Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

İçi BOŞALTILAN MEFHUMLAR

İçi BOŞALTILAN MEFHUMLAR

Dünya ve ahiret saadetini kazanmak için yaratıldığımız imtihan dünyasında bizi başarılı bir sonuca götürecek yol veya yollar konusunda kazandık zannettiğimiz ama gerçekte kaybettiğimiz bir takım mefhumlar ve özellikleri tekrar nasıl kazanıp bu imtihandan nasıl başarılı olarak çıkabiliriz?

Bizim cevabımızı sona bırakarak meseleyi farklı boyutları ile ortaya koyarak kaybettiklerimizi hatırlayarak başlayalım.

İslam’ın 5 şartından biri olan Namazımızdan başlayalım. Ama önce Namaza Davet olarak kabul ettiğimizi Ezanı Muhammedi’den söze girelim.

Namaz için davet olan Ezanımız Hz. Peygamberimizin Döneminde okunan Ezanı Muhammediye söz ve şekil olarak benziyor olsa da içerik olarak bir davette aranan şartlara uyuyor mu diye düşünmek gerek.

Mahalle aralarındaki cami ve mescitlerde ilkokul yıllarından itibaren çocukluğumuzda okuyarak öğrendiğimiz Ezan şimdilerde ihtilal ve darbe dönemlerinin artığı bir uygulama ile hala merkezi sistemle okunuyor. 

Daha güzel, daha ahenkli ve aslına uygun olarak okunacak gibi bir düşünceyle başlatıldığı söylenen merkezi ezan maalesef bu gün şekilden öteye gitmeyen bir gösteriş olayı haline gelmiş durumdadır.

Birkaçı hariç olmak üzere eline mikrofon alan hemen müezzin efendinin ses, makam hatta aldığı şan eğitimini gösterme aracı haline gelen ve özellikle şehadet kelimelerinin doğru dürüst telaffuz bile edilmediği ezan maalesef davet özelliğini kaybetmiş durumdadır.

Veya kısacası bu gün okunan ezanları elbirliği ile Hz. Bilali Habeşi’nin Hz. Rasulullah(sav) başta olmak üzere İslam Dininin kurucu Nesli olan Sahabe Efendilerimizi(ra) rahatlatan Ezanı Muhammedi olmaktan çıkarmış durumdayız.

Dinimizin direği olarak kabul ettiğimiz 5 vakit Namaz ibadetimize gelince onu da maalesef Ezan gibi kendi ellerimizle aslından olabildiğince uzaklaştırdık.

Kuran ayeti hükmü gereği kıldığımız namazımızın bizi “Münker ve Fuhşiyattan” koruması gerekirdi.

Son yıllarda kendimize ce çevremize baktığımızda korunmak bir yana her geçen günle birlikte fuhuş ve münkeratın arttığını görüyoruz.

İşin aslına bakmak gerekirse şimdilerde insanların fuhşiyattan ve münkerattan ne anladığının veya bu kavramlara nasıl bir anlam yüklediğinin de değiştiğini görmekteyiz.

Dün anne ve babalarının bu kavramlarla ilgili olarak anladıkları ile bu gün evlatlarının anladıkları arasındaki farkın büyüklüğü, anne ve babalarımızın kıldıkları namaz ile bizim kıldığımız namaz arasındaki farkın büyüklüğü kadardır.

Kıldığımız namazların Hz. Rasulullah’ın(sav) namazına benzeyebilmesi için dün mahalle camileri veya Kuran kurslarında hocalarımızın bize namazı bütün sünnetlerine, müstehaplarına varıncaya kadar öğretmek için gösterdikleri gayret ve titizlikler maalesef bu günlerde gösterilmemekte hatta “kılsın da nasıl kılarsa kılsın” kolaycılığı ile müstehap ve sünnetleri bırakın vacipleri hatta farzlarına bile dikkat edilmeden kılınan bir şekilcilik haline dönüştürülmüş bulunmaktadır.

İslam’ı hayatı hâkim kılarak dolu dolu yaşayacağı bir dünya hayatından sonra hakiki bir mümin olarak hayata veda etme iddiasında olan Müslümanların geçen zaman içinde içi boşaltılmış bir çağın insanı haline dönüştürüldüğünü görünce namazın niyazında dönüştüğünü kabul etmekten başka seçenek kalmıyor.

Daha modern ve daha rahat bir hayat için tercih ettiği seküler yaşamın kollarında Ezan ve Namazdan başlayarak tüm kutsallarını tüketen bir insan profilinde; yaratılış amacından uzaklaştıkça yozlaşan, cebi, cüzdanı ve midesi doldukça, inancının gereklerine boş veren, ruhundaki daralmayı ise seküler yaşama alışmış topluma yönelik servis edilen ”ılımlı insani İslam” adlı yeni nesil bir din ile doldurmaya çalışan bir Müslüman var karşımızda.

İslam’ın içini boşaltma operasyonları maalesef şaşkın Müslümanlar veya Müslüman görünümlü sahtekârlar eliyle yürütülürken Namaz ibadetimiz de ruhu yok edilmiş, geriye sadece retorik ve ritüelleri kalan bir ibadet olmaktan öteye gidemiyor.

Merkezi ezan gibi merkezi hutbe sisteminin özü zedelenmiş, yöneticilerin hatırı için rızayı ilahinin ıskalandığı, asliyeti ve asaleti yok edilen Cuma hutbelerinin Müslümanların hassasiyetlerin azalmasındaki payının da küçümsenmemesi gerekiyor.

Namazlarımızın bizi münker ve fahşa dan koruması için bu günkü halimizi düzeltmek adına; İslam’ın din adamı olarak bilinenler eliyle felsefeleştirildiği,  parti ideolojilerinin reklam meydanı haline getirildiği, Namazın bir ibadet gibi değil de bir an önce yapılıp bitirilmesi gereken bir adet haline dönüştürüldüğü, şeriattan bahsetmenin yasak edilerek şeriatsız, hukuksuz  bir İslam’a bizi ikna etmek için yapılmış gibi işlev gören camilerimizden başlamak üzere Müslümanlar olarak meşhur tabirle fabrika ayarlarına dönmemiz gerekmektedir.

Ahlak ve maneviyat olmadan ne namazın, ne orucun, ne haccın, ne de zekâtın bir anlamı olmaz diyen büyüklerimizin sözleri bize kaybettiğimiz yolu göstermede en güzel rehberdir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi