Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

İslam’da Hukuka Tabi Olmak

İslam’da Hukuka Tabi Olmak

Maalesef bizim ülkemizdeki yaşayan insanlara daha doğrusu kendisini Müslüman olarak tanımlayanlara bakınca bazen iki bazen da üç çeşit Müslüman tipi olduğunu görmekteyiz.
Birinci grup insan için İslam, yalnız inanç, ibadet ve ahlak kurallarını içeren; sadece kişi ile Allah(cc) arasındaki ilişkileri düzenleyen bir dindir.

Kıl beşi kurtar başı düşüncesinin hayata geçirildiği, günde 5 vakit namaz, senede bir ay oruç ve zengin ise de zekât ve hac ile mükellefiyetten başka bir mefhumu olmayan bir dindir bu.
İkinci grup insan için ise İslam, yalnız inanç, ibadet ve ahlak kurallarını içeren; sadece kişi ile Allah(cc) arasındaki ilişkileri düzenlemekle kalmayan ve bunun yanında toplumsal hayatın her safhasını ayrı ayrı düzenleyen hukuki kurallara da sahip olan, hayatın her alanına hitap eden yaşayan ve yaşatan bir dindir.
İkinci grubun dini düşüncesi birinci grubun adeta dondurulmuş dini hayatının aksine dünya hayatının her bir anında sürekli olarak kendini ve inananlarını yeniler.

Birinci grubun dini genelde geçmiş ile yetinen geleceğe dair bir sözü olmayan ve bir an önce rabbine kavuşup nimetlere gark olmaya talip olanların dinidir.

İkinci grup ise geçmişi sahiplendiği kadar geleceği de sahiplenen ve bu sebeple de İslam’ın ana kaynakları olan Kur’anı Kerim ve Sahih Sünnette ifadesini ve uygulamasını bulan İslam’ın ibadet ve ahlaki kuralları yanında dünya işlerine dair sözü ve kuralları da olan bir hayat dinidir.
Bu anlamda toplumsal ahlak denilen kuralların yanında, adaletin tesis edilebilmesi ve kamu düzeninin korunması için mutlaka emanetin ehline verilmesi, , kamu işlerinin müşavere ile yürütülmesi konularında başta anayasa hukuku, idare hukuku ve aynı zamanda ceza hukuku ile ilgili düzenlemelere getiren bir dindir.

Birinci gruptakiler başlarındaki yöneticilerin iş ve işlemlerini sorulamadan mutlak itaat etmeyi dinin bir emri olarak görürlerken ikinci grupta yer alanlar anayasa hukuku ve kamusal alanla ilgili ilkesel kurallar konusunda yöneticilere iyilik yolunda itaat ve yardım edilirken itaati gerekli görürlerken masiyet konusunda yöneticilere itaat edilmesi gibi konularda farklı düşünürler.
Birinci gruptakiler başlarındaki devletin mahiyetinden çok varlığı ile yetinirlerken, ikinci gruptakiler Kur’an hükümleri ve sahih sünnet uygulamalarının Müslümanlar için bir devletin varlığını gerekli kıldığını ve aynı zamanda devletin şekli konusunda belirleme yaptığını hatta Müslümanlar için kamu ve özel alanda uygulanacak kanun ve kuralları belirlediğine inanırlar.
Bu inanç üzere uygulamaların âlimler tarafından tespit edilmesi fıkıh ilmini ortaya koymuş ve gelecek zamanlarda ve gelişen şartlarda ortaya çıkacak hususlar için ise fukaraya geniş bir faaliyet ve müşavere sahası meydana getirilmiştir.
Böylece uygulanacak kanun ve kuralların belirlenerek tespit edilmesi ile de İslam hukukunun farklı zaman ve toplumlarda eş zamanlı olarak uygulanması da sağlanmıştır.

FARKINDA MIYIZ?

Ülkemizdeki Müslümanların ilk olarak üzerinde durmaları gereken konu İslam siyaset ilişkisi ve İslam Hukukunda Devlet Başkanının Yetki ve Tasarrufları ile devlet başkanına itaatin mahiyeti ve şartları olması gerekirken sürekli göz ardı edilen husus bu olmuştur.
Çünkü İslam Hukukunda Devlet Başkanının Yetki ve Tasarrufları konusu söz konusu olduğunda işbaşındaki yöneticilerin tavrının değerlendirilmesi gerekecektir.
Yöneticiler sorgulandığında ise yetkilerini kullanırken bu yetkileri nereden aldığı, yetki dâhilinde nasıl tasarrufta bulunacağı ve yetkinin sınırlarını gözetip gözetmediği, hüküm vermede ve yönetmede istişareyi göz önünde bulundurup bulundurmadığı konular ise itaati gerektiren veya ortadan kaldıran konular olarak tespit edilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi