Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Kazanan “sağduyu” olsun

Kazanan “sağduyu” olsun

Cumhurbaşkanı Seçimi ile 28. Dönem Milletvekili Genel Seçiminin psikolojik anlamda kazananı, yaptığı balkon konuşması, beden dilini iyi kullanması ve hitabet gücü dolayısıyla Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.

Cumhur İttifakı, bütün propaganda araçlarını ve devletin imkânlarını kullanmasına rağmen Meclis’te çoğunluğu elde etmiş fakat Cumhurbaşkanı seçiminde, ilk turda 50+1’le veya 3-4 puan üstünde kesin kazanacaklarını beklerken elde edilen yüzde 49,5’lik oran, Cumhur’da “endişe” duymaya yolaçtı. Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve 6’lı masa, Meclis’te çoğunluğu sağlayamamanın ezikliği ve Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 44,8’lik bir oranla Recep Tayyip Erdoğan’ın beş (5) puan gerisinde kalması; Millet’te “yılgınlığa” yol açtı. Bu yılgınlık, moral ve motivasyon bozukluğu Kemal Kılıçdaroğlu’nun beden diline ve yaptığı konuşmalarına da yansıdı. İkinci tur seçimler için Cumhur’un bir “B Planı” olduğu fakat hazırlıklı olmadığı görülmekle birlikte Millet’in ise, bir “B Planı” olmadığı anlaşılıyor.

İkinci tur Cumhurbaşkanı seçiminde teorik olarak her iki adayın da seçilme şansı var. Pratikte Erdoğan, kazanmaya Kılıçdaroğlu’ndan daha yakın görünüyor. Meclis’teki milletvekili çoğunluğu da ona “siyasi konjonktür” açısından büyük avantaj sağlıyor. Ama her iki taraf içinde ne halkın ne de milletin oyları “çantada keklik” değil. Sandığa gitmeyen 8,5 milyon ve 1,5 milyona yakın da geçersiz oy var. Ata İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’a giden yüzde 5’lik tepki oyları, hangi ittifaka yönelecek sorusu; henüz cevabını, yeni adresini bulmuş değil. Maçın ilk devresi psikolojik üstünlükle Erdoğan lehine 1-0’la tamamlandı. Maçın ikinci yarısında Kılıçdaroğlu ve 6’lı masa liderleri, bire bir markaj uygulayarak maçı berabere de bitirebilir veya 1 puan farkla galip olarak ta tamamlayabilir. Cumhurbaşkanı seçiminde “İkna” olmaya ve edilmeye açık 10 milyon seçmen var. İstikballeri çalınan, gözlerini yurtdışına dikmiş İŞ-AŞ-EŞ bekleyen 6 milyon genç var. Seçmeni, her iki tarafın küskünleri ile sisteme tepkili olan vatandaşı kim ikna ederse o kazanacak.

Türkiye’nin asıl beka meselesi ise; yaşanan ekonomik kriz, fakir ve yardıma muhtaç 12-13 milyon insanımız ile ülkenin bel kemiğini oluşturan orta sınıfın (esnafın) enflasyon canavarıdır. Ekonomi böyle giderse piyasalarda yüz (100) yılın depremi olacak. Bu depremin altında sadece 15-16 milyon insanımız değil, buna sebebiyet veren siyasi iradeyle birlikte zengin (milyoner) ve mutlu azınlığın da kalma ihtimali var. Hayat pahalılığına çare bulunmaz ise, fitne dediğimiz sosyal anarşinin her türlüsü cemiyete (topluma) sirayet edip ülkemizin 2001 krizinden daha beter hâle gelerek yangın yerine dönüşeceğini devleti idare eden siyasetçilerin artık doğru dürüst teşhis koyup biran evvel tedaviye başlamaları gerekiyor.

Fransız filozofu Andre Lalende, siyaseti tanımlarken “Siyaset, iktisadî ve sosyal diye adlandırılan meselelerin; adalet, yönetim, sanat, ilim, öğretim, millî savunma gibi uygar hayatın diğer uğraşıları karşısındaki devletle, hükümeti akla getirir” diyor. Mevcut iktidar, yaşanan ekonomik krizi unutturmak için sosyal olgular yerine, “korku” silahına sarılarak algılar üzerinden toplumu ve seçmenleri “yanıltma” yolunu seçti. Siyaset sosyolojisinin incelediği ve ele aldığı dallar arasında şu da var: “Sosyal dengesizliklerin ve görünüşe dayanan çeşitli sanıların bilinçaltı veya bilinç yoluyla algı sürecini… Zamanla bu algının yanlışlığı veya aldatıcılığı da kendini gösterebilir.”

Küresel sermaye (para) ve teknolojiyi elinde tutan güç odakları, bilim, yeni buluşlar, yeni teknolojik gelişmelerle birlikte dünyada “Dijital Tek Devlet Düzeni”ni kurmak için dijital para, sanal bir dil, sanal bir din, sanal bir dünya (metaverse) oluşturmak için işe; ekonomiden ve büyük sıfırlamadan başladı. Yapay bir virüsle tüm dünya insanlığına “korku” salınarak medya vasıtasıyla bu pandemiye dönüştürüldü. Büyük sıfırlamayla her sahada insanın yerini robotlar alacak. İnsanlar işsiz kalacak ve milyon ve milyarlarca insan işsiz kalacak. Bizim ileriyi düşünemeyen siyasetçilerimiz ise, popülist politikalarla genç işsizliği –güya- önlemek için her vilâyete bir üniversite açarak Genç Üniversiteli İşsizler Ordusu’nun alanını genişlettiler. Ülke kaynaklarını, popülist politikalarına alet ederek heba yolunu seçtiler.

Bakın bir daha tekrarlıyorum. Bu ülkenin asıl beka sorunu ekonomik kriz ve enflasyondur. Asrın felaketinde 50 binin üzerinde insanımız çöken binaların altında can verdi. Haritadan silinen köy, kasaba ve şehirler sanki savaştan çıkmışçasına kaldırılan moloz yığınlarından sonra açılan alanlar mimarların cennetine dönüştü! Acil önlem alınmaz ve ekonomi böyle yalpalayıp giderse bütün piyasalarda Yüzyılın Ekonomik Depremi yaşanacak! Bütün değerler bu depremin oluşturacağı enkazın altında kalır. Aileler paramparça olur. Namuslar payimal olur! Müstemleke devletler hemen “sevr”i dayatmakta gecikmezler ve o küresel sömürgeci güçler için cennet ülkemiz, onların cenneti hâline gelir! Ekonomik bağımsızlığımız gider. İstiklâlimiz tehlikeye düşer. En büyük endişem, kaygım ve korkum budur.

Bundan dolayı her iki ittifak, taraf, grup, kutup ve zihniyet açısından 28 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacak 2.tur Cumhurbaşkanı Seçimi’nde kazanan “SAĞDUYU” olsun! Yâni Cumhur ile Millet seçmenleri ‘mantıklı ve doğru düşünme hassasiyeti’nin yanında, ‘doğruyu yanlıştan ayırma özelliği’ne sahip aklıselimle hareket etsinler. Büyük bir olgunluk içerisinde sandıktan hangisi güçlüyse o çıksın. Liderlere de Rabbimden “basiret” diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Balkan Arşivi