Biraz hasret, biraz coşku ve çoğunlukla da af edilme ümidiyle başladığımız kutlu 3 aylar mevsimini bu yıl da tamamlayarak Ramazan ayına veda etmek üzereyiz.

Sahabe Nesli(ra) ile Selefi Salihin(ra) neslini ayrık tutarsak, Ramazan Ayının önemi Müslümanlar nezdinde galiba geçen her yıl ile biraz daha azalıyor gibi.

Yaşça bizden büyüklerin “Nerede o eski Ramazanlar” diye hayıflanmalarını şimdilerde daha iyi anlıyor gibiyiz.

Ramazan Ayını önemli kılan Kuranı Kerimin inzal olması ile ilgili olarak yılın belki de en önemli olan gecesi olan Kadir Gecesinde Yatsı ve Teravih Namazı vaktinde bile Konya’mızdaki camilerin çevresindeki mağaza ve dükkânlarda alış veriş devam etti.

Ramazan Ayının önemli olayı olan Kuranı Kerim mukabelelerinde bulunanların bile gece yarılarına kadar süren bu alışveriş çılgınlığına kapıldıkları görülüyor.

Kapu Camiinde hatim ile teravih kılan esnaf ve vatandaşlarda hakeza.

Teravih kıldıran İmam Efendi ve mukabele okuyan hafızların okudukları ve Kuranı Kerimin 19. Cüzünde bulunan Furkan Suresinin 47. ayetinde geçen “O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.” hükmü gayet açık olmasına rağmen.

Kuranı Kerimde sadece bu ayet yok. Okuyup anlamak ve hayatına tatbik etmek isteyen için aynı anlama gelecek ona yakın ayeti kerime var.

Ayeti Kerime hükümleri bu günlerde hiç kimse için bir şey ifade etmiyor olmalı ki, cami çevresindeki alışverişlerde yıllardır değişen bir şey yok.

Cenabı Allah(cc) esirgesin bu gidişle, okuyanın okuduğu, dinleyenin de dinlediği ayetten haberi olmadığı bir zamanlara doğru gidiyoruz.

Aslında Müslümanların okudukları ve dinledikleri Kuranı Kerim ayetlerinin içeriğine vermedikleri önemden daha önce, belki de yıldan yıla sadece Ramazan günlerinde kıldıkları Teravih Namazına gerektiği ölçüde önem vermediklerinden bahsetmek gerekiyor.

Ramazan akşamlarında camiye giden Müslümanların cemaatle kıldıkları Yatsı Namazı ile Vitir Namazındaki davranışları ile Teravih Namazındaki davranışlarını karşılaştırınca, aradaki fark kimyası bozulan Müslümanları ele vermeye yeter de artar bile.

Sakin bir şekilde kılınan Yatsı namazından sonra sıra Teravih Namazını kılmaya gelince galiba hem imam efendilerin hem de cemaatin içindeki “Teravih Virüsü” aktif hale geliyor ve bir yarıştır başlıyor.

Bazen öylesine garip durumlar ortaya çıkıyor ki sonuçta Hz. Peygamberimizin(sav) “Namaz hırsızları” dediği kimselerden olmak işten bile değil.

İftar ve sahur sofralarımıza gelince;

İftar ve Sahur sofralarında kap kap çeşitli yemek ve tatlıları kıtlıktan çıkmışçasına yerken, Gazze ile Dünyanın çeşitli yerlerindeki Müslümanlar televizyon ekranlarında görerek üzülmemiz Müslümanlığımızın nasıl bir erozyona uğratıldığının ispatıdır.

Her türlü olumsuzluğa rağmen Cenabı Allah(cc) sağlık, saadet ve şuur ile bu günlere, bu aylara tekrar kavuştursun diye dua ediyoruz.

Bayramsa; Bayramınız mubarek ola…

FARKINDA MIYIZ?

Ramazan ayını Ramazan gibi ihya edip, Kuranı Kerimi Hz. Peygamberimiz(sav) ve Sahabeleri(ra) gibi okuyup, Namazlarımızı özellikle de Teravih Namazlarımızı Selefi Salihin(ra) gibi kılamıyorsak, her şeyden önce kendimiz hesaba çekebilmeliyiz.

Müslümanlığımız, neden her yıl bir önceki yıldan daha fazla seviye kaybediyor diyerek kendimizden ve ailemizden başlayarak, içinde yaşadığımız toplumu ve devleti değiştirip dönüştürmedikçe, ne biz Ramazan ayını ihya edebileceğiz, ne de Ramazan ayı bizi ihya edecektir.

Her şeye rağmen Ramazan bayramınız Mubarek olsun.