Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

İnsanın Arayışı

İnsanın Arayışı

İnsanın hayatına dair her aşamanın insana dair her şeyin kurulu bir ekosistem döngüsü içinde devam ettiğini ve bu döngüyü de bizzat insanın bozduğunu, bozduğu hususları düzeltecek özelliklerde bir teknolojinin de henüz yok olduğunu anlaması daha çok uzun yıllar alacak gibi görünüyor.

İster yaşadığı çevreye verdiği zararı çıplak gözle görmek için isterse de yakın gezegenleri görmek için eline aldığı teleskoptan uzaya bakmış olsun kirlettiği ve yok ettiğini görmek istemeyenlerin dünyaya bakmak yerine milyonlarca ışık yılı uzaktaki gök cisimlerini karışık bilimsel yollarla ifade etmeleri günahlarını örtmeye kâfi gelmeyecektir.

Kendisini evrenin hâkimi olarak gören insanın gözlemleyebildiği evrenin büyüklüğü karşısında ulaştığı sonsuzluk karşısında aklının alamayacağı kadar küçük bir şey olduğunu anlaması kâfi gelmemiş olacak ki hala kendini kurucu güç olarak görmesi devam etmektedir.

İnsanlık tarihinde bilgiye ulaşmak belki hiçbir zaman bu kadar kolay olmamıştı ama bu günlerde en başat bilgi kaynağı olarak gördüğü Google ancak kendisine daha önce yüklenmiş mevcut bilgiyi verebilmektedir. Yani güvendiği teknolojik ortam insanın kendisi dâhil olmadan yeni bir bilgi üretememektedir.

Bilgi en büyük güçtür ifadesinin ardına sığınarak klavye ile yazdığı birkaç kelime ile arama motorundan saniyeler içerisinde akan tüm bilgiyi önünde bulmuş olmasına rağmen elde ettiği bilgiyi kullanamayan insan bugün bir hiç anlamına gelmektedir.

Elde edilen bilgi konusunda insanın bizatihi kendisi ile evren arasında çok fark yoktur.

Evrene baktığımızda milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki bir cismin neredeyse atomik yapısına kadar verilerin elde edildiği bir teknolojiye sahip olan insan kendine döndüğünde ise XR cihazları ile sadece fiziki canlılığa duyarlı olmakla kalmayıp, vücut ısısına göre herhangi bir hastalık bulgusuna bile rahatlıkla ulaşmakta ancak aynı başarı oranıyla hastalığı tedavi edememektedir.

Devasa teleskop ve gözlem evleri ile gözlemleyebildiği evrenden elde ettiği bilgiyi bir araya getirip günümüz teknolojisinin gelmiş olduğu noktadan neredeyse 360 derece taraması yaparak uzayda hayat arayan ama aslında bu dünyada yok ettiği su dâhil hayat için gerekli tüm maden ve mineralleri uzayda araması da sonuçlanmayacak gibi görünmektedir.

Bu arada XR cihazı ile kendi vücudunda canlılığa duyarlı olsun olmasın tüm organ ve cisimleri tarayarak da aradığı ve sonunda ölümsüzlük adını verdiği sonucu elde etmiş değildir.

Hâlbuki insanoğlu kendisini küçük bir evren, evreni de küçük bir vücut olarak görebilseydi içi ve dış dünyasından elde ettiği bilgileri birleştirerek daha kolay bir sonuca ulaşabilirdi.

Uzayda daha doğrusu 1. Basamak olarak güneş sisteminde henüz incelenemeyen ve hayat ihtimali olan yerler var diyerek yapılan her araştırmanın sonucunun Samanyolu dâhil, gözlemlenen pek çok galakside tek bir canlının bile olmadığını anlamak zor olmasa da bu bilgi çağında veya adı henüz konulmamış gelecek çağda gözlemlenebilir tüm canlılık kodlarıyla donatılmış ve her tür canlılığa duyarlı bir tarama cihazı geliştirilse bile uzayda hayatın olmadığı eninde sonunda kabul edilmiş olacak.

Nereden bu sonuca ulaştın diyebileceklere dünyadaki birçok gözlem evinden yapılan anlık araştırmalar cevap veremese de doğru sonuca Kuran ayetlerinden yola çıkarak tüm sorularının cevabına ulaşmak zor olmasa gerek.

Bu arayış metaforu ile ilgili yazılanların bizimle ne ilgisi var diyenlere gelince:

Hiç dikkat ettiniz mi veya dikkatinizi çekti mi?

Sanki bir sıra ile hâkimiyet kurmaya çalıştıkları Afganistan’da Rusya ve ABD nin ne işi var?

Ya da şimdilerde iştiha ile bekleyen Çin’in ne işi olur Afganistan ile?

Görünüşte Amerika’nın keşfiyle başlayan bir ülkenin başka bir ülkeyi işgali neden var hala?

Daha doğrusu İngiliz veya İspanyol gemiciler ile başladığı ifade edilen Amerika’nın keşfi çalışmalarının sonucunda neden en çok işgal edilen ve en çok sömürülen kıta Afrika ve Asya kıtaları olmuştur?

İşgalci denizcilerin bu keşiflerini sadece dinlerini yaymak için yapmadıkları ortaya çıktığına ve keşiflerin başladığı yüzyılda dünya nüfusunun bu kadar çok da olmadığına göre şimdilerdeki gibi bir nüfus fazlalığı sebep olarak gösterilemez.

İnsanın doğuştan bir arayış içinde olduğunu iddia edenler ise daha fazla yanılırlar.

Çünkü insanların gördükleri eğitim sonucunda elde ettikleri gelir artıyor gibi gözükse de aslında zenginliğe ulaşan her toplumun eğitimle köreltildiği de bir gerçektir.

Nüfusu yüz milyonlarla ifade edilen ABD ve Rusya ile milyarla ifade edilen Çin ve Hindistan bunun en güzel örneğidir.

İnsanların ulaşmak istedikleri zenginliğe veya kariyere yapmış insanların son yılların en büyük trendi ve teknoloji harikası olan akıllı cep telefonlarını neden fazla kullanmadıkları veya aşırı pahalı arabaların reklamları yok denecek kadar azdır diye düşündünüz mü hiç?

Eğitilmiş olmalarına rağmen fakir bırakılmış insanların akıllı telefonlardan sonra birincil haber kaynağı olan televizyonu zengin olarak görülen insanların neden çok daha az seyrettiklerini de düşünmeye de başlayabilirsiniz kendi arayışınıza?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi