Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

İftira at izi kalsın!

İftira at izi kalsın!

Milli Görüş Hareketi 1969 yılında başladığı vakit ülkenin aydınlık yarınları için büyük bir heyecan getirmiş, ezilen, horlanan Müslümanlar Milli Görüş düsturlarına sıkı sıkı sarılmışlardı. Pek tabii ki Siyonist çevreler ve iş birlikçi uzantıları boş durmamış davanın önüne türlü engeller koymuşlardı.

O günleri yaşayanlar bilirler o dönemde de nice iftiralar atılmıştır. Erbakan Hoca'nın ne abdestsiz namaz kıldığı kalmış ne de bilmem kaç kez hacca gittiği. 

Bu ve benzer iftiralar dine diyanete karşı olan kesimden gelirdi eskiden.

Gel zaman git zaman millet bu ve benzer iftiralara prim vermeyerek Erbakan Hoca'yı üç kez koalisyon ortağı yapmış ve Merhum Hocamız iki kez başbakan yardımcısı ve bir kez de başbakan olmuştu. Refah Partisi döneminde yine Refah Partisi hakkında ''Kayıp Trilyon Davası''  gibi vd. onlarca, yüzlerce iftira atıldı.

Bilhassa 28 Şubat sürecinde resmen iftira sağanağı yaşamıştı. İşin garibi 28 Şubat sürecinde iftiralar bu sefer tek yerden gelmiyor, içerden bazı kişilerin destekleriyle çok yerden iftiralara maruz kalınmıştı.. 

''İmam-Hatipler bizim arka bahçemiz.'', ''Erbakan başörtüsü yasağını imzaladı.'', ''Erbakan ordudan askerlerin atılmasına imzaladı.'' vb. onlarca yüzlerce iftira... (Hoca'nın vefatından sonra yüzlerce,  binlerce kişiden, ''iftira atmışız, bilmiyorduk'' diyerek özür yazıları, af mesajları geldi, fakat ne çare Hoca ölmüştü) 

Bundan mütevellit gaza gelen Refahlı seçmenler hatta teşkilat çalışanları dahil çoğu kişi; ''hoca da yanlış yaptı canım..." hoca da şunu söylemeyecekti, "hoca da bunu yapmayacaktı'' demeye başlamışlar ve akabinde Ak Parti kurulmuş ve dava ikiye bölünmüştü. 

Ak Parti 2002 yılında tek başına iktidara gelmişti ve o gün bu gündür iktidarda... 

2017 Anayasa Referandumu olana kadar Saadet Partisi'ni ağızlarına almayanlar referandum döneminde ve sonrasında, en son 24 Haziran seçimlerinde ve şimdi 31 Mart yerel seçimleri arifesinde Saadet Partisi hakkında olmadık iftiralar atılmaya başlandı. 

İşin üzücü tarafı bu iftiraların sözde dini hassasiyeti olan insanlardan gelmesi. Devletin en tepesinden tutun da iktidar medyasına kadar Saadet Partisi'nin CHP-İYİ Parti ve HDP ile ittifak yaptığı yönünde ağır karalamalar yapılıyor. Halbuki Saadet Partisi 1389 seçim bölgesinde tek başına seçime giriyor. Devlet televizyonu TRT'de Saadet Partisi'nin tek başına gireceği haber olmuşken halkta Saadet'in ittifak yaptığı algısı oluşturmak iftira olmuyor mu?

Bu arada hâlâ Saadet Partisi'nin seçime tek başına girdiğine inanmayanlar varsa eğer bulundukları ilçelerin seçim kuruluna gidip bir zahmet sorabilirler. 

Bu tutmayınca geçenlerde ''8 Mart Dünya Kadınlar Günü'' dolayısıyla toplanan grubun ezan okunurken ıslık çalmalarını(!) fırsat bilen iktidar medyası ''Saadet Partisi'nin desteklediği marjinal gruptan ezana saygısızlık'' diye haber yaptı. Böyle habercilik olur mu, bu nasıl bir ahlaksızlığın ürünüdür? 

Allah rızası için bu Müslümanlarda hiç mi vicdan kalmadı, hiç mi insaf kalmadı? 

Hani bizim inancımızda haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı.

Burada resmen iftira atılırken neden Müslümanlar suskun ve hatta bu iftiralara inanıyorlar!

Üstelik bu grubun içindeki başörtülülerin hangi derneklere üye oldukları biliniyor... 

Ak Parti ile irtibatları da biliniyor.

Daha ilginci Mayıs 2011'de Türkiye tarafından İstanbul'da imzalanan İstanbul Sözleşmesi LGBT ve feminist kadınlara çok büyük haklar veriyor. 

Bugün yıkılan yuvaların nedenlerinin biri dahası en büyüğü bu sözleşmedir. Kadına şiddeti şu ana değin artırmış, nice yuvalar yıkılmış, aileler dağılmış, çocuklar anasız-babasız büyümek zorunda kalmıştır. 

Üstüne basarak söylüyoruz bu sözleşme yani İstanbul Sözleşmesi Ak Parti Hükümetince imzalanmıştır. Bundan ötürü iktidar medyası yavuz hırsız ev sahibini bastırır hesabı sürekli yalan haber yapıyor. 

Peki Müslüman yalan söyler mi?

Peygamber Efendimiz (sav) ''Yalan ile iman bir arada olmaz'' demiyor mu?

Demek ki gönülde iman varsa dilde yalan olmaz, dilde yalan varsa gönülde iman olmaz.

Yalan ve iftira çok büyük bir günahtır. Ayrıca kul hakkına giriyor. Tövbeleri kabul olur olmaz onu bilemeyiz, ancak tek tek tüm Milli Görüşçülerden helallik almak gerekiyor ki, kaç tanesi hakkını helal eder acaba?

Öyle son dakika tövbe ederiz ya da bir umre yapar geliriz demekle olmuyor bu işler. 

Ölüm var, ahiret var inanana... inanmayan haddizatında dilediği gibi davranıyor.

Bunca yalan ve iftiraya rağmen Saadet Partililer büyük bir vakarla davasını anlatmaya devam ediyorlar. Devletten maddi destek görmedikleri gibi ekmek parasıyla yaptırdıkları pankartları, afişleri belediyelerce indiriliyor! 

Hakîkaten bu nasıl bir vicdansızlıktır?

Velhasıl tüm yalan-dolan, iftiralara karşın Saadet Partililer Furkan suresi 63.ayet mucibince yollarına devam ediyorlar.

''O çok merhametli Allah'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) "selam" derler (geçerler).''

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazmiye Gülbaş Arşivi