Türkiye üzerinden oynanan oyunların insanlar tarafından anlaşılabilmesi ve küresel çete tarafından dayatılan oyunun ardındaki nihai büyük planın algılanması için bu güne kadar ortaya konan küreselleşme ile ilgili yanıltıcı argümanların yeterince farkına varılamadığı ve sorgulanmadığı görülmektedir.
Görünüşte az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin lehine gibi gösterilmeye çalışılan küreselleşme olgusu özü itibari ile uygulanmakta olan kapitalist sistemin ortaya çıkan aksaklıklarını gidermek ve sömürge düzeninin sürekliliğini sağlamak için başta ABD olmak üzere kapitalist sistemin dünya üzerindeki egemenliğini sürdürmek amacını taşımaktadır.
Adına ister küreselleşme isterse de yeni dünya düzeni densin kapitalist hegemonya hangi sebeple olursa olsun bu güne kadar tam olarak ulaşamadığı ülkelerin kaynaklarını daha kolay ve etkili bir biçimde kendi sistemine entegre etmek için küreselleşmenin bir parçası olarak BOP’u (Büyük Ortadoğu Projesi) uygulamaya koymuştur.
Ortadoğu’da Arap Baharı denen dış destekli anarşi ortamının henüz başlamadığı dönemlerde küresel sermaye temsilcilerinin açıklamaları ile ifade edilen BOP, şimdilerde tedavülden kaldırılmış gibi gözüküyor olsa da sistemde en küçük bir değişikliğin olmadığı gören gözler tarafından ifade edilmektedir.
Bu gerçek son Suriye ve Libya olayları ile artık saklanamaz bir hale gelmiş olmasına rağmen BOP’ un (Büyük Ortadoğu Projesi) ana çerçevesinin çizildiği NATO toplantısının 2004 yılı Haziran ayında Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilmiş olduğu bile unutulmuş veya unutturulmuş görünmekte ve bu durum her vesile ile BOP’un küresel ittifakın bir oyunu olduğunu bilmeden yandaşlık yapanlar tarafından hala bir övünç kaynağı olarak dillendirilmektedir.
Yeni Dünya Düzeni ve onun parçası olan BOP’ un Ortadoğu coğrafyasında komşumuz olan ülkelerin insanlarının bu gün içine düşürüldüğü kardeş kavgasının ana sebebi olmasına rağmen bu oyunun farkına varılmadığı zaman bir süre sonra Anadolu topraklarının da bir kardeş kavgasının yaşanacağı zemin haline dönüşeceği
endişesini taşımayanlar nasıl bir yanılgı içinde olduklarını fark etmeseler de bu ülkenin namuslu insanları tarafından bu gerçek plan boşa çıkarılıncaya kadar geçecek sürede daha yıllarca haykırılmaya devam edilecektir.
Dünya siyonizminin gayri meşru çocuğu vahşi kapitalizm belasının hala farkına varamamış insanlar ile farkına varmış olmalarına rağmen iktidar nimetlerinden faydalanmayı önceleyen siyaset bezirganlarının bu haykırışa kulak vermediklerinin görülüyor olması herkesin bu zamanda aynı suskunluğa bürünmesini gerektirmeyecektir.
Siyasi çıkarları uğruna dış kaynaklı emperyalist oyunların ortadan kaldırılması için başlatılan tüm gayretleri ortadan kaldırılması gereken veya ortadan kaldırılmasa bile millet nazarında küçük düşürülüp yokluğa mahkum edilmesi gereken bir çaba olarak gören yerli müstevliler bu başkaldırışı yok etmek için bu güne kadar olmadık baskı yöntemleri uygulamış olsalar da milletin çoğunluğunun bu oyunun bir parçası haline
gelmediğini görmek mümkündür.
1990’ların başlarında yaşadığımız körfez savaşı sonrasında millet olarak maruz bırakıldığımız az gelişmişliği kırmak için yenidünya düzeni ile birlikte küresel bir barışın hâkim olacağı bir küreselleşme zaman dilimi içine girdiğimiz ifade edilmişti.
İçine dâhil edildiğimiz küresel entegrasyon ile güya gelişme ve kalkınma gerçekleşecek, demokrasiler gelişecek ve milletler ekonomik olarak büyüyecekti.
Çünkü komünist blokun çökertilmesi ile sosyalizm tehlikesi dünya milletleri için sona erdirilmiş Teknolojik alandaki devrim sayılacak gelişmelerle neredeyse tarihin sonu gelmişti ve bunun için de sosyal demokrasi içinde ülkelerin refahını artıracak adına “Üçüncü Yol” denen bir dönem başlatılmış olacaktı.
Hatta bu uğurda insanların yıllarca birbirlerini katlettikleri sağ ve sol kavramları bile yeniden anlamlandırılmış ABD’ de başlayıp Avrupa’da önce İngiltere’de sonra da Almanya’da benimsenen yeni bir yapılanma hayata geçirilmişti.
Yaklaşık bir yirmi yıl geçtikten sonra şöyle kenara çekilip olan bitene bir kez daha baktığımızda görünen neticenin maalesef bu ülkede tam da küresel emperyal güçlerin istediği şekilde terörizm adı altında inançlara karşı verilen bir savaşın devam ettiği, küreselleşmenin kendi kültürünü inkar etme haline dönüştürüldüğü, hemen herkesin herkes ekonomik ve küresel siyasi analist olduğu, sabahtan akşama kadar bütün televizyon ekranlarının jeopolitik analizcilerle doldurulduğu ama dünya coğrafyasına bakıldığında ise bir sürü yeni ulus-devlet türetilmeye çalışıldığı görülecektir.
Bütün bu olayların dünya da bu güne kadar bulunmuş enerji kaynaklarının %70’inin bu bölgede olması, keşfedilmeye çalışılan enerji kaynaklarının %47’sinin de yine bu bölgede bulunması nasıl bir gerçekse, bu bölgeye yeniden daha güçlü bir şekilde çöreklenmeye çalışan küresel emperyalist hegemonya da o kadar gerçektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.