Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

KURAN AYINI BİTİRİRKEN

KURAN AYINI BİTİRİRKEN

Sadece zorluklarla geçen Mekke döneminde değil Hicretten sonrasında Medine döneminde bile evinde bir günlük yiyeceğin bile olmadığı Hz. Peygamberin(sav) anlatıldığı bir Ramazan Ayını daha tamamlamak üzereyiz.

Günlük yiyeceği sadece birkaç hurmadır diye yana yakıla anlatılan bir Peygamberin(sav) Müjdelediği Rahmet Ayı Ramazanın gölgesi üzerimizden kalkmak üzeredir.

Varını yoğunu Allah(cc) rızası için Hz. Peygamberin(sav) emrine verip ailesine de Allah(cc) ve Rasulünü(sav) bırakan İlk Halife Hz. Ebu Bekir’in(ra) cömertliğinden ve faziletinden bahsedilen bir Ramazan ayını daha bitiriyoruz.

Halifelik döneminde bile üzerindeki cübbesinden yama eksik olmayan Adaletin timsali diye dünyaya örnek göstermeye çalıştığımız Hz. Ömer(ra)in destanlaştırılarak hikâye edildiği bir Ramazan ayını daha uğurlamak üzereyiz.

Ramazan ayı boyunca Kuranı Kerimler okuduk ve hatimler takip ettik ya.

Kaç ayet kaldı aklımızda, daha doğrusu kaç ayeti okuduk ve gereğince amel ettik?

Sahi, Kuran kıraatı ve hatmi ne demek hiç öğrenmeye çalıştık mı bu sürede?

Camilerde cemaatle eda etmek için özen gösterdiğimiz Teravih Namazlarını kılarken okunan ayetler Hz. Rasulullah’ın(sav) okuduğu miktarda mı yoksa birer ayet okuyarak mı Teravih Namazlarını eda ettik yine?

İmam efendilerin teravih namazlarında okudukları birer ayette veya çoğunlukla namazlık diye bilinen surelerle kılındığı şekli ile okunan 10 surede nelerin olduğunu hiç merak edenimiz oldu mu? 

Teravih Namazları arasında selam ile birlikte gürül gürül okuduğumuz Salatü Selamlar bizim için ne ifade etti veya hemen cami çıkışında konuşma konularımız hangi minvale dönüşüverdi?

Özellikle Hatimle Teravih kılanlara bu sözümüz.

İmamlarımızın Teravih Namazlarında okudukları ayetlerde Gecenin insanlar için bir dinlen me, gündüzün ise Allah’ın(cc) fazlı kereminden rızık edinme vakti olduğu pek çok defa açık seçik ifade edilmesine rağmen daha fazla kazanmak için personelimizi gece çalışmak zorunda mı bıraktık?

İftar sofralarına gelince.

Mübarek Ramazanda öyle çok iftar davetine katıldık ki evde çoluk çocukla iftar edecek zaman bulamadık nerdeyse diyenler iftar sofralarında neden hep biz varız da neden hiç fakir fukara yok acaba diye hiç düşündüler mi acaba?

Ya da iftara insanları biz davet etmiş isek, eşin dostun yanında bir sofrada sadece ihtiyaç sahipleri olsun veya her sofraya bir ihtiyaç sahibi otursun diye düşündük mü acaba?

Zekât meselesine gelince işler daha mı karışık oluyor yine.

Zekât hesabı yapılırken ev araba ve iş için kullanılan malzeme ve gayrimenkullerden hangileri fakirden yana hesaba katılarak zekâta dâhil edildi?

Fakirin Fukaranın bizim malımızdaki hakkı olarak öğrendiğimiz zekât mükellefiyetini yerine getirirken market market dolaşarak hangi marketin zekât paketlerinin daha ucuz olduğuna mı yoksa paket içeriğine göre ihtiyacı karşılayıp karşılamadığına mı baktık?

Her şeye rağmen Zekât ibadetini hakkıyla yerine getirmek için Hz. Rasulullah’ın(sav) dönemindeki gibi, bir organizasyon olmamasının sıkıntısını mı çektik yoksa Afrika’yı imar edeceğiz derken kendilerini mamur eden bir takım girişimlere mi verdik Zekâtımızı?

Sadakayı Fıtır hesabı yaparken sabah, öğle ve akşam kendi soframızda yer alanları mı göz önüne getirdik yoksa yasak savma kabilinden başka konularda güvenmediğimiz belirttiğimiz diyanetin fetvasına mı güvendik yine?

Ramazan ayını Kuran ayı olarak tarif ederken Kuranın nazil olduğu dönemdeki toplumsal zeminden bahsetmiş olmamıza rağmen hükümlerinin evrensel mesajlarını bugüne taşımak için tarihsel ve toplumsal mazeretler mi ürettik her zamanki gibi?

Ayetlerin hükümlerini yakın çevremizden başlamak üzere tatbik etmemiz gerekirken zaman ve mekândan soyutlayarak mı okuyuverdik?

Hz. Peygamberimizden(sav) aktarıldığı ifade edilen bir söz bize ulaştığında Hz. Rasulullah’ın(sav) vahye aykırı söz söylemesi ve eylemde bulunması mümkün değildir diyerek bilmediğimiz veya anlamadığımız bir sebepten ötürü sahih bir hadisi reddetmek durumunda mı kaldık?

Kuranı Kerimin uygulamalı öğretimi olan Sahih Sünneti Hz. Rasulullah’ın(sav) şahitliğinin sahih ve mütevatir bir şekli olarak görüp “Sadaka Rasulullah” demek yerine gelenek diyerek küçümsediğimiz Selefimizin tarihin çöplüğüne terk ettiği çer-çöp ne varsa alıp başımız üstünde yeri vardı mı deyiverdik?

Şimdi tam da bunları düşünmenin ve hesaba çekilmezden önce kendimizi hesaba çekmenin tam zamanı.

Bu Ramazan ayında yaptığımız kendimizle yüzleşme sonucunda kendimize geçer not verememiş ve gelecek Ramazana ulaşıp ulaşmayacağımız kesin olmadığına göre “Bizim Ramazanımız Başkalarının Ramazanı Gibi Olmamalı” diyerek son bir gayret göstermemiz gerektiğine inanıyoruz.

Yoksa Ramazanı bitiriyoruz derken kendimizi bitirmiş oluruz.

FARKINDA MIYIZ?

Kuran ayetleri ile ortaya konmuş olan ilahi ve evrensel ilkeleri Hz. Peygamberin(sav) uygulamaları ete kemiğe büründürmüştür. 

Hz. Peygamberin(sav) uygulaması olmayan ilkele görünüşte ahlaki olsa bile Müslümanlar için spekülatif bilgiden öte bir anlam taşımazlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi