Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Zamânı Hayırla Bereketlendir

Zamânı Hayırla Bereketlendir

Yazımıza her zaman ki gibi ‘Selam duâsı’yla başlamak isteriz;

Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Bu hafta nasipse 16.beyiti işleyeceğiz efendim; Günler geçiyor, ilk 18 beyit çok önemli, diyerek başlamıştık ilkyazımıza hatırlarsanız, neredeyse 2 hafta kaldı, 18. Beyte gelmeye. Hayırlısı bakalım inşallah devam edebiliriz.

Günler geçip gittiyse varsın geçsin. Ey pâk ve mübârek olan insanı kâmil sen vâr ol.” (16. Beyit)

Mesnevî Şerif’te her beyitte ayrı bir husus vurgulanıyor, kiminde akıl, kiminde mürşidi kâmil, kiminde sevgi-aşk. Bugünkü beyitte de, zaman konusu var. Bilindiği üzere zaman, durdurulma imkânı olmayan, geri getirilmesinin mümkünü bulunmayan bir kavramdır. Mâzidekiler geçip gitti, iyi de gitti ama nasıl gitti? Eğer gidenler hayırsa, hiç gidenlere hayıflanma, onlar ebedî bir âlemde kalıcı bir sermâye olarak karşına çıkacak. Eğer giden zamanda, işlenenler şer ise o zaman da, boşa ‘ah-vah’ etme onun yerine, vakit varken, tevbe et de, temizlen.

Giden gitti, sen asıl geleceğe odaklan, mâziye takılıp, yanıp-yakılarak enerjini boşa tüketme. Sen; ‘İbnul vakt’ ol da, ânını güzel değerlendir. Bâkî bir âlemin azığı bu dünyâdan gidiyor. Çok değerli olan zâmanını, ahret âleminde sana kâr sağlayacak amellerle meşgul ol. Elem ve kederle geçen günlerine gamlanma, o kara günleri değil geleceğin aydınlık günlerini düşün Her ânı ibâdet kıymetinde olan vaktini, hayırlı amellerle, ilerde sana fayda getirecek sadakayı câriyerlerle, ömür takvimini en verimli şekilde geçir. Sen ebedi istikbâlin için servet olabilecek haller biriktir. Bil ki, o birikimler, sana ahrette doyumsuz hazlar yaşatır.

Şurası bir hakikat ki, dünyâda geçirdiğin, üzüntü ve ıstırap dolu, gece gibi gündüzlerin, yarın seni aydınlık nurlu sabahlara taşıyacak, neticede seni hidâyete eriştirecek ehemmiyetli mânevî birikimlerdir. Sonuçta, Rahmeti Rahmânın nûruna ulaşacak, Kevser’den içeceksin. O sebeple, yaşadığın gam ve tasalar için sakın üzülme. Eğer senin derdin, devân olacaksa, yağsın başına çokça gam yağmurları, ne çıkar! Canlarını Hak için veren şehitlere bak, onların her biri kim bilir ne acılar yaşayarak, ruhlarını Hakk’a teslim ettiler. Olsun, ne var, ebedi bir cenneti kazanmak uğruna bir can değil, bin can fedâ edilir. Dolayısıyla sen yaşadığın her ânı, ebedi saadetini inşa etmek adına, ne yapabilirsin ona bak…

Bilinen o ki, dünyâda hiçbir keder, üzüntü devam edici değil, gidicidir. Görevini icra ettikten sonra o sıkıntı, elbet bir gün, çekip gider, ama geride ne bırakır ona bakmalı. Geçici fâni bir hayat için bâki bir sermâye bıraktı ise ne âlâ! Dünya hayâtı, sonlu ve sınırlıdır. İnsan uykudayken dahi zamanı tüketir, zaman da tükenir. İşte o akan zaman, öylesi akıp gitmemelidir. İnsan o zaman içerisinde kendini geliştirerek, tıpkı bir ağ örer gibi ahret huzûnu temin edecek dantelayı, gergef gergef işleyerek, kendini hem dünya hem ukbâ adına ölümsüzleştirecek faydalara yönelmelidir.

Zaman her zaman harekettedir ve dahi harekette, bereket ve rahmet vardır. Ömür sürecinde, insan zamânı boşa tüketeceğine, zaman içinde kendi hayrına olabilecek faydalı şeyler üretmelidir. Akıl bunun için vardır. Meselâ, kişiler dünyâda yaşarken, âile hayâtı çerçevesinde sâlih ve sâliha nesiller yetiştirerek, bâki âlemine katkı sunabilir. Yine dünyâdayken faydalı eserler icra ederek, kendisine farklı sadakayı câriye olabilecek güzel birikimlerini ebedi kazanım olarak ahret hânesine yazdırır. Hâsılı, insanoğlu dünyâdaki sayılı nefeslerini bilinçle harcar ise bu hâliyle sonsuz bir diriliğe erişecektir.

Geçen günler bir şekilde geçti, ey dost sen geleceğini güzelleştirmenin yollarını ara. Bu hususta sana bir Hak dostunun yârenliği yâni kâmil bir insanın dostluğu yeter. Sen onları yanına dost ve arkadaş edin. Çünkü o kâmil insanlar, gündüzün ve gecenin ışığı ve nûrudur. ‘Ey pâk ve mübârek insanı kâmil Sen vâr ol, sen yaşa’ derken, işte o bahsedilen kâmil insanlar, âlemin ışığı ve nûrudur. Kâinat onların güzel varlıklarıyla ayakta durmaktadır. Hakiki mânâda en kâmil insan, Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam’dır. Gelmiş ve geçmiş bütün Hak dostlarının, Hak âşıkları gemisinin kaptanı Rasûllah aleyhisselam’dır. Biz dünya gözüyle O inci-mercan-yakut insan güzelini göremedik ama şefaatine her dâim talibiz. O’nsuz olmaz, O’na her dâim muhtacız.

O kâmil Hak dostu dedi ki; ‘Ya Rabb’i ümmeti-ümmeti’, Rabb’i’de dedi ki; ‘Rahmeti-Rahmeti.’ Gerçekten O’nun gibisi cihâna gelmedi ve gelmeyecektir. ‘Âlemlere Rahmet’ tâbiri sâdece O’na âit bir sıfattır, ezelde başlamıştır ve ebede kadar sürecektir. O aleyhissalâtu vesselam bize hem dünyâda hem ahrette rahmettir. O zaman O’ndan ve rûhaniyetinden de, en kâmil düzeyde zaman mefhumunu güzel değerlendirerek, istifâdeler etmeli. Allah Rasûlünü sevmek bizi Allah Teâlâ’yı sevmeye götürür. Kâinâtın Biricik Rehberi’nin sevgisine erişmek içinde kâmil mürşidlere tâbi olmak lâzımdır. Çünkü Hak dostları, bizi Peygamber aleyhisselam sevgisine götüren en kâmil kılavuzlardır. Zira onlar; Peygamber vârisleridir. Onlar vâr oldukça, âlemler aşkla tanışır, insanlar hakiki vuslat yoluna erişir, etraf cemi belâlardan korunur. Kînâttaki her güzellik velilerin nasibi olarak sunulur. Onlar ‘vahdet denizi’nde inci-mercanlar, aşk okyanusunun da balıklarıdır. Efendim yine yazımızın sonuna geldik, balla keselim, dilerseniz, haftaya diğer beyitte görüşmek üzere, sizleri Kâinâtın Mutlak Hâkimine emânet ediyoruz.

Cumânız mübârek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi