Konuşmak ama nasıl?
Bizim dışımızdaki insanlarla halleşmek, ihtiyaç ve duygularımızı paylaşmak, dertleşmek amacıyla konuşuruz. Dünya işlerimizi konuşarak gideririz. Konuşmadan nasıl anlaşır ve anlaşılabiliriz? Bugün konuşmak ama nasıl? Diyelim dostlar.
Aslında konuşmak bir sanattır. Konuştuğunuz zaman etrâfınıza huzur da verebilirsiniz ya da bunun tam tersi konuşmalarınızla çevrenizi mutsuz da kılabilirsiniz. Söz kişinin kalbinin aynasıdır. Kalpte ne varsa ağızdan onlar dökülür. Kalp sevgi ile hem dem ise ağızdan tatlı ve hoş kelamlar dökülür. Ama kalpte kin, nefret, hased, çekememezlik varsa o kalpten kötü sözcükler çıkar. Gönül dilin hareket alanıdır. Kişinin kalbini ve gönlünü seyretmek istiyorsanız onun kullandığı kelimelere bakın yeter. Dolayısıyla kelâmı kibar insanlar genellikle gönül dostlarıdır.
Konuşurken kullanılan sözcükler karşımızdakinin kalbini onarır, feyizyab kılarken kimi zaman da kalbi bozar. Kişi konuşurken niyetini ortaya döker karşısındaki kişiyi hayra da şerre de yönlendirebilir. Meselâ tesirli güzel konuşmalar, sohbetler nasıl kişinin ruh dünyâsını pozitif yönde harekete geçirirse çirkin, kaba, nezâketsiz konuşmalar da, insanın rûhunu karartır, üzer, mutsuzluğa sevk eder. Sarf edilen sözler insanların kalp hallerinin ne durumda olduklarının işâretleridir. Kalbi zehirleyen sözler güzel insanlardan sirâyet etmez. Kötü insanlardan da elbette ki güzel sözler çıkmaz.
İnsanlar dil ile başkalarını ifsad edebilirlerken irşad da edebilir. Önemli olan onu nasıl kullandığımızdır. Tabi burada akıl devreye girer. Unutulmasın ki, akıl ve vicdan mekanizmasının kullanılmasıyla söylenen sözler her zaman hayra vesile olur. Böylesi konuşmalar bulunan ortam huzura ve neşe verir, imânı güçlendirir, kalbe şifa olur. Hatta kişilerden öyle konuşmalar sâdır olur ki, o konuşmalar hayat boyu unutulmaz yanı sıra müminin mânevi kalitesinin artmasına vesiledir.
Ayni zamanda dil, kabin istikâmetini gösterir. Kalp bilindiği üzere çok değişken ve bulunduğu ortama göre şekil alabilen bir vaziyettedir. Bu sebeple kalbi hayırla doldurmalıyız ki, dilden hayırlar çıksın. İnsanlar kelimelerle şifa bulurken kelimelerle hasta olurlar hatta o kelimelerle yaralanırlar ve bunun acısı ömür boyu unutulmaz. İki cihânın en kâmil insanı sevgili peygamberimiz aleyhisselam bu hususta buyuruyorlar ki; ‘Allâh’ın zikri dışında çok kelam konuşmayınız. Zirâ Allâh’ın zikri dışında çok söz, kalbe kasvet (katılık) verir. Şunu bilin ki, insanların Allâh’a en uzak olanları, kalbi katı olanlardır.’ (Tirmîzî, 62/2413)
Demek ki dili Cenâbı Hakk’ın zikri ile değerlendirmek boş ve lüzumsuz sözcüklerden kaçınmak en doğru olandır. Dil susunca gönül konuşur. Rahmânî sözcükler kalbe rahmet gibi hikmet yağdırır. Asıl olan gönül dilidir. İnsan sustukça kalbi rakikleşir, gönlü incelir. Susarak mârifete erişilir. Ama bugün nerde bu zerâfet insanlarda??? Bugün tâbiri yerindeyse ağzı olan herkes her konuda bilsin bilmesin ‘Bence…’ diye başlıyor konuşmaya…
Ârifler;’dilin sükûtu hikmeti artırır’ derler. Mevlânâ hazretlerinin çok beğendiğim şu sözünü de burada zikretmek yerinde olacak; ‘Kör cehâlet çirkefleştirir insanları… Suskunluğum asâletimdendir. Her lafa verecek cevâbım vardır lâkin lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye?’ buyurarak bizlere sözü söylerken tartarak konuşmamız gerektiğine dâir mesajlar verir. Hakikaten susmak güzel bir huydur. Bu konuda azâmî gayret gerektir.
Bir de boş konuşmak konusu var ki, o da önemlidir. Ne yazık ki boş konuşmak kalbi öldürür. Boş konuşmak kişinin gönül hallerini soldurur, imân zarar görür. İnsanları Hak ile meşgul etmekten alıkoyan her türlü gereksiz konuşma ömür sermâyesini tüketen müsriflerin hâli gibidir. İnsan dünyâya bir defa geliyor. O zaman hayâtı çok dikkatle ve itina ile yaşamak şaşmaz prensibimiz olmalı. Rabbim dilimizi her zaman hayra vesile kılsın inşaALLAH efendim. Hayırlı Cumâlar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.