Kız İstemek, Vermek ve Almak
"Kızımızı istediler" dedi baba. "Verdik" dedi sonra da.
"Kızlarını istedik" dedi öteki baba. "Aldık" dedi o da sonra...
Almak ve vermek eylemlerinin konusu bir insandı, cümle içlerinde. İnsan! O halde nasıl diyebildiler öyle, bir rahatsızlık duymadan içlerinde? Bilemedim.
Ne var ki, uzun dönemlerden bu yana süregelmiş olsa da, bir cümle kullanımı kalıbını olduğu haliyle -düşünüp sorgulamadan- alıp günlük jargonuma eklemekten imtina etmişimdir, oldum olası. Yıllardır ağızdan ağıza aktarılmış pis bir sakızı alıp çiğnemek fikrinin iyi bir fikir olduğunu kabul edemem, öyle ya. Zira bize kullanalım diye verilmiş hatta emredilmiş olan beynimizi kullanmamak emanete hıyanet, nankörlük ve hatta nimete karşı küfran olmaz mı?
İnsan ki yaratılmışların en şereflisi, meleklerin önünde secdeye kapandığı mahluk... Dünya hayatını deneyimlemek üzere, cinsiyet özelliklerinden azade ve beri olan bir ruhun, içine konulup gönderildiği bedenin, dişil ya da eril olarak sahneye çıkartılmış olması ise tamamen Yaratıcı'nın seçimi; hikmet sırrı.
Biz yaratılmışlar, bu seçimlerin değerlendirmesini yaparsak, haddi aşmış olmaz mıyız? Yukarıda sözünü ettiğim o beden, bir kadına ya da erkeğe ait olmasına göre daha değerli, değersiz, üstün ya da alçak olacak değildir, ki, bunu o şekilde değerlendirenler ne yazık ki şeytanın tuzağına düşerek nefslerine uymuşlar ve fiziksel güç kimdeyse onu daha üstün ve değerli saymışlardır.
İşte bu noktada şunu sormalıyız o halde: madem canlılar fiziksel kuvvetlerine göre değerleniyor ya da kıymetsizleşiyor, o halde bir aslan ya da bir ayı, bir adamdan daha üstün olmaz mı? Malum, öyle vahşi bir hayvana karşı kullanılabilecek hiç bir insani kas gücü ya da dövüş tekniği işlemez. Fakat onlar hayvandır işte önünde sonunda; aklı olmayan canlılar. Halbuki insan, akıl verildiği için, işte o yaratılmışların en şereflisi olma şanına layık görülmüştür.
Konumuza dönelim. Ne diyorduk? Kız almak ve kız vermek... Bir malı ya da eşyayı değil, bir insanı alıp vermek. Öyle mi? Peki bu almak ve vermek sözleri de nereden geliyor, bunların kaynağı nedir diye soracak olursak da aslında oldukça insani ve mantıklı bir gerekçe karşımıza çıkar. Şöyle ki: iki insanın bir araya gelip bir yuva kurmalarından önce, aileler tanışırlar ve bu işe izin/rıza/onay verirler ve alırlar. Güzel olanı da budur zaten... Fakat laf dönmüş dolaşmış, evlilik için onay istemekten ve almaktan çıkmış: kızın ta kendisini istemeye ve almaya dönmüş... Ayıptır! kadının izzetini yerlere seren ve insanın şerefine asla yakışmayacak olan bu ölümcül düzeydeki yanlış kullanım, ağızları kirletip algıları bozmuş. Algıları bozmuş, evet. Halihazırdaki ataerkil düzenin ekmeğine yağ süren böyle hatalı cümle kullanımlarına, doğruluktan ve dürüstlükten yana olan bir yiğit de çıkıp "dur!" dememiş bunca vakit. Garip... Fakat zararın neresinden dönülse kârdır şimdi. "Kral çıplak" diyecek kadar cesur, dürüst ve adil olmak için, hiçbir zaman geç değildir. Lisanımızı insana ve insanlığa yakışmayan kullanımlardan arındıralım. Kız istemek/kız almak gibi dehşet verici sözleri duyduğumuz zaman sesimizi yükseltelim ve bunları düzeltelim. Çünkü insan, yaşadığı -konuştuğu ve duyduğu- gibi inanır ve inançların şekillenmesinde kelimelerin ne kadar güçlü ve etkili olduğunu bugün hepimiz biliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.