DEPREMİN GÖTÜRDÜKLERİ
Kalemimi elime alıyorum, bırakıyorum. Kalemime küsmüştüm, küsme de değildi, kaçıyordum. Ağrıyan kalbimi, içimden geçen fay hattının kırdıklarını, yol yapmış göz yaşlarımı yazmaktan kaçıyordum.
İyi görünmek, iyi olmak istiyordum, her şeye rağmen, kaçarken bir akşam ansızın kendimi yakaladım ve yazıyordum. Ne omzuma inmiş ağırlık kadardı kalemimin yükü ne de darmadağın olmuş gönlümün aynasıydı. Bu ağırlık ki kalem bile anlatamaz, bu dağınıklığı yazarak bile toplayamazdı. Dil söyleyemezdi, ama gönlün sesiyle kalem yazacaktı…
Sen ne yaman aymışsın şubat! En kısa ay olarak biliyorduk ve soğuk da olsa çabuk geçerdin içimizi ısıtan cemreler senin içinde düşmeye başlardı, kısa olduğun, okullarda çocuklara sınav sorusuydu, peki ya şimdi? Şubat artık sen en uzun ay olarak yıllarca hiç bitmeyeceksin, kiminin gözyaşlarında, kiminin uzaklara dalışında, ağrıyan kalplerde, silinen şehirlerde ve kaybolan kimliklerde sen hiç bitmeyeceksin…
Cemre değildi bu defa havaya, toprağa düşen, ölümün soğukluğuyla, acı kalplere düşmüştü Şaire hep sitem ederdim; “yine karı, kefene benzetti “diyordum. Ben de ısrarla saflığın, temizliğin simgesi diye söylesem de şair bile haklı çıkmış, şubatın karı, şehrin kefeni olmuş, soğuğu içimizi ürpertmişti…
Avuçlarımızda bitmeyen dua kırıntılarıyla, göz yaşımızın kekremsi tadını hissediyorduk, tıpkı hayatın da böyle bir tadı kalmıştı. Kaybolan şehirlerde, kaybolan insanlar gibi biz de adete kaybolurken yıllar geçince bu depremi kimi biz çocuklarımıza, kiminiz torunlarımıza anlatsak, bu birlik ile yaraları sardığımızı da acı da olsa gülümsemeyle bahsedecektik .Çocuklarımız, torunlarımız “peki sen ne yaptın“ dedikleri zaman anlatacak çok işlerimiz olması gerekmiyor mu?
Yaşadığı, doğduğu şehirleri, köyünü, anılarını, binlerce mezarını bırakmak zorunda kalıp, kalbinde götürüyorlardı, yeni bir hayat bekliyordu onları ve bekleyen yeni bir hayata biz ne yapabiliyorduk? Onların yanında arkasında, rolümüz ne olacaktı? Oluşturduğunuz birlik ve beraberliğin halkasında kenetlenmeyi güçlendirecektik .
Bu vatanın birlik ve beraberliği tarihte olmuş, şimdi de oluyor. Her zaman da olacaktır .Bu zor günleri yine bu birleşen gücümüz ve desteğimizle aşacaktık.
Bu deprem hepimizi etkilerken kendi kendimizi de sorgulamayı öğretti. Fazla eşyalar gözümüze batar olmuştu, giymediğimiz elbiseler anlamını kaybetmişti. Kırdığımız kalpleri bir daha sorgulamaya başlamıştık.
Diğer yandan elbette çok şey kaybetmiştik. Ama bir yandan da birleşmeyi, dayanışmayı, omuz omuza vermeyi de öğrenmiştik. Bu şekilde belki bir nebze soğuyan gönüller ısınacak, belki onlara bir parça da yalnız olmadıklarını hissettirecektik.
İnanıyorum bunu da aşacağız, birlik ve beraberliğimizle bu yükün altından kalkacak ve birlikte başaracağız…