Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Hazır mısınız Müslümanlar?

Hazır mısınız Müslümanlar?

“Allah’ım(cc) Receb ayını ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır” duasıyla başladığımız üç aylar mevsiminin 2. Bereket ayı olan Şaban ayının ortalarına gelmiş bulunuyoruz.

Şimdiye kadar İçinde olduğumuz siyasi ve ekonomik sıkıntılar konusunda yaşadıklarınızı bir kenara bıraktıracak hatta geçen senekilerden daha şiddetli olabilecek bir fitne mevsimi daha başlamak üzere.

Bu sebeptendir ki başlıkta hazır mısınız dedik.

Bu fitne üç ayların girmesi ile başlayan ve hemen her Ramazan ayında şiddeti doruğa çıkan Müslümanları bidat ile küfür ile ve şirk ile suçlama fitnesidir.

Mübarek mevsimde Müslümanlar Allah(cc)a iman, kulluk ve ibadetlerini Rasulullah’a(sav) ise ittibalarını artırmak için mübarek gecelerde kandillerde camilerde ibadetlerini mi yoğunlaştırdılar?

Fitne korosu sanki bir yerlerden emir almışçasına “Efendim Rasulullah’ın döneminde kandil mi vardı ve kandil geceleri Kuran da yoktur” şeklinde hemen saldırıya geçer.

Müslümanlar Cuma geceleri başta olmak üzere mübarek gecelerde camileri doldurmaya başladılar mı bir yerlerden düğmeye basılmışçasına hep birlikte “Bir gece ibadet etmekle cennete gidileceğini mi zannediyorsunuz?”  hezeyanıyla Müslümanlara saldırıda bulunmaya devam ederler.

Allah(cc) Resulü(sav) tarafından “Şehrullah” olarak vasıflandırılan Receb ayı bu minval üzere geçip gider.

Takip eden ve Müslümanlarca “Rasulullah’ın ayı” olarak bilinen Şaban ayı gelince Receb ayındaki Regaip ve Miraç kandilinde yapamadıklarını Berat Kandili öncesinde ve sonrasında yapmak için hiddetlerini, saldırılarını ve suçlamalarını bir misli arttırlar.

Ramazan ayının gölgesi Müslümanların üzerine düştükçe daha bir gayrete gelen Müslümanların her yaptıkları ibadet, her kıldıkları nafile namaz, her tuttukları nafile oruç onlar için bir saldırı vesilesi olup çıkmıştır.

Ve nihayet Ramazan ayı gelir.

Bu defa Kuranda geçtiği için itiraz edemedikleri mübarek Kadir Gecesinde oluşan yoğunlaşmaya söz söyleyemeyeceklerini bildikleri için tekrar başa sarar ve oruç üzerinden saldırıya geçerler.

-Kuranda farz kılındığı açıklanan Oruç Müslümanların Ramazan ayında tuttukları oruç değilmiş.

-Oruç saatlerce aç kalmak değilmiş.

- Oruç başlama saati olarak bilinen imsak ve iftar vakitleri yanlış uygulanıyor ve insanlar fazladan aç kalıyorlarmış.

-Ramazan ayı gecelerini ihya etmek için kılınan Teravih namazları da İslam da yokmuş.

-Teravih vardır diyenler ise bir başka telden çalarak Teravih Namazının rekâtı üzerinden Müslümanlara sataşmalar yaparlar.

Tabi bir de Müslümanların genelde Ramazan ayı içinde ifa ettikleri Zekât ibadeti meselesi var.

Müslümanların yerine getirecekleri Zekât mükellefiyetleri için söylemedikleri suçlama kalmaz neredeyse.

Zekâtın nasıl verileceğinden tutunda kimlere ve hangi mallardan verileceğine kadar yapılan suçlamalar bitmek bilmez.

Bir de Müslümanların kendi ülkeleri dışındaki zor durumdaki kardeşlerini düşünerek Zekât bedellerinin yurt dışına gönderilmesi ile ilgili mesele var.

Özellikle Müslümanların Zekât mükellefiyetlerini erine getirmede kendilerine yardımcı olan kuruluşlar ve yöneticileri hakkındaki suçlamaların ise haddi hesabı yoktur.

Elbette yurt dışına çıkarılan bedellerin El Kaide/İşid benzeri kuruluşlara gittiği yalanı da cabası.

Bunlarla bitti mi? Hayır.

Ramazan ayında Müslümanların Kuranı Kerim ile olan bağlarını daha da kuvvetlendiren Mukabele geleneğimiz var ya, o da saldırılardan nasibini alır.

Kuranı Kerim onlar için Hz. Peygamberimizin(sav) direktifi ile hangi ayeti hangi surenin hangi yerine konacağı şekliyle işaret edilip bize kadar gelen bu günkü haliyle değil de nüzul sırasına göre okunmalıdır dan başlayarak sonu gelmeyen pek çok hezeyan ortaya dökülür:

Dahası Müslümanların Kuranı Kerimi asli hali ile okumalarından herhangi bir sevap alamayacakları, Kuran harflerinin arap alfabesi ile seslendirilmesinin yanlış olduğuna kadar.

Bitti mi? Yine hayır.

Kuran söz konusu olunca devreye Hz. Peygamberimizin(sav) övülmüş sahabeleri de gündeme gelecektir.

İslam’ın kurucu nesli olan Sahabe Efendilerimize(ra) akla ziyan suçlamalar yapılacak ve bu mübarek nesli Müslümanların gözünden düşürebilmek için her yol mubah olacaktır.

Sahabe Nesli(ra) denilince de bu defa Hz. Rasulullah’ın(sav) sahih Sünnet ve Hadisleri gündeme gelecek ve böylece başlı başına bir fitne üretim merkezi daha devreye alınacaktır.

İslam Dinini ve Kuranı Kerimi Hz. Peygamberimizden(sav) ve seçilmiş Sahabe Neslinden(ra) öğrenmek yerine batılı müsteşriklerden öğrenmeyi seçen bu gafillerin yanına bir de ”Ehli Beyt Mektebi” mefhumunu kendilerine siper yapanları koyuverdiniz mi saldırı korosu tamamlanmış olur.

Galiba en başta hazır mısınız demekteki kastımızı bir miktar anlatabildik.

Şimdi tekrar soruyoruz.

Müslümanlar bu meşum saldırıyı defetmek için şimdiden hazır mısınız?

FARKINDA MISINIZ?

Müslümanların inanç ve ibadet delillerini tanımadan müçtehidin sözüyle amel etmeleri anlamına gelen taklid yani bir mezhebe tabi olmak, ümmetten herhangi bir kişi olmak bir yana âlim de olsa müçtehid olmayan herkes için Vacip/Farz hükmündedir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi