Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

KANDİL GECELERİ KAVGASI

KANDİL GECELERİ KAVGASI

Hz. Peygamberimizin(sav)'in hicretini esas alan hicri takvime göre Allah’ın(cc) ayı Recebi Şeriften sonra idrak ettiğimiz Şabanı Mübarek ve takip eden Ramazanı Şerife Müslümanlarca Şühûr-u Selâse (Üç Aylar) denilmiştir.

 

Çoğunlukla karıştırılan Eşhürü'l-Hurum/Haram Aylar olarak bilinen aylar ise Muharrem (ki hicri senenin ilk ayıdır) Zilkade, Zilhicce ve Recep aylarıdır.

 

Hz. Peygamberimizin(sav) doğum günü olarak bilinen Mevlid kandili hariç diğer kandillerin hepsi yukarıda sayılan bu üç aylar içindedir ki bunlara da Müslümanlar arasında dört Leyâli-i Mübarek’e yani Mübarek Geceler adı verilir.

 

Mevlid-i Nebi ise Ramazan ayından beş ay sonraki ay olan Rebiulevvel ayındadır.

 

Müslümanlar bilir ve inanırlar ki yaşadıkları zaman ve mekânlar bütün kıymet ve kutsiyetini hakikatte Allah'ın(cc) dilemesi ile gerçekleşen hal ve olaylardan alırlar.

 

Cenabı Allah’ın(cc) içinde bize bildirilen veya bildirilmeyen bu hikmetler silsilesi o zaman dilimlerinde gerçekleşen mühim olaylar ve o mekânları dolduran kıymetler ecdadımızın “Şeref il Mekân bil Mekin” ifadesi ile hayat bulan mekînleri ifade eder.

 

İçinde bulundukları zaman ve mekâna değer kazandıran hususları bu günlerde tekrar tartışmaya açma gayretlerinden bahsetmek istiyoruz.

 

Yaşadıkları hayatın gaileleri nedeniyle çok zaman yaşadıkları zamanı ve mekânı bile unutmuş olan insanların hayatlarında bir gece olsun nerede olduklarını ve kiminle olduklarını düşünmelerine sebep olan mübarek zaman dilimlerinin kutsiyeti de meşiet-i İlahi’den geldiği için, Müslümanlar bu zaman ve mekânları Cenabı Allah’ın(cc) sonsuz Fazlı keremi ile yarattığı feyz ü bereketin faydalanmak için birer vesile olarak görmektedirler.

 

Müslümanların kandil geceleri ve ilk namaz, orta namaz ve son namaz olarak vasıflandırdıkları mübarek gün ve geceler ile bu geceleri içinde barındıran aylar İslâm'ın şeairinden olarak kabul edildiği için bu geceler hakkında bilgisi olmayanlar bile artık ahkâm keser olmuşlardır.

 

Her birinin kendine has hususi kıymetleri ve kerametleri olan bu mübarek zaman ve mekânların varlığının bu gecelere karşı olanlara nasıl bir zararları var henüz anlaşılamamış olmasına rağmen Müslümanların bu kutlu zaman dilimlerine hürmet etmelerinden de nasıl bir zarar gördükleri bilinmemektedir.

 

Ancak ortada artık saklanamayacak kadar açık olan bir gerçek var. O da şu dur:

 

Müslümanların ibadetlerini artırdıkları tövbe istiğfarlarını çoğalttıkları bu aylar ve geceleri biz Buranı Kerimde bulamıyoruz iddiasıyla ortaya çıkan baldırı çıplak zamane mürşitleri ve onların etrafında kümelenmeye çalışan yalınayak grubu aslında Mübarek gün ve gecelere ehemmiyet veren namaz kılan ibadet ve taatte bulunan Müslümanlara değil de bu Mübarek geceleri işaret eden Sahih Sünnet ve Hadislere karşıdırlar.

 

Fikir babaları olan haricilerden bu güne kadar bu sapkın ve saptırıcı kişilerin temel hedefleri İslam Dinini de daha önceleri tahrif edilen dinlere benzetmektir.

 

Tarih boyunca Kuranı Kerimin ahkâmını ortadan kaldırmak veya en azından kendi düşünceleri doğrultusunda tahrif etmek için uğraşan bu şaşkınlar sürüsünün önlerinde yıkılmaz bir engel olarak duran Sahih Sünnet ve Hadisleri yıkmaktan maksat ise Hz. Rasulullah’ın(sav) Risalet’ini ortadan kaldırmaktır.

 

Nübüvvet ayrı, Risalet ayrı bir olgudur, Nebiye itaat etmek şart değildir ama Resule itaat etmek farzdır demeleri bu sebepledir.

 

İslam’ın Kurucu nesli olan Sahabe Efendilerimize(ra) türlü yalan ve iftiralarla ithamlarda bulunmaları da bu nedenledir.

 

Tarih göstermiştir ki 1400 yılı aşan süre içinde bütün gayretlerine rağmen ve içteki ile dıştaki dost ve müttefiklerine rağmen ortada sarsılmayan bir Ehli Sünnet yapısı vardır.

 

Her tür ehli bidat yapılanmalarının kendilerini haklı çıkarmak için ve tarihi gerçeklere doğrultusunda her defasında Müslümanların önüne getirilen ve yine ehlisünnet uleması tarafından 1000 yıldan daha fazla bir zaman önce sahih olmadığı hatta mevzu olduğu ispatlanmış olan uydurma rivayetlerin Müslümanlarca itibar edilmemiş olmasına bile dikkat etmeden hayali bir takım düşman oluşturacak şekilde ortaya getirilmesinin Kuranı Kerimi hayata uygulamakla da bir ilgisinin olmadığı gerçektir.

 

Müslümanlar arasında “Bize Kuran yeter” sözünün dayanılmaz hafifliğinin oluşturduğu ortam içerisinde kendilerine yer arayan ehli bidat yapılanmaların oluşturacağı kargaşanın 3 aylar diye ifade edilen rahmet ve merhamet mevsiminde tekrar kaybolup gideceği bir gerçek olmasına rağmen, bu arada Müslümanların aldanmamaları veya aldatılmamaları açısından kendilerine söz söyleyenlerin hayatlarını incelemelerini tavsiye ediyoruz.

 

Olur ya bu güne kadar kendisine söylenen sözün sihirli sözcükleri karşısında bazı gerçekleri görmezden gelmiş olabilirler.

 

Ya da Regaib, Miraç ve Beraat kandilleri gibi 3 ayların müstesna zamanlarını gafletle geçirdikten sonra 3 aylar iklimin gecelerinin müstesna tacı Kadir Gecesini de heba etmiş oluverirler.

 

Veya kendilerine Mübarek aylar ve geceler konusunda ahkâm kesenlere şunu soruversinler yeter:

 

Müslümanlar açısından günümüzün en önemli sorunlarından olan 6284 sayılı kanun ile İstanbul sözleşmesi sebebiyle kadının beyanı esastır denilip erkeğe iftira atılarak evinden uzaklaştırılması ve erkeğe İslam’a aykırı olarak ömür boyu nafaka ödettirilmesinin hayatlarında bir karşılığı var mıdır?

 

Ölümlerinin bile 3 aylar mevsiminde olması duasıyla yaşayan bir ecdadın torunları bu kadar kolay saptırılmamalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi