KİŞİSEL TÜKETİMİN EKSEN KAYMASI
Sömürgeci kapitalizmin en önde gelen vasfı insanları faydalı veya gerekli olup olmadığına bakmaksızın bir tüketim aracı olarak görmesidir.
Aslında pek çok kimse tarafından sömürgeci kapitalizmin üretimi teşvik ettiği söylense de aslında tüketimi teşvik ederek vahşi kapitalizme dönüştüğü bir gerçektir.
Aslında tüketimin insanoğlunun dünya hayatı ile başlayan bir olgu olduğu gerçeğini bir kenara koymadan dünya hayatında neyin ne kadar tüketileceği dengesinin bozulmasıdır sömürgeci kapitalizm.
Bunun içinde kapitalizmin ilk ortaya çıktığı zamandan beri giderek önem kazanan tüketim olgusunun sürekli olarak tahrik edilmesiyle değişim ve dönüşümlere uğramış olmasıyla insanlar sonunda kişisel tüketimden kitle tüketimine geçiş yapmışlardır.
Bu değişim ve dönüşüm aynı zamanda ihtiyaç israf dengesinin de alt üst olması anlamına gelmektedir.
İnsan ihtiyaçlarını sınırsız, başta gıda olmak üzere üretilen varlıkları da sınırlı olarak tarif eden kapitalist düşünce ortaya koyduğu bu iddianın aksi olarak varlıkları sınırsızca tüketmenin bir ihtiyaç olduğuna insanları inandırmış gözükmektedir.
Kapitalizmin hâkim olduğu batı toplumlarında yaşanan sanayi devriminin etkisiyle mal ve hizmetlerde üretim süreçlerinin hızlanmış olması dolayısıyla ürün çeşitliliğinin ve bolluğunun ortaya çıkması sonucunda bu üretimin tüketilmesinin de yolları aranmaya başlamıştır.
Kapitalizmin krizi denilen zamanlarda bile üretimden ziyade tüketimin tahrik edilmesi bu nedenledir.
İlk yıllarda üretimin başındakiler başta olmak üzere varlıklı zengin üst tabaka dışındaki sıradan vatandaşların ihtiyaçları olmadığı için almadıkları veya alamadıkları pek çok ürün sonradan toplum hayatına yıkıcı reklam unsurlarının devreye girmesi ile ihtiyaçmış gibi gösterilerek pazarlanmış ve yeni tüketim anlayışının oluşması sağlanmıştır.
İnsanların ihtiyaçlarına yönelik tüketim anlayışlarının direnç noktası olan psikolojik duvarın “sinema filmi tadındaki reklamlar” ile yıkılması ile de toplu tüketim kavramı hayata geçirilmiştir.
Kapitalist politikaların uygulanması ile sözde üretimin arttığı ve refahın giderek yükseldiği iddialarının toplumun belli bir kesiminde karşılık bulması ile de insanların ihtiyaçlara yönelik harcamalar yapmaktan ziyade ihtiyaçlarından fazlasını talep etmelerine ve daha gösterişli mal ve hizmetlerin alımını tercih etmelerine yol açmıştır.
Batı toplumlarındaki endüstri alanında yaşanan ilerlemeler doğu toplumlarında o ana kadar var olamayan lüks tüketim ve faydalı olup olmadığına bakılmaksızın pahalı olan her şeyi elde etme isteğini kamçılamış insanların kazançlarının belli kesimler elinde toplanması sonucunu doğurmuştur.
Bunun esas sebebi doğu toplumlarının batı toplumlarından en belirgin farkları olan kazancın israf edilmesi yerine ailenin üretim sermayesine dâhil edilmesi veya tasarruf edilmesi düşüncesinin erozyona uğratılmasıdır.
İnsanların tüketim algısında yapılan dönüşümler ile elde edilebilecek her şeye karşı oluşturulan aşırı talep kişisel ve aile kazançlarının lüks tüketimde kullanılması için teşvik edilmesi başlangıçta kitlesel tüketimin ortaya çıkmasını sağlamış daha sonra da güya gösterişten uzak olmayı ve endüstriyel üretimden uzak durmayı gerektiren değerlere dönüştürülerek sömürünün çeşitlendirilmesi aşamasına geçilmiştir.
19. yy dan itibaren medya organlarının yerellikten bölgeselliğe, bölgesellikten ulusallığa ve küreselliğe dönüşmeleriyle tabir caiz ise reklamcılığın altın yılları başlaması sonrasında insanlar hem kendilerini hem de evleri ile çalışma alanlarının daha güzel ve gösterişli olması gerektiğine inandırılmışlar ve böylelikle ceplerindeki paralarını harcayabilecekleri farklı ürünlerin çeşitliliğinin farkına varmaya başlamışlardır.
Bütün bunlar olup biterken sadece üretim ve tüketim alanındaki değişiklikler oluyor zannedilirken asıl değişim insanların düşünce ve inançlarında oluvermiştir.
Daha düne kadar üretimde ve tüketimde kullanılan mal ve süreçler haram diye görülürken artık üretim özellikle de tüketim için haram veya helal olduğuna bakılmaksızın elde etmek ana gaye oluvermiştir.
Kişisel tercihlerdeki değişim toplumunda da bir takım değişimleri tetiklemiş ve bunun sonucunda şehirlerin yapısında gerçekleşen değişimlerle tüketim alanındaki yer değişiminin fark etmeyeceği ve nerede ise bir ailenin ihtiyacı olan tüm tüketim ürünlerinin hepsine bir arada erişilebilen ve kısa mesafelerde ulaşılabilen büyük marketlerin açılmaya başlamıştır.
Köy ve kasabalardan şehre yapılan göçün hızlanması ile şehir yaşamına ayak uydurmak zorunda oldukları dayatılan insanlar eliyle ortanın üstündeki gelir gruplarına hitap etmek için kurulan ve kendilerini “alışveriş cenneti” olarak tanımlayan büyük marketler köylü ve dar gelir gruplarının bile diğerlerinden kişisel farklılıklarını ve tercihlerini yansıtan kitlesel bir biçimde tüketim çılgınlığına sebep olmuştur.
FARKINDA MIYIZ?
24 Ocak Kararları sonucundaki liberalleşme politikaları sonucunda inançları erozyona uğrayan kişilerin dış görünüm ve stil sahibi olma, fiziksel görünümün benliğin, kişiliğin bir yansıması olarak görülmeye başlanması ile sadece fiziki görünümün iyileştirilmesi için alışveriş yapmakla yetinilmemekte bir gruba ait olabilmek için fikirler ve inançlar da tüketilmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.