Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Kavuşmasına Kavuştuk da...

Kavuşmasına Kavuştuk da...

Allah C.C nasip etti bu yıl da ramazan ayına kavuştuk. Ne kadar şükretsek az ne kadar hamdetsek azdır. İnsanın kul olduğunu idrak edebilmesi için ne büyük bir fırsat ramazan. İnşallah bu fırsatı değerlendiren talihli insanlardan oluruz.

Birkaç yıl önce salgın, bu yıl da yaşadığımız büyük deprem nedeniyle ramazana bir türlü huzurla giremedik, giremiyoruz. Millet olarak ''Bir yerlerde yanlış mı yaptık?'' diye insan düşünmeden edemiyor.

Birilerinin ahını mı aldık acaba?

Bilmeden, istemeden birilerine zararımız mı dokundu? Kim bilir...

Ya da yaşadıklarımız ahir zaman alametleri mi?

İçinden çıkılmayan bir girdabın içindeyiz sanki.

İslam dünyasının tesbih tanesi gibi dağılmış olması, mazlum Müslümanların sahipsiz kalması, yaşanan zulümlere sessiz kalmak bir şekilde bizleri de mi etkiliyor?

Geriye dönüp baktığımızda öyle ya da böyle dahli olduğumuz, sessiz kaldığımız tüm acıların, ahların bedelini mi ödüyoruz?

Misal Irak işgalini düşünelim...2003 yılında hava sahamızı açmıştık ABD'ye. O esnada ''Irak'ta savaşan ABD'li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.'' denilirken bizler bu ''duaya'' amin demedik belki, ancak milletçe itiraz da etmedik! Bu işgal sırasında Irak'ta milyonlarca Müslüman katledildi! Kadınların iffetine dokunuldu vb. birçok acı yaşandı. Bu acılar, veballer mi bizi rahat bırakmayan?

Suriye de durum çok farklı değil...Suriye'de olaylar başladıktan sonra Saadet Partisi eski Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak akan kanı önlemek ve batılılara karşı Beşar Esad'ı uyarmak amacı ile görüşmeye Suriye'ye gitmişti ve maalesef Milli Görüşçüler ''Esatçı'' diye suçlandı, birçok iftiraya maruz kaldılar. Halbuki ABD istedi diye iki ülke hasım oldu, oldu da ne oldu peki? Bugün yerinden yurdundan edilen milyonlarca Suriyeli bizim ülkemizde. Ne onlar mutlu ne de biz huzurluyuz! Bugün Türkiye istese de... Bunların vebal mi bizi rahat bırakmayan?

Filistin'e bakıyorsunuz yapayalnız bugün... Mescid-i Aksa işgal altında. 2016 Mayıs ayında, 28 ülkeden oluşan NATO'da üyeliği olmayan İsrail'e NATO'nun genel merkezinde daimi bir ofis açıldı. Ofisin tahsis edilmesini sağlayan ve İsrail'in NATO vetosunu kaldıran Türkiye olmuştu. İsrailli bir yetkili Haaretz gazetesindeki beyanında Türkiye'nin destek ve çabaları için teşekkür dahi etmişti. Dahası Mavi Marmara şehitlerinin kanı satılmış, anlaşma da yapılmıştı.(2016) Anlaşma metninde başkentler yazılırken Türkiye-Ankara İsrail-Kudüs şeklinde yazılmıştır, halbuki Tel Aviv'in başkent olarak kabul edilmesi mümkün değilken, bu anlaşma ile ne yazık ki Kudüs'ü Türkiye İsrail'in başkenti olarak kabul etmiş oldu.(Resmi Gazete'de yayınlanan (Karar Sayısı 2016/9145...6743 sayılı Kanun) Dahası Sayın Cumhurbaşkanı İslam İşbirliği Toplantısı(İİT)'da yaptığı konuşmada Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olduğunu söyledi. Bu Batı Kudüs'ün de İsrail'in başkenti olduğunu kabul etmek anlamına gelmez miydi? Oysa doğusuyla batısıyla Kudüs Filistin'in başşehri değil miydi? Mübarek beldenin İsrail'e başkent yapılmasının vebali mi bizi rahat bırakmayan?

Doğu Türkistan ah Doğu Türkistan... Çin zulmü altındaki soydaşlarımız ve dindaşlarımız inim inim inlerken bizler sustuk! Hani Müslümanlar kardeşti? Hani Müslümanlar olarak bizler bir duvarın tuğlaları gibiydik, birini çekseler hepimiz yıkılırdık? Çin'in ekonomik etkisi var diye mi susuyoruz yıllardır? ''Çin İşkencesi'' mi bizi rahat bırakmayan?

Yemen... açlıktan ölen çocuklar, sersefil yaşayan Müslümanların ülkesi Yemen. Biz çocuklarımıza kaç çeşit yemeği beğendiremezken, onların çocukları açlıktan öldüler. Aç çocukların çığlıkları mı bizi rahat bırakmayan?

Libra, Mısır... dert bir değil elvan elvan...

Sadece Müslümanlara yapılan zulme değil, mazlum olan gayrimüslimlere, inanana inanmayana kısaca herkese yapılan zulme karşı koymak zorunda değil miydik? Dünyada bunca zulüm meydana gelirken bununla mücadele etmemenin vebali miydi bizi rahat bırakmayan?

Sahi bizlere neler oldu?

Bir zamanlar üç kıtada at koşturmuş, dünyaya hak getirmek adaletle hükmetmek için mücadele eden bir devletin evlatları bugün bunca zulme neden bu kadar sessiz kalıyoruz?

Dışarıda yaşananlar, içeride yaşananlar... hadi hepsini geçtik diyelim, kendi iç muhasebemizi yapabiliyor muyuz?

Yaşadığımız salgın, deprem, sel felaketi, ekonomik kriz vd. derken, nice felaketler bir türlü eksik olmuyoruz üzerimizden?

''Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.'' (Şura/30)

Rabbim hepimizi affetsin(amin)

Bu ramazan bütün bunlardan arınıp ramazanı gerçek manada yaşayabilir, önceden şuursuzca geçirdiğimiz ramazanları belki bir nebze de olsa telafi etmiş oluruz inşallah.

Bu büyük bir fırsat ve bunu değerlendirmek biraz da bizim elimizde.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazmiye Gülbaş Arşivi